Doğru soru sorma sanatı: Soru sormak önemlidir ve bunun kimi mühim yolları vardır…

Pek çok insan, ben de dahil olmak üzere, soru sormaktan kimileyin kaçınabilir. Bu durum bizi, sanki sorgulayıcı bir tavır sergilemek bütün cehaletimizi herkesin önünde itiraf etmemiz anlamına geliyormuş gibi, endişeye ve kendimizden bile şüphe duymaya iter. Aynı zamanda gerçeklere ilişkin kavrayışımız ne kadar yetersiz olursa olsun, başkalarının önünde ve hatta kendi gözümüzde budala durumuna düşmek yerine, önümüze serilen yanıtlarla yetinme eğilimine de sürükleyebilir.
Bir zamanlar hepimiz araştıran-sorgulayan birer küçük acemi filozoftuk. Daha küçük bir çocukken anne babalarımızı sorguya çekmeye başladık ve okul öncesi dönemde epistemik sorgulamalarımız bilimin, felsefenin ve sosyal düzenin içine kadar indi: Güneş geceleri nereye kayboluyordu? Nasıl oluyordu da fermuarlar kusursuz olarak hem açılıp hem de kapanabiliyordu? Neden o adamın da bizimki gibi bir evi yoktu? Taşı suya attığımızda taş suda batarken en az taş kadar ağır olan buz neden suyun üstünde kalıyordu? Başkalarının gördüğün mavi renk ile benim gördüğüm mavi renk aynı mıydı?
Çocukların bitmek bilmeyen “Neden?”leri uzun süre bir dikkat çekme stratejisi olarak kabul gördü; fakat yapılan son araştırmalar çocukların gerçekten meraklı olduklarını ve sorularının daha sonra ortaya koyacakları düşüncelerini etkilediğini göstermektedir. 1 Fakat her ne oluyorsa bir noktadan sonra, sorgulama arzumuzu yitiriyoruz gibi görünüyor.
Etrafımızın genişçe bir bilgi ağıyla çevrildiği, hemen bütün cevapların parmaklarımızın ucunda olduğu bu zamanda, elimizdeki tüm bu bilgilerle ne yapacağımızı öğrenebilmek ve bir sonraki cevaba giden yolu bulmak için kusursuz sorular sorabilme kabiliyetine ihtiyacımız vardır.
Bunların hiçbirisi bizi yıldırmamalıdır. Yaşımız kaç olursa olsun, doğru soru sorma sanatı ve becerisi ne ölür ne de kaybolur; en kötü ihtimalle kısa bir süreliğine uykuya dalmıştır. Yapmamız gereken tek şey onu uyandırmanın yollarını aramaktır. İşte bu makalede, bu yollardan bahsetmeye çalışacağız.
Konu Başlıkları
Sorgulayıcı bir ortam yaratılmasına yardımcı olun
Soru sorabilme yeteneği bir anlamda süper güçtür diyebiliriz. Günümüz dünyasında giderek daha fazla insan aklından geçenleri söyleyemiyor ve sormuyorlar veya soramıyorlar.
Peki çocukların soru sorma itkisi yetişkinlikte neden köreliyor? Davranışla ilgili diğer sorularda olduğu gibi bu sorunun cevabı da değişken ve çok yönlüdür; ancak bence burada önemli bir etken, bizi çevreleyen sosyal ortamın, biz yaş aldıkça değişmesidir.
Okullar artık öğrencilerin soru sorduğu yerler olmaktan çıkarak yalnızca cevap verme yeteneğimizin ödüllendirildiği kurumlara dönüşüyor. İş piyasasında bilmediklerimizi bir şekilde gizlemenin peşinde olarak bildiklerimizle kabul ettirmeyi öğreniyoruz. Toplumun, çözümleri ne kadar zorlama olursa olsun, sorulardan çok cevaplara sahip olduğunu iddia eden insanları ödüllendirdiğinin de artık farkındayız.
Bu durumda, merakımızı yeniden canlandırmanın bir yolu var: senaryoyu değiştirmek. Toplum içinde soru sorma konusunda daha cesur davranabilir ve başkalarını da meraklarının peşinden gitmeye teşvik edebiliriz. Bu teşvikle, çevremizdekilerin bir konu hakkındaki bilgi eksikliklerini ortaya koyarken hissedebilecekleri utanç ve aşağılanmadan kendilerini koruyabilecekleri bir ortam yaratmış oluruz ki bu da bize olumlu biçimde dönebilir.
Doğru sorular sorun
Bir noktada hepimiz bir öğretmen, ebeveyn ya da yöneticinin bize “Soru sormaktan çekinmeyin. Saçma soru yoktur!” dediğini duymuşuzdur. Ancak bir sorunun saçma olmaması, onun kötü, iğneleyici, alaycı, küçümseyici, umursamaz ya da kaba olamayacağı anlamına gelmez. “Doğru” bir soru ile “yanlış” bir soru arasındaki ayrım noktası budur.
Yanlış bir soru, retorik bir etki yaratmak ya da meseleye incelik katmak için sorulan sorudur. Bu soruların amacı sizi araştırmaya yöneltmek ya da sizin kişisel merakınızı gidermek değildir.Amaç ya bir iddiayı desteklemek ya da birini zaten bildiği şeyleri söylemeye itmektir. Kısacası, eğer bir avukat gibi soru soruyorsanız yanlış yapıyorsunuz demektir. Tabii ki bir avukat değilseniz…
Doğru soru, sizi harekete geçiren, samimi bir merak duygusundan kaynaklanan ve bilmediklerinizi gözden geçirmenize yardımcı olan her türlü sorudur. Çocuklar ironiyi keşfedene kadar doğal olarak bu tür sorulara yönelirler. Onların ‘neden’lerinin hiçbir zaman açık seçik olmamasının, aksine birbiriyle dinamik bir bağ kurmasının bir sebebi de budur. Görünüşte hiç bitmeyen soruları, yetişkinlere takılmak ve onların temel gerçeklerden habersiz olduklarını ortaya çıkarmak için tasarlanmış retorik hileler değildir; çocuklar bir konu hakkında öğrenebildikleri kadar çok şey öğrenmekle gerçekten ve çekinmeden ilgilenirler.
Çocukların amacı sadece “keşfetmenin tadını çıkarmak”tır.
Temel konulara yönelin
Herhangi bir konudaki bilgimizi olduğundan önemli görme gibi rahatsız edici bir alışkanlığımız vardır ve bu bilgi sanrısı, düşünce süreçlerimize yanılgı ve yanlış kanaatlerin sirayet etmesine yol açabilir.
Bu yanılgı ve yanlış kanaatleri temizlemenin bir yolu, sorabileceğimiz en temel soruyla işe başlamaktır. Bunlar özünde bir çocuğun aklına gelebilecek türden sorulardır.
Bu tür sorulardan yola çıkarak ilerlememiz, daha derine inmemizi ve düşünmemizi derinleştirmemizi gerektirir ki bu da bilinmeyenleri veya konuyu en son ele aldığımızda gözden kaçırmış olabileceğimiz bilgileri ortaya çıkarabilir.
Kişiler arası ilişkileri ele alırsak… Harvard Adult Development Study’nin yöneticisi Robert Waldinger, biriyle bağlantı kurmak istediğiniz her durumla ilgili olarak “radikal merak” adını verdiği bir yaklaşım biçimi öneriyor: Basit sorular sorarak işe başlayın! Bugün nasıl hissediyorsun? Şu sıralar nelerle ilgileniyorsun? Son zamanlarda işlerin nasıl gidiyor?
Bu “havadan sudan sorular” bile, eğer dikkatinizi verirseniz, pek çok bilgi ortaya çıkarabilir ve siz de bunu kullanarak sohbeti daha derin, daha kişisel yerlere yönlendirebilir, kişinin daha önce keşfedilmemiş taraflarını ortaya çıkarabilirsiniz ve bu ister yeni bir ilişki olsun ister hayat boyu birlikte olacağınız bir partner olsun etkili olacaktır.
Burada önemli olan nokta, meraklı olmanın başkalarıyla bağlantı kurmamıza yardımcı olması ve bu bağlantının bizi hayata daha ilgili hâle getirmesidir. Gerçek merak, insanları kendileriyle ilgili daha fazla şeyi bizimle paylaşmaya davet eder ve bu da onları anlamamıza yardımcı olur.
Soru sorma alıştırması yapın
Soruları nasıl dile getirdiğimiz ve hangi adımları takip ettiğimiz konusunda birkaç kesin ve katı kural vardır. Burada önemli olan şey açık sözlülük ve merak duygusudur.
Bununla birlikte sorulara daha yumuşak bir tonla başlamanız, yeni bir soru doğurma potansiyeli yüksek soruları tercih etmeniz, cevapları açık uçlu olacak soruları seçmeniz, rahat bir tonda konuşmanız, grup dinamiklerine dikkat etmeniz ve tabii ki insanları dikkatle dinlemeniz oldukça önemlidir.
İyi haber şu ki soru sorarak duygusal zekâmızı doğal yoldan geliştirmiş oluyoruz ve bu da bizi daha iyi sorular soran birisi hâline getiriyor. Gayet verimli ve kabul edilebilir bir döngü, ne dersiniz?
Bu öneriler işinize çoğu zaman yarayacaktır; ancak bunların uygulanamayacağı durumlar olduğu konusunda da uyarıda bulunmamız gerekiyor: Yoğun tartışmalar sırasında veya yine eğer bir avukat iseniz…
Bütün bunların yanında kendi kendinize ve bir partnerle karşılıklı olarak soru sorma pratiği de yapabilirsiniz. Mesela bir günlük tutup sorulardan oluşan bir liste hazırlayabilirsiniz. Günlük tutmak sadece soru sormanın yarattığı karmaşıklığı ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda size pratik yapabileceğiniz bir alan da sunar. Günlüğe kaydettiğiniz soruların %90’ı işe yaramaz ve yalnızca %10’u peşinden gitmeye değer olsa bile, bunun büyük bir başarı oranı olduğunu söyleyebiliriz.
Son olarak olağanüstü absürt sorular sormak için zaman ayırmanızı da öneriyoruz: Piyangoyu kazansaydın ne yapardın? Sıfırdan bir şehir tasarlayabilseydin, nasıl bir şehir tasarlardın? Öleceğin günü bilseydin, bu bugünkü hayatını nasıl değiştirirdi?
Bu tür absürt sorular, çözümler için kullandığınız temel bakış açılarına izin vermez. Cevap bulmak için mevcut kabullerinizi kullanmanıza da izin vermez. Bunlar sizi belirli yönlerde düşünmeye zorlar. Sizi, kendiniz için yarattığınız konfor alanının sınırlarını aşmaya iter ki bence bu soruları bu kadar güçlü kılan da budur.
Keşfetmenin verdiği hazzın ötesinde, sorduğunuz soruların çözdüğünüz sorunlar olduğunu bilmelisiniz. Bu sorular başkalarıyla bağlantı kurmanıza ve ilişkilerinizi güçlendirmenize yardımcı olur. Aynı zamanda hem sizi çevreleyen dış dünya hem de sizin içinizdeki dünya hakkında bilgi edinmenin öncelikli yoludur. Kısacası, soru sormak hayatınız için önemli olan şeylere ilişkin anlayışınızı derinleştirmenin başlıca aracıdır.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım
KAYNAKÇA
- Lazaroff, E. ve Vlach, H.A. (2022) “What makes this a wug?” Relations among children’s question asking, memory, and categorization of objects. Front. Psychol. 13:892298. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2022.892298