Felsefe hakkında her şey…

Fichte’nin devlet ve siyaset kuramı

30.10.2022
602

Eğer hakların sağlamlığı sürekli bir tanıma üzerine dayanıyorsa kişiler arasında karşılıklı bağlılık ve güvenin olması gerekir. Ancak karşılıklı bağlılık ve güven gibi değerler tek başına alındığında kendilerine pek de güvenilemeyecek ahlaksal koşullardır. Bu yüzden haklara saygı gösterilmesini sağlayacak bir güç olmalıdır ayrıca bu güç kişilerin özgürlüğünün de anlatımı olmalıdır. Böylece aralarında bir sözleşmeye giden gruplar, bir başkasının haklarını çiğneyen herhangi bir kimseye karşı zorlayıcı yasa gereğince davranılması konusunda anlaşırlar. Bu tür bir sözleşme devletin kurulmasını sağladığı zaman etkili olabilir. Devlet, haklar sisteminin sağlamlığını ve herkesin özgürlüğünün korunmasını güvence altına alacak güç ile donatılmış olmalıdır. Tüm istençlerin tek bir istençte birleşmesi devlette somutlaşmış olarak genel istenç biçimini alır. Bu konuda Rousseau’nun etkisi hem genel istenç hem de toplumsal sözleşme kuramında açıkça görülür ama bu görüş kısmen doğrudur. Çünkü Fichte’nin devlet anlayışı, devletin özgür kişiler topluluğuna olanak veren hak ilişkilerinin sürdürülmesi için zorunlu koşul olmasına dayanır ayrıca özgür kişiler topluluğu/ devlet sonsuz özgürlük olarak mutlak ben’in kendini olgusallaştırmasının da zorunlu bir koşulu olarak betimlenir. Devlet bu şekilde özgürlüğün bir anlatımı olarak görülmelidir ve Rousseau’nun ‘toplumsal sözleşme’ ve ‘genel istenç’ kavramları bu fikirler uğruna ödünç alınmış görünürler.

Fichte’ye göre bireylerin istençleri tek bir istenç halinde birleşerek genel istenci temsil eden devleti oluştururlar.

Fichte’ye göre devlet zorlayıcı bir güç olarak düşünüldüğünde, sadece varsayımsal olarak zorunludur: Bir başka deyişle insanın ahlaksal gelişiminin, henüz toplumun bireylerinin birbirlerinin hak ve özgürlüklerine salt ahlaksal güdülerden saygı duyacağı noktaya henüz ulaşmamış olduğu varsayımı üzerine temellenir. Eğer bu koşul yerine getirilmiş olsaydı devlete zorlayıcı bir güç olarak gerek kalmazdı. Gerçekten devletin işlevlerinden biri insanların ahlaksal gelişimini sağlamak ise o zaman devlet kendi yok oluşunun koşullarını yaratmaya çabalamalıdır. Fichte en azından ideal bir koşul olarak devletin yok oluşunu bekler şu hâlde devleti kendinde bir erek olarak gördüğü söylenemez.

Bu fikirlere dayanarak Fichte, devlet yönetiminde despotizmi olduğu kadar demokrasiyi de kabul etmez. Demokrasiden bütün bir halk tarafından doğrudan yönetimi anlar ve bu durumda ona karşı çıkışı, sözel bir demokraside çoğunluğun kendi yasalarını izlemeye zorlayacak hiçbir yetkenin olamayacağıdır. Pek çok yurttaş bireysel olarak iyi eğilimler taşısalar bile, topluluğun sorumsuz, başına buyruk bir sürüye dönüşmesini önleyecek hiçbir güç ya da yetke bulunamaz. Aynı zamanda yurttaşların yetkesi tarafından yönetim gücünün kötüye kullanılabileceği varsayımından hareketle bir tür yüksek mahkemenin kurulmasının istenilebilirliğini de vurgulamıştır. Bu kurulun işlevi yasalara ve anayasaya uyulmasını gözetmek olacaktı ve devlet yetkisini kötüye kullananları yasa gereği görevlerinden uzaklaştırma hakkını da taşıyacaktı. Bunun için halkın anayasa, yasalar ve hükümette bir değişim konusundaki istencini saptamak bakımından bir referanduma başvurulabilecekti. Sonuç olarak Fichte, devletin amacının kamu güvenliğini ve haklar sistemini korumak olduğunu bildirir. Bireyin özgürlüğüne karışma, bu amacın yerine getirilmesi için gereken noktalarla sınırlı olmalıdır.

Kaynak: MODERN FELSEFE II, s. 63-65, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2409 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1397

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...