İnsan Zihin ile Bedeni Aynı Tarzda mı Bilir?
Beden ve zihin söz konusu olduğunda bu ikisinin biliniş tarzları felsefi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda kişinin bedenini ve bilincini bildiği varsayılır. Peki kişi her ikisini de aynı biçimde mi bilir?
Bedenimizi görebiliriz, söz gelimi aynaya bakarız… Ya zihnimizi?.. Zihin görülebilir mi? Zihin beyinde ise beyin açıp bakıldığında orada zihin görünür mü? Aynı biçimde bir beden (cisim) söz konusu olduğunda bu bedenin bilgisi nesnel olarak herkese açıktır. Dileyen herkes bedeni çeşitli deney araçlarıyla enine boyuna inceleyebilir. Oysa zihin için aynı şey söz konusu değildir.
Bir kişinin kendi zihin deneyimi kendisine özgüdür, bir başkasının erişimine açık değildir. Bu bakımdan kendi zihin durumlarımıza doğrudan aracısız erişebilme olanağı varken, bir başkasının zihin durumlarına dolaylı ve aracılı erişebilirim. Dolayısıyla bir başkasının zihin durumunu, anlattığı ya da davranışlarına yansıdığı ölçüde kestirebilirim.
Peki, zihinde bulunduğu düşünülen zihin durumları için ne denmeli? Bunların yapısı ne, içeriği ne? Bir başkası benim, ben de başkasının zihin durumlarının farkına varamam. Ya kendim kendi zihin durumlarımı nasıl biliyorum?
Zihin, bilinç bağıntısının yapısı ise zihin felsefesinin bir başka konusunu oluşturuyor. Bilinç nedir? Bilinçli bir varlığı, bilinçsiz olandan ayıran şey nedir? Bilincin, duygu, yönelim ve bedenle ilgisi nedir? Bilincin zekâyla ilgisi nasıl kurulabilir? Pek çok filozofun bilincin, fiziksel olanın ötesinde bir varlık alanı olduğunu düşünmesine karşın çağdaş nörobilim, yapay zekâ ve bilişsel psikoloji çalışmaları bilinci fiziksel olana yakınlaştırma eğiliminde oldukları görülüyor. Bu bilim insanlarına göre bilinç, bilimsel olarak çalışılabilecek bir konudur. Dolayısıyla onlar açısından bilinç, beyin fizyolojisinin ötesinde var olan bir şey değildir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım