Felsefe hakkında her şey…

Postmodernizm ve Bilginin Konumu

24.11.2022
Postmodernizm ve Bilginin Konumu

Lyotard toplumların postmodern çağa girmeleri ile birlikte bilginin konumunun değiştiğinden söz eder. Bilgi üretme ve edinme biçiminin giderek değişmesi sonucunda, postmodern çağda bilginin satılması için üretildiği ve tüketildiği görülmektedir. Bilgi kendinde bir amaç olmaktan uzaklaşmakta ve artık kullanım değerini kaybetmektedir (Lyotard, 2000: 19-20). Bir bakıma bilginin metalaşması durumu ile karşılaşılmaktadır.

Bilginin doğası içindeki bu dönüşüm, birçok sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel sonuçları da beraberinde getirecektir. Lyotard’a göre, birkaç on yıldır bilgisayarlaşmış bilginin, üretimin ana gücü durumuna geldiği geniş oranda kabul görmektedir. Bilgisayarlaşmış bilginin alabildiğine gelişmiş toplumlardaki işgücü dağılımı üzerinde gözle görülür bir etkisi bulunmaktadır. Bilgi dünya çapında gerçekleşen iktidar rekabetinde ana bileşen olacak, eskiden ulus devletlerin toprağın denetimi için verdiği mücadele, zamanı gelince enformasyon denetimi için verilecektir. Postmodern çağda bilim muhtemelen, ulus devletlerin silah üretimindeki üstünlüklerini daha çok güçlendirecek, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurum daha da büyüyecektir (Sarup, 2010: 189). Özellikle 1979 yılında yazdığı bu kitabında Çin’in günümüzdeki yükselişine vurgu yapması dikkat çekicidir.

“Bilginin tabiatındaki dönüşüm o, zaman varolan kamusal güçler üzerinde hem fiili hem hukuki olarak geniş şirketler ve çok genel biçimde sivil toplumla olan ilişkilerini gözden geçirmeye zorlayacak tepkilere yol açabilir. Dünya pazarının yeniden açılması, daha tutarlı bir ekonomik rekabete geri dönüş, Amerikan kapitalizminin hegemonyasının kırılışı, sosyalist bir alternatifin çöküşü, muhtemel bir Çin Pazarının açılışıbunlar ve birçok diğer etmen 1970’lerin sonunda devletleri 1930’lardan bu yana oynamaya alıştıkları yatırımlara kılavuzluk etme ve yönlendirme rolü konusunda ciddi bir değerlendirmeye hazırlamaktadır” (Lyotard, 2000: 23).

Lyotard, geleceğin toplumuyla ilgili bütüncül tahminler yapmak yerine tek bir noktaya odaklanmayı anlamlı buluyorum, diyor: O da “bilimsel bilginin bir söylem” olduğu noktasıdır.

Son kırk yıl içerisinde bilim ve teknoloji, dil ve bilgi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bilgisayar dilleri, iletişim teknolojileri, bilgi depolama ve veri bankaları bunun örnekleridir. Bu teknolojik dönüşümlerin bilgi üzerinde önemli etkileri olduğu söylenebilir. Araştırma ve öğrenilmiş bilginin aktarımı bu etkilerin yaşandığı başlıca işlevlerden ilk ikisidir. Açıkça söylemek gerekirse (i) birincisi araştırma, (ii) ikincisi öğrenmedir. İkinci işlev yani öğrenmede etkili olan makinelerin küçültülmesi ve ticari hale getirilmesidir (Lyotard, 1999: 317). Makinelerin ne olduğu ve ne işe yaradığı bilgisinin öğrenilmesiyle birlikte insan gücünün, seslerin ve görüntülerin dolaşımında gittikçe etkili olacağı söylenebilir. Bu bir teknolojik dönüşümdür. Bu dönüşüm içinde bilginin doğası da değişecektir. Bilgisayar diline ya da diğer dillere çevrilemeyen ve dönüşüme sokulamayan bilgiler bu süreçte terk edilecektir. Bilgisayarların egemenliğiyle birlikte belirli bir mantık devreye girmektedir; dolayısıyla hangi önermelerin bilgi hükümleri olarak kabul edileceğine ilişkin belli kabuller ortaya çıkmaktadır (Lyotard, 1999: 318).

Lyotard’a göre, bilginin ticarileşmesi ulusdevletlerin eğitim-öğretim faaliyetlerini üretme ve dağıtma ayrıcalığını tehdit etme potansiyeli taşımaktadır. Çünkü devlet alanı olan eğitim aracılığıyla yayılan bilgi, toplumun kullanılan bilginin zenginliği ve açımlanışının kolaylığı ölçüsünde varlık gösterebileceği ve gelişebileceği ilkesiyle karşıtlık içinde düşünüldüğünde süresi geçmiş, eskimiş bilgi olacaktır. Bilginin ticarileşmesi ile bağlantılı olan bilginin “şeffaflığı” ideolojisi devleti bir karmaşa ve “sıkıntı/ gürültü” unsuru olarak gösterir. Bu açıdan ekonomik güçler ile devlet güçleri arasındaki ilişki açısından sorunlu bir nokta ortaya çıkmış olur (Lyotard, 1999: 319).

Çok uluslu şirketler hâlihazırda ulus-devlet düzenini tehlikeye sokan yeni sermaye dolaşım sistemleri geliştirmişlerdir. Bu sistemler bilgisayar teknolojilerinin geliştirilmesiyle daha da tehditkâr hale gelmiştir. Sözgelimi IBM gibi şirketlerin veri depolarına kimlerin ulaşabileceğine kim karar verecektir? Devlet mi, yoksa devlet diğer kullanıcılarla bir mi tutulacaktır, soruları yanıt beklemektedir (Lyotardı 1999: 319).

Dolayısıyla bilgisayar çağındaki bilgi sorunu, günümüzde her zamankinden çok daha büyük ölçüde yönetim sorunudur. Bu bağlamda, düzenlemenin, yani yeniden üretim işlevlerinin yöneticilerden geri alınarak makinelere emanet edildiği ve bundan böyle de hep edileceği öne sürülmektedir. Günümüzde gittikçe önem kazanan soru; makinelere ilişkin alınan bu kararların doğruluğunun garantisini kimin verebileceği sorunudur (Sarup, 2010: 189).

Bilgi teknolojilerindeki dönüşümler devletin büyük şirketlerle ve sivil toplumla olan ilişkilerini de dönüşüme uğratacaktır. Bu dönüşüm aslında 1970’lerde başlamış; devlet, 1930’larda oynadığı danışmanlık, yatırımlar için yol göstericiliği gibi görevlerine geri dönme eğilimine girmiştir. Bu gelişmeler Amerikan kapitalizminin hegemonyasının çöküşü, dünya piyasalarının yeniden açılması gibi büyük ölçekli sonuçlar da yaratabilecektir. (Lyotard, 1999: 319).

Böylece Lyotard, öğrenimin de tıpkı para gibi bir değer haline geleceğinden söz eder. Artık ayrım bilgi ve cehalet arasında değil “harcama bilgisi” ile “yatırım bilgisi” arasında yapılacaktır. Diğer bir deyişle, gündelik geçim bilgisiyle bir projenin optimize edilmesi için kullanılan bilgi arasında bir ayrım söz konusu olacaktır (Lyotard, 1999: 320).

Kaynak: Çağdaş Sosyoloji Kuramları, s. 65-66, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3552 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2386

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...