Nermi Uygur’un felsefe tarihi çalışmaları
Nermi Uygur, felsefe tarihi hakkındaki düşüncelerini ilkin Felsefe ve Tarihi (Felsefe Arkivi 13, 1962) adlı yazısında ele almıştır. Sonra bu yazı Felsefenin Çağrısı (1971) adlı kitabında, değiştirilerek yeniden kullanılmıştır. Aşağıda Felsefenin Çağrısı adlı kitapta, Felsefe-Dünü ve Yarını başlıklı bölümde felsefe tarihi hakkındaki düşünceleri ele alınmaktadır.
Uygur’a göre her araştırma, ne çeşitten olursa olsun, belli bir “olay”ı kuruluşu bakımından bilmeye yönelir. Araştırmada amaç, salt bilgileri, yanlışlardan arınmış belirlenimleri, en çok sayıda elde etmektir (Uygur 1971, 155). Felsefede de durum aynıdır. Filozof, bilmelerimiz ile yapıp etmelerimizde evreni işlediğimiz konuşmaları kendi açısından gözden geçirmekle görevlidir. Bütün donatımıyla her filozof önce bu konuşmalara dönüktür (Uygur 1971, 155). Felsefenin baş konusu kavram ve kavram düzenlemeleridir (Uygur 1971, 155).
Felsefe araştırmasının kendi geçmişi ile ilişkisi nedir? Bu ilişki hangi gereksinimlerden doğar? Bu gereksinimin giderilmesiyle ne gerçekleştirilir? Felsefenin geleceğinden neler beklenebilir? (Uygur 1971, 155-156). Uygur’a göre bu sorular nihai olarak felsefe nedir? sorusuna dayanır. Felsefenin dünü ve yarınına duyulan ilgi, felsefenin ne olduğunu belirtmeye yarar (Uygur 1971, 156). Ancak felsefenin ne olduğu da, onun dünü ve yarını hakkında sahip olunan bilgelerle bilinebilmektedir.
Uygur felsefe tarihi sözünün genellikle iki anlamda kullanıldığını belirtmektedir: 1. Bugünden önceki filozofların düşünceleri, bin yıllarla ifade edilen felsefe tarihini oluştururlar. 2. Felsefe çalışmaları üzerinde yapılan çalışmalar. İlk anlamında felsefe tarihinin kurucuları filozoflardır. İkinci anlamında felsefe tarihi, felsefe tarihçilerinin başarılarıdır. Bundan felsefe tarihçilerinin filozoflardan sonra gelen, varlıkça filozoflara bağlı olan, görevlerini ancak filozofların yaptıkları üzerinde başarabilen kimseler oldukları açığa çıkmaktadır (Uygur 1971, 157).
Uygur’a göre felsefe tarihçisi, bir tarihçidir. Felsefe tarihçisinin amacı, felsefeyi, felsefe tarihi biliminde yeniden kurmaktır. Felsefe tarihçisi, tarihçiliği özellikle belirtildiğinde, felsefeyi tarihçi gözüyle aydınlatır; felsefeye tarih bilinci kazandırır (Uygur 1971, 157). Tarih bilinci, insan elinden çıkmış olan geçmişteki bir yapıtı anlamada kendini gösterir. Bu bakımdan felsefe tarihçisinin görevi: insan tarihinin belli bir kesitini, felsefeyi, özel bir bilinçle yoğurmak, felsefeyi anlamak, bu anlayışla felsefenin tarihini ‘gerçekleştirmektir’. Bu bilincin dokunmadığı bir felsefe, ne de olsa bilinmeyen bir felsefedir (Uygur 1971, 157). Tarihçi, geçmişi merak eden kimsedir. Geçmiş merakı tarihçide düpedüz bir duygu olmaktan çıkmış, yaşayıp eylemeye yön veren bir tutku olmuş, bir geçmiş kaygısına dönüşmüştür. Geçmişi eksiksiz öğrenme, köşe bucağını titizce araştırma, tarihçinin işidir. Geçmişe böylesine bir ilgi, tarih bilincinin dayanağıdır (Uygur 1971, 157-158). Tarihçilikle tarih arasındaki bilinç, felsefe tarihçiliğinin de temel unsurları arasında kabul edilmektedir.
Felsefenin geçmişini anlamak için ne yapmak gerekir? Uygur’a göre yapılacak şey, geçmişteki felsefeyi bulup ortaya çıkarmak, bu felsefenin kuruluşunu açık kılmak, zamandaki gidişini belirtmektir (Uygur 1971, 158). Asıl erişilmek istenen, yazılarda dile gelen, bu yazılarda dışlaşan felsefedir. Felsefe tarihçisinin ilk planda inceleyeceği de budur; çünkü felsefe tarihçisi için tarih olayı, felsefenin kendisidir. Her tarihçi gibi, felsefe tarihçisinin de konusuna giren olayları, başlangıçlarıyla belirtmek; öbür tarih olaylarından ayrılıklarını, onlara olan bağlılıklarını göstermek; çeşitli felsefe olayları arasındaki karmaşık ilişkileri yakalamak; bir felsefe olayını belli başlı kıvrımlarıyla yeniden çizmek; çok kez bu kıvrımları daha da belli etmek için özenle sarılması kadar doğal bir şey yoktur (Uygur 1971, 158). Böyle bir tavır, iyi denilen felsefe tarihlerinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Uygur, felsefe tarihini yazmada belirleyici olan unsurun felsefe anlayışı olduğunu bildirmektedir. Felsefe anlayışları olmayanlar geçmişteki felsefeyi göremez; görse bile çarpık görür; bu ise olaylara hakkını vermemek olur; tarihçi için de bundan daha acı bir başarısızlık olmasa gerek (Uygur 1971, 158-159).
Felsefe anlayışının gerekliliği, felsefenin geçmişine duyulan ilgide kökleşir. Felsefe tarihçisinin (gerçek bir felsefe tarihçisiyse), felsefenin dününe duyduğu ilgi, doğrudan doğruya felsefeden ötürü, felsefe için, felsefeye olan ilgidir. Felsefe tarihçisinin dikkati, felsefenin geçmişinde değil, geçmişteki felsefede yoğunlaşır. Felsefe tarihçisi geçmişe değil, felsefeye çevrilmiştir. Bunun da koşulu felsefe anlayışıdır. Geçmişteki felsefeyi anlamak için, bu felsefeyle felsefe olarak ilgilenmek; bu felsefeyi yeniden düşünmek; bu felsefeyi düpedüz bir tarihçi olarak değil, filozof olarak anlamak, felsefe tarihçisinin benimseyeceği kaçınılmaz bir tutumdur (Uygur 1971, 159).
Tarihçilik erdemi yanında, felsefe tarihçisinin felsefe ile donatılmış olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu bir kuralın istisnasız geçerli olduğunu açığa vurur: Her varlık alanının tarihçisi, o varlık alanının yabancısı olmamalıdır (Uygur 1971, 159). Alana yabancı kişilerin o konunun tarihini yazmaları, her zaman güvensizlik yaratmaktadır. Ancak felsefeden yetişmiş bir kişi, felsefenin tarihini yazabilir (Uygur 1971, 160). Uygur, felsefe tarihçisinin nitelikleri arasında önemli bir yere sahip olan felsefe anlayışını çeşitli yanlarıyla ele almıştır.
Uygur’a göre felsefe, kendi kendini belirler. Bu, felsefe tarihi sözünün her iki anlamı içinde doğrudur. Felsefe tarihi sözünde, ağırlıklı olan felsefedir (Uygur 1971, 160). Asıl işi felsefede toplanan felsefe tarihçisinin, tarihçilik ödevini yerine getirebilmesi için, nasıl bir felsefe anlayışı olmalıdır? Başka türlü söylendikte, felsefe tarihçisi, felsefeden ne anlamalıdır ki felsefenin tarihini doğru olarak yazabilsin? Bu sorunun cevabı ilk bakışta kolaymış gibi gözükse de gerçekte öyle değildir. Felsefe tarihi, felsefenin ne ise o şekilde ortaya koyması gerektiğinin bilincinde olmakla birlikte, felsefenin ne olduğu tartışmalı olduğundan, felsefe tarihçisinin durumu kolay değildir. Dolayısıyla tarihçi felsefeden ne anlıyorsa, felsefenin geçmişinde de ona yönelecektir (Uygur 1971, 160-161). Bu tavırda çok çeşitli ve birbirleriyle uyuşmayan felsefe tarihlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Öyleyse hangi felsefe anlayışı felsefenin yapısına uygundur? Ya da hangi anlayış en doğru felsefe anlayışıdır? (Uygur 1971, 161). Uygur’a göre felsefeden ancak filozof anlar; çünkü o felsefeyi yapar; en doğru felsefe anlayışı filozofun felsefeyle uğraşmada sağladığı anlayıştır (Uygur 1971, 161).
Ödevini hakkıyla yerine getirmesi için, felsefe tarihçisinin filozof olması gerekir. Filozof olmayan bir felsefe tarihçisi, felsefeyle kurabileceği bütün başka ilgilere rağmen, felsefenin işleyişi üzerinde, -bu işleyişe katılmadığından-, tam bir anlayışa erişemeyecektir. Böyle bir anlayışla donatılmayınca da, geçmişteki felsefeyi felsefe olarak kavramayı; olanca girdi çıktısıyla görüp gözden geçirmeyi; iç içe dolanan sorunlar ile bunları çözmek için girişilen çeşitli denemeleri başarıyla incelemeyi ummamalıdır kimse (Uygur 1971, 161-162). Felsefe anlayışına filozof sahip olduğundan, felsefe tarihçiliğini de filozofun yapması gerekmektedir. Uygur’a göre filozofluk ile felsefe tarihçiliği iki ayrı uğraşı değildir. Bunlar birbirlerini gerektirmektedirler (Uygur 1971, 163). Filozofun felsefe tarihiyle uğraşması, mesleğin geçmişine yönelen düpedüz bir tarih merakıyla açıklanmaz. Böylesine bir merak filozofun felsefe tarihçisi olmasını gerektirmez. Söz konusu olan filozofun felsefe tarihindeki etkisidir (Uygur 1971, 163-164). Filozofun filozofluğu, felsefede gerçekleştirdikleriyle ölçülür (Uygur 1971, 164).
Felsefenin bugününde ne yapmak gerektiğini bilmek isteyen, felsefenin dününü ‘bilmek’ zorundadır (Uygur 1971, 165). Dolayısıyla felsefe tarihçiliği, felsefenin olmazsa olmazı haline gelmektedir. Felsefe tarihçiliği filozofluğa ve filozofluğun da felsefesine bağlı olmasının yarattığı paradoksa işaret edilmektedir (Uygur 1971, 166). Uygur’a göre bunlar birbirlerinden ayrı tutulamayan iki temel unsurdur. Koparılmaz bağlarla birbirlerine bağlıdırlar. Felsefe birdir. Felsefeyi meydana getiren bir etkinliktir (Uygur 1971, 166). Her filozofta değişik bir bugün ortamından geleceğe doğru uzanan bu etkinlik aynı zamanda felsefenin dününü araştırmakla kendini kurar. Felsefenin dününe yönelmeler, felsefe içindir, felsefe yapmaktır. Salt felsefede yönelmek ise, felsefenin dünü ile de uğraşmaktır. Felsefe parçalanmaz. Felsefe tarihçisi filozof, filozof da felsefe tarihçisidir (Uygur 1971, 166).
Felsefe tarihi, felsefe olarak kabul edildiğinden, onun başarısı felsefenin başarısı olarak algılanabilir (Uygur 1971, 169). Felsefenin dününü, doğru bir şekilde ortaya koyan bir çalışma başarılı bir felsefe tarihçiliğidir. Doğruluğun ortamını, tarihçinin geçmişteki felsefe üzerine verdiği bilgilerde aramalıyız (Uygur 1971, 169). Felsefe tarihçisinin en önemli özelliği, felsefe anlayışıdır. Bu anlayışın gerekliliğini ortaya koymak, felsefe tarihçiliğinde yapılıp edilene ışık tutar. Karanlıkta kalan, felsefe anlayışının nasıl bir yapıya sahip olduğudur. Uygur’a göre felsefe tarihçisinin felsefe anlayışı, felsefenin işleyişi hakkındaki bilinçtir. İşte bu bilinçle tarihçi filozof geçmiş felsefeleri tanıtır. Hangi biçime bürünürse bürünsün, içinde yer aldığı karışımlar ne olursa olsun, etkileri hangi yöne uzanırsa uzansın ancak bu bilincin ışığında felsefe tanınabilir (Uygur 1971, 170-171)
Felsefe, kavramlarla ilgili bir uğraşıdır. Felsefe, dallı budaklı yönelmelerimizde, günlük yaşamda, bilim ve sanatta, din ve teknikte başvurduğumuz belli başlı sözleri (dolayısıyla bu sözlerle yöneldiğimiz dünyayı) anlamları bakamından elden geldiğince açıklayıp eleştirme denemesidir. Bu denemeye girişmeyenin felsefeyle bir alıp vereceği olmamıştır. Geçmişin tam da bu denemelerini konu olarak almayan, felsefenin tarihini yazamaz. İşte bu felsefe anlayışı, felsefenin özel bir kavram araştırması olduğu üzerindeki bilinçtir. Felsefeden anlamak, felsefeyi anlamak, bu bilinçteki aydınlığa göre değişir. Felsefe tarihçisinin başarısı dönüp dolaşıp işbaşındaki bu anlayışa dayanır (Uygur 1971, 171-172). İyi bir felsefe tarihçisi, geçmişteki kavram açıklamalarını incelemekle görevlidir (Uygur 1971, 172). Uygur felsefe tarihinin çıkmazları olarak, felsefeyi felsefe tarihine indirgemek, felsefeyi belli bir felsefe açısından incelemek, geniş bilgi ağlarının altında bocalamak, felsefe tarihlerinde ortaya çıkan görecelik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kuşkuculuğu saymıştır (Uygur 1971, 175-181).
Uygur, felsefenin geleceği bağlamında da felsefe tarihini ele almıştır. Ona göre hep geçmişe bakan bir filozof, bugününe daha önce bilinmeyen yeni bir bilgi katamaz. Kendi geçmişinden başka bir kaygısı olmayan her araştırma, tüketir gider kendini (Uygur 1971, 184). Başarılı filozoflar her zaman yarınların filozofları olmuşlardır. Aralardaki yüzyıllara rağmen, sözgelişi, Aristoteles, Descartes, Kant, Hume bir bakıma çağdaşımız değil midir? (Uygur 1971, 184). Öte yandan bir başka sorun ortaya çıkmaktadır. Geleceği önceden bilmek, yarının tarihini yazmaktır. Oysa bir tek geçmişin tarihi yazılabilir.
Uygur 1971, 184). Yarınlara ilişkin tahminler doğru çıksalar bile bilgi olmaktan uzaktırlar (Uygur 1971, 185). Yarın bilinmemekle birlikte, filozof yarından sorumludur. Yapılan her şey geleceği etkiler. Felsefenin bugününde yapılanlar, gelecekte yapılacaklara, geleceğin felsefesine bir öndür. Gelecek sorumluluğundan yüz akıyla çıkabilmek için de, filozofun, kendisine kapalı olan geleceği zorlayıp kendi bugününde işini elden geldiği yetkinlikle yerine getirmesi gerekir. Bugününde felsefenin dünü ile yarınını birleştiren filozofların başarısı, felsefe yapmalarına, yaptıkları felsefeye bağlıdır. Felsefenin kaderi filozofların elindedir (Uygur 1971, 185).
Kaynak: TÜRKİYE’DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I, s. 60-68, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2456 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1428