Renk felsefesi
Gördüğümüz çoğu şey bize renkli görünür. Peki renk nedir? Eğer renk diye bir şey varsa o şey nerededir? Onu neden ve ne zaman tam olarak görürüz? Ve tüm bu anlam arayan soruları cevaplamak için nasıl bir yol izlemeliyiz?
Metafizik, neyin gerçekten var olduğunu ve kimi şeylerin başka şeylere nasıl kaynaklık ettiğini ya da onları nasıl etkilediğini irdeleyen bir disiplindir. Renkle ilgili de üç önemli metafizik soru vardır: Renk gerçekten var mıdır, nedir ve nerededir?
Renk gerçek midir? Rengin gerçekliği genellikle dışsal varlıkların ve görüntülerin bir özelliği olarak kabul edilir. Bir kısım filozof rengin beynimiz tarafından yaratılan bir yanılsama olduğunu savunurken bir kısım düşünür, çobanüzümü ve bilumum nesnelerin gerçek renklere sahip olduğunu kabul ederler. Eğer renk gerçekse çobanüzümü, mavikantaron ve Bebek Şirin gibi şeylerin gerçekten mavi olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin, C. L. Hardin rengin yalnızca basit bir yanılsama olduğunu savunur. Hardin’in bu görüşüne renk dışlayıcı maddecilik denir. Hardin’in düşüncesine göre, bir mavikantaronu mavi olarak algılamanız, gözlerinizi kapatıp parmaklarınızı göz kapaklarınızın üzerine bastırdığınızda deneyimleyebileceğiniz renkli ışık parlamaları kadar bir yanılgıdır. Hatta bazı filozoflar dünyanın tamamen renkten yoksun olduğunu düşünürler.
İlgili konu: Metafizik nedir?
O hâlde renk nedir? Bu soruya verilecek en basit cevap primitif renk anlayışıyla gelir. Primitif anlayışa göre renk, nesnelerin sahip olduğu başka herhangi bir özellikle özdeşleştirilemeyecek ilksel, benzersiz bir özelliktir.
Primitivizm sezgi temelli bir anlayıştır ve yaygın biçimde bilimsel olarak kabul edilemez görülür. Primitif renk de bilim insanlarının dünyayı tanımlarken kullandığı bir özellik değildir.
Bazı filozoflar somutlaştırarak açıklayabilmek için rengi nesnelerin yüzeylerinin ışığı belirli biçimlerde yansıtabilmesiyle ve çevrenin kimi temel fiziksel özellikleriyle ilişkilendirmeye çalışırlar. Örneğin, olgun bir çobanüzümünün kabuğu ışığı bize normalde mavi görünecek şekilde yansıtır. Bize mavi görünen birçok şey, orta ve uzun dalga boylarına kıyasla nispeten daha kısa dalga boylarındaki ışığı yansıtırken olgun çobanüzümü genellikle daha uzun dalga boylarını yansıtır.
Bu indirgemeci fizikalist görüşlerin karşılaştığı temel problem, renk algısındaki çeşitliliktir. Şimdi parlak güneş ışığı altında bir çobanüzümü gördüğünüzü hayal edin. Çobanüzümü size mavi görünecektir. Az sonra da yağmur bulutlarının göğü kapattığını hayal edin. Çobanüzümü size mavi görünmeye devam edecektir; ancak muhtemelen mavinin tonu değişecek ve gözlemlediğiniz ilk rengi göremeyeceksinizdir. Bu, izleme koşullarındaki değişikliklerden kaynaklanan algısal çeşitliliktir.
Algısal çeşitlilik, algılayıcıların görme yapılarındaki farklılıklardan kaynaklanır. Size mavinin belirli bir tonunda görünen çobanüzümü, fotoreseptörleri ışığa farklı şekillerde tepki veren veya beyni bu tepkileri sizinkinden farklı biçimde işleyen başka bir algılayıcıya farklı bir tonda görünecektir. Örneğin farklı hayvan türleri farklı renk algısına ve farklı renk görü sistemine sahiptir. Normal insanlar üç tip koni fotoreseptörüne sahiptir. Köpekler ve kediler, kırmızı-yeşil renk körlüğüne sahip olan insanlar gibi iki tip koniye sahiptir. Öte yandan, bazı kuşlarda biri ultraviyole ışığa duyarlı olmak üzere dört veya daha fazla tip koni bulunur. Bu durum, bu kuşların insanlardan daha geniş bir renk spektrumu algıladığını ve daha ince renk ayrımları yaptığını göstermektedir (Gerl & Morris, 2008).
Algısal çeşitlilik çok yaygın olduğu için, renk deneyimleri ile nesnelerin sabit fiziksel özellikleri arasında sağlıklı ve tutarlı bir korelasyon bulunmaz. Bu da rengin aslında fiziksel bir unsur olmayabileceğini akıllara getirir.
Nitekim algısal çeşitlilik birçok filozofu, rengin nesnelerin algılayıcılarla olan ilişkisi sonucunda ortaya çıktığını, örneğin nesne yüzeylerinin algılayıcılarda belirli türden renk deneyimlerine yol açma kapasitesinin bulunduğunu savunmaya itmiştir. Buradaki temel fikir, renklerin “ikincil nitelikler” olarak algılayıcıya bağlı olduğu ve şekiller gibi “birincil nitelikler”in algılayıcıya bağlı olmayıp temelde farklı olduğudur.
İlişkiselliğe getirilen eleştirilerden biri de renk çözümlemesinin dolayımsız görünmesidir. Eğer ‘mavi’yi mavi deneyimlere neden olma potansiyeliyle tanımlarsak ‘mavi’ sözcüğü de tanımın içinde yer alır ve bu durumda dahi mavinin ne olduğunu henüz bilmiyor oluruz.
O hâlde “mavi” dediğimiz bu renk nerededir? Dünyada mı, zihnimizde mi, yoksa ikisinin arasında bir yerde mi? Eğer renk doğada varsa o zaman nesnelerde ya da gözümüze çarpan ışığın içinde olabilir. Bununla birlikte, renk deneyimlerimiz dünyadaki nesnelerin sabit özellikleriyle gözümüze yansıyan ışığın sahip olduğu niteliklerden daha iyi korelasyon gösterdiğinden (Shevell ve Kingdom, 2008), çok az sayıda filozof rengin ışığın bir özelliği olduğu görüşünü savunmuştur.
Genellikle rengin ya dış dünyada ya da zihnimizde olduğu varsayılmıştır. Bazı düşünürlere göreyse renkler dünyadaki nesneleri algılama biçimleridir ve ne tamamen içimizde ne de tamamen dışımızdadır. Şöyle ki deneyimleyenlerimiz, çobanüzümlerinin mavi olduğunu söyler; onları mavi olarak algıladığını değil…
İlgili konu: Renkleri nasıl görürüz?
Renk deneyimleri gerçekliği ne kadar yansıtıyor?
Filozoflar renkli görmenin “erek(ler)”i hakkında da teorileri vardır. İlk etapta rengi neden deneyimlediğimizi, yani renkli görmenin ne işe yaradığını sorgulamak gerekir.
Bazıları renkli görmenin ereğinin farklılıkların kavranmasını mümkün kılmak olduğunu düşünürken bazıları da asıl ereğin canlıların genel olarak daha iyi algılamasını sağlamak olduğunu savunmaktadır. Örneğin Kathleen Akins ve Martin Hahn gibi düşünürler, renkli görmenin genel olarak daha iyi görmemize yardımcı olduğu fikrini ileri sürerler. Bu isimler renkli bir görsel sisteme sahip olmanın biçim, hareket, derinlik ve dokuyu, dünyayı sadece siyah-beyaz görmemiz durumunda algılayacağımızdan daha hızlı ve daha doğru bir şekilde algılamamızı sağladığına işaret etmişlerdir.
Başka bir soru da renk deneyimlerinin doğruluğu ile ilgilidir. Arka plan renginin fotoğrafın üzerindeki simgenin algılanan rengi üzerindeki etkisini gösteren aşağıdaki resmi ele alalım. Simge farklı arka planlar üzerine yerleştirildiğinde, simgenin rengi değişiyor gibi görünmektedir.
Renk deneyimlerinin nesnelerin “gerçek” renkleriyle eşleştiğinde doğru olduğuna inanmak simgenin rengini doğru algılamanın tek bir yolu olduğunu düşündürür.
Filozoflar renk hakkında teori üretirken farklı yöntemler kullanırlar. Bazıları renk hakkında doğruya ulaşmak için güvenilir kılavuzlar olarak gördükleri sezgilerine başvurur. Her nesnenin algılayıcıdan bağımsız tek bir gerçek rengi olduğuna dair sezgileriniz olabilir. Örneğin, sezgisel olarak bir nesnenin aynı anda hem her tarafının sarı hem de her tarafının pembe olamayacağını düşünebilirsiniz.
Bizim yeşil gördüğümüzü kırmızı, daire şeklinde gördüğümüzü kare olarak gören bir dünya dışı ırkın varlığını düşünün. Bu düşünce deneyinde sezgisel olarak dünya dışı ırkın kare algılarına hata atfediyor; ancak kırmızı algılarına hatta atfetmiyorsanız bu sezgiler rengin algılayıcıya bağlı olduğuna dair güçlü ipuçları sağlayacaktır.
Kimi filozof ise ampirik araştırmalara vurgu yapar. Örneğin, renkli görmenin erek(ler)’i hakkındaki soruyu yanıtlarken psikolojiden faydalanarak deneysel verilere atıfta bulunmak oldukça olağandır. Nörobilim, optik ekoloji ve bilgisayarla görme alanlarından elde edilen kanıtların da konuyla ilgili olduğu düşünülmektedir.
Filozoflar genellikle tatmin edici bir renk teorisinin hem deneysel olarak doğrulanmış hem de sezgisel olarak akla uygun olması gerektiği konusunda hemfikirdir. Ancak mutabakat burada sona ermektedir. Renk, renkli görmenin ereği ve renk deneyimlerinin gerçekliğine ilişkin metafizik sorular söz konusu olduğunda, görüşler genellikle çarpıcı biçimde farklılaşmaktadır.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Tiina Carita Rosenqvist’in “Philosophy of Color” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM
KAYNAKLAR
Akins, K. A. & Hahn, M. (2014). “More than Mere Colouring: The Role of Spectral Information in Human Vision.” The British Journal for the Philosophy of Science 65(1): 125–171.
Allen, K. (2016). A Naïve Realist Theory of Colour. Oxford: Oxford University Press.
Boghossian, P. A. & Velleman, J.D. (1989). ”Colour as a Secondary Quality,” Mind 98(389): 81–103.
Bolton, M. (2022). “Primary and Secondary Qualities in Early Modern Philosophy” in E. N. Zalta & U. Nodelman (Eds.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy.
Byrne, A. & Hilbert, D. (2003). “Color realism and color science.” Behavioral and Brain Sciences 26(1): 3–21.
Chirimuuta, M. (2015). Outside Color: Perceptual Science and the Puzzle of Color in Philosophy. Cambridge, MA: MIT Press.
Cohen, J. (2009). The Red & The Real: An Essay on Color Ontology. Oxford: Oxford University Press.
Gerl, E.J. & Morris, M.R. (2008). “The Causes and Consequences of Color Vision.” Evolution: Education and Outreach 1: 476–486.
Gert, J. (2017). Primitive Colors: A Case Study in Neo-Pragmatist Metaphysics and Philosophy of Perception. Oxford: Oxford University Press.
Hardin, C. L. (1988). Color for Philosophers: Unweaving the Rainbow. Indianapolis: Hackett Publishing Company.
Hatfield, G. (1992). “Color Perception and Neural Encoding: Does Metameric Matching Entail a Loss of Information?” PSA; Proceedings of the Biennial Meeting of the Philosophy of Science Association 1: 492–504.
Hilbert, D. (1992). “What is color vision?” Philosophical Studies 68(3): 351–370.
Kuehni, R. G. (2001). “Determination of Unique Hues Using Munsell Color Chips.” Color Research and Application 26(1): 61–66.
Levin, J. (2000). “Dispositional Theories of Color and the Claims of Common Sense.” Philosophical Studies 100(2): 151–174.
McLaughlin, B. (2003). “The place of color in nature” (pp. 254–268) in R. Mausfeld & D. Heyer (Eds.), Colour Perception: Mind and the Physical World. Oxford: Oxford University Press.
Palmer, S. E. (1999). Vision Science: Photons to Phenomenology. Cambridge, MA: MIT Press.
Shevell, S.K. & Kingdom, F.A.A. (2008). “Color in Complex Scenes.” Annual Review of Psychology 59: 143–166.
Thompson, E. (1995). Colour Vision: A Study in Cognitive Science and the Philosophy of Perception. London: Routledge.
Tye, M. (1995). Ten Problems of Consciousness: A Representational Theory of the Phenomenal Mind. Cambridge, MA: MIT Press.
Tye, M. (2006). “The Puzzle of True Blue.” Analysis 66(3): 173–78.
Verrelli, B. C. & Tishkoff, S. A. (2004). “Signatures of selection and gene conversion associated with human color vision variation.” American Journal of Human Genetics 75(3): 363–375.
Hiçbir şey anlamadım
Hayat kısa. Renklenelim.