Üçüncü Dalga Feminizm Nedir?
Üçüncü dalga feminizmin Rebecca Walker ve Shannon Liss ile 1990’ların başında başladığı (Denfeld, 1995, s.263) ileri sürülse de eşzamanlı olarak pek çok kaynakta bu terimden bahsedildiği vurgulanmaktadır (Pilcher ve Whelehan, 2004, s.170).
İkinci dalga için nasıl ana mücadele kişisel hayatlar ve ilişkilerse üçüncü dalga için de kitle iletişim araçlarının atmosferi, olasılıkları ve çelişkileridir (Pilcher ve Whelehan, 2004, s. 147).
Üçüncü dalga önceki dalganın farkında olan ama sınırlılıklarını da fark eden bir yeni nesil feminizm olarak görülebilir. Bu sınırlılıklardan ilki ikinci dalganın ağırlıkla beyaz ve orta sınıf olmasıdır.
Bunun yanında üçüncü dalga ikinci dalgayı buyurgan, kuralcı bir hareket olmakla ve sıradan kadınların kozmetik, moda ve heteroseksüel cinsellik gibi kişisel dışa vurum yollarından aldıkları keyiften suçluluk duymalarına neden olmakla eleştirmiştir (Pilcher ve Whelehan, 2004, s. 169).
Dahası pek çok üçüncü dalga feminist, ikinci dalganın içinde doğduğu tarihsel ve politik koşulların artık mevcut olmadığını ve bu nedenle ikinci dalganın güncel kadınların deneyimleriyle uyuşmadığını iddia etmiştir. Üçüncü dalga feministlerin çoğu feminist teoriye hakim, üniversitedeki kadın çalışmaları derslerine alışık olan, bunların yanında ırk, sınıf gibi konularda da akademik sorgulama yapabilen, ayrıca postyapısalcı ve postmodern teorilere de aşina olan kişilerdir, bu nedenle kadınlık ortak deneyiminden doğan “kızkardeşlik” gibi feminist kavramlara şüpheyle yaklaşmışlardır (Pilcher ve Whelehan, 2004, s. 169).
Üçüncü dalga feminizm iktidar/ kurban çerçevesi dışına çıkan, önceki dalgalara oranla daha kişisel ve daha karmaşık olan, toplumsal cinsiyeti yeniden kuramsallaştırmayı amaçlayan bir feminizmdir. Üçüncü dalga feminizmin akademiden doğduğu söylenebilir, ama popüler kültür biçimlerinde de kendini gösterir, çünkü üçüncü dalga feministlere göre kendi hayatları popüler kültürle, özellikle müzik, televizyon, film ve edebiyatla biçimlenmiştir. Üçüncü dalganın içinde feminist bir örgüte bağlı olmasalar da medyada ve ana akımda sunulan “kadınsılık” tiplerine uyum sağlamayı reddeden ve bu tipleştirmelere direnen bazı popüler kültür yıldızları da önemlidir ve bu kişiler “üçüncü dalga ikonları” olarak görülürler (Pilcher ve Whelehan, 2004, s.170).
Courtney Love veya 1991’de başlayan Riot Grrl bu ikonların örneklerindendir. Bu örnekler popüler kültürün de bir eylem alanı olabileceği, medyanın politik mesajlar iletmek için kullanılabileceği ve müzik yapmanın bir eylem biçimi olduğu iddialarını yansıtırlar. Ataerkil iktidar yapıları tarafından soğurulma korkusu nedeniyle genellikle medyadan sakınan ve uzak duran ikinci dalga feministlerin aksine pek çok üçüncü dalga feminist için üçüncü dalganın bir parçası olmak, medya ve popüler kültür üzerinden kendi politikasını gerçekleştirmektir (Pilcher ve Whelehan, 2004, s.170-1).
Üçüncü dalga feminizmde nesiller arası çatışma duygusu merkezidir, genç olmanın ve kendine ait bir alana sahip olmaya, kendine özgü bir felsefe geliştirmeye çalışmanın önemi büyüktür. Kimlik politikalarına yönelik radikal bir şüphe söz konusudur ve onun yerine “yaşam tarzı” politikası önem kazanır. Yaşam tarzı politikaları kişisel politikanın kıyafet, mobilya ve araba gibi kişisel zevkle ilgili olduğu ve 1980’lerin ortalarından beri yaşanan toplumsal dönüşümün bir parçası olduğu iddiasını içerir (Pilcher ve Whelehan, 2004, s.171).
Bu iddia üçüncü dalganın kendini ikinci dalgadan ayırmaya çalıştığı anlamına gelmez, çokdilliliği ve kültürel beğenileri öne çıkarsa da üçüncü dalga ikinci dalgaya saygılıdır, onun ana ilkelerini sahiplenirler ve dalgaları bir süreklilik olarak görür. Ancak 70’lerdeki feminist hareketin kazanımlarının da etkisiyle İkinci Dünya Savaşı sonrasında doğanlarla X nesli arasında büyük farklar olduğunu düşünürler. Örneğin Naomi Wolf “Ateşe Ateş” (Fire with Fire) (1993) adlı eserinde ataerkil baskılar nedeniyle kadınların kendilerini pasif konumda görmelerine neden olan “kurban feminizmi”nden kurtulmak gerektiğini savunur.
Wolf ’a (1993) göre üçüncü dalga feminizm, “kız çocuğunun” kendi gündemini saptamak için feminist “anne”sinden veya “örümcek kafalılardan” kaçma isteğinden doğmuştur. Dolayısıyla üçüncü dalga kendini ikinci dalgadan tamamen ayrı tutmasa da daha çok kadınların kendi yaşamlarına ilişkin bir hareketin parçası olma, kendileri için feminizm yapma, feminizmin hâlâ aktif olduğunu gösterme isteğiyle ilgilidir (Redfern, 2000).
Konu Başlıkları
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595