Felsefe hakkında her şey…

Historia rerum gestarum olarak tarih ve tarih felsefesi

01.11.2022
643

Tarihi bir bilim olarak görmek de onu geçmişin bütününü kavrayıp yorumlamak amacıyla bir varlık sorunu olarak ortaya koymak da “tarihsel olayların bilinebildiği” varsayımını gerektirir (Özlem 2004, s. 14). Historia rerum gestarum anlamıyla tarih felsefesi, tarih yazan kişinin bilgi etkinliğini asıl sorun olarak öne çıkaran bir tür “bilim felsefesi”, bir “metodoloji eleştirisi”dir (a.y.). Geçtiğimiz yüzyılda, yukarıda da değinilen nedenlerden dolayı, bu “bilim felsefesi” yönelimli tarih felsefecileri, tarih metafiziklerinden, tarihin ontolojik olarak yorumlandığı çerçeveden bağımsızlaşma isteği duymuşlar, yer yer bu isteklerinde bir hayli ileri de gitmişlerdir (a.y., s. 15). Fakat bu, tarih biliminin felsefesinin, tarihin genel ve bütünlüklü yorumlanışları içinden çıkarak gelişen, dayandığı temel ve eleştirel görüşlerin çoğunu tarih ontolojisi yapmış olan düşünürlerden aldığı gerçeğini değiştirmez (a.y.).

Historia rerum gestarum, Latince’de yapılmış işlerin/ şeylerin anlatımı, öykülenmesi anlamında kullanılan bir tamlamadır. Bu tamlama, geçmişte yapılmış tüm işlerin yazıya geçirilmesi anlamında kullanılır ve bu kullanım, bizde ‘tarih’ sözcüğüyle karşılanan ‘historia’ sözcüğünün ikinci temel anlamını oluşturur.

Bir bilim olarak tarihin felsefesi, her ne kadar bin yıllara uzanan köklere sahipse de bir felsefe disiplini olarak ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmıştır (a.y., s. 14). Özellikle Herder’e bağlı kalan Alman Tarih Okulu’nun çalışmalarıyla büyük bir gelişme gösteren tarih bilimi, 19. yüzyılın ortalarından sonlarına doğru, Wilhelm Dilthey’ın “tin bilimleri”ni temellendirme çalışmaları sırasında sağlam bir eleştiri ve sorgulama süzgecinden geçirilmiştir ve Dilthey, tin bilimlerini önemli ölçüde Alman Tarih Okulu’nun tarihçiliğinde ifade bulan tarih bilimi örneği üzerinden temellendirme çabası içinde olmuştur (a.y.).

Alman Tarih Okulu, kökeni ve gelişimi bakımlarından daha çok Alman İdealist filozof Johann Gottfried von Herder’e bağlı olan ve seçkin düşünürleri arasında Wilhelm von Humboldt’un (1767-1835) bulunduğu tarih okuludur. Bu okulun yaklaşımına göre tarih bilgisi, bir halkın kendisiyle ilgili bilincinin ne olduğunun belirlenmesi yoluyla yalnızca o halk için geçerli olabilecek türden bir bilgidir.

Dilthey’a göre, tarih/toplum gerçekliğini kendilerine konu edinen bilimler, uzun zamandan beri, diğer bilimler (Dilthey doğa bilimlerini kastetmektedir) arasındaki yerlerini ve dayandıkları temelleri aramakla meşgul olmuşlardır (Dilthey 2011, s. 21). İşte Dilthey, bu tarih/toplum gerçekliğini kendisine konu edinen bilimleri “tin bilimleri” (Geisteswissenschaften) başlığı altında toplar (a.y.). Dilthey, doğa bilimlerinin de ortaya çıkmasını olanaklı kılan şeyin “tinsel” olgular, yani insan yapıp etmeleri olduğunu ve bu yapıp etmelerin de tarih içerisinde geliştiğini, yani tinsel dünyanın tarihsel bir temele sahip olduğunu savunmuştur (a.y., s. 22). Bu görüşleri ışığında, Dilthey’ın her şeyi tarihsel bağlam içerisinde anlamlandırdığını ve bu yönüyle yalnızca historia rerum gestarum anlamında bir tarih felsefesinin değil, aynı zamanda bilime yönelik yaklaşımlarda etkili olan tarihselciliğin de bir temsilcisi olduğunu söylememiz kolaylaşır.

Wilhelm Dilthey (1833- 1911), Alman Tarih Okulu’ndan etkilenerek tarih bilimini temellendiren, çağında gelişip yaygınlık kazanarak “bilimsel bilgi” tartışmalarını kuşatmış olan pozitivist anlayışa şiddetle karşı çıkmış ve onların öne sürdüklerinin aksine, doğa bilimleri yanında, insanın ve yapıp ettiklerinin inceleme konusu kılındığı başka bir bilimsel araştırma sahasının var olduğunu ısrarla savunmuştur.

20. yüzyılın önemli tarih felsefecilerinden Robin George Collingwood, tarihin tanımına, nesnesine, yöntemine ve ereğine ilişkin dört temel soru sorarken, aslında tarihin epistemolojik yönünü öne çıkarmakta, yani historia rerum gestarum anlamıyla tarih felsefesi yapmaktadır (Collingwood 1994, s. 9). Collingwood’a göre tarihin ne olduğu sorusuna verilecek en uygun yanıt, ilk etapta onun bir çeşit araştırma olduğudur (a.y.). Bilimi bilmediğimiz bir şeyleri keşfedip ortaya çıkarma etkinliği olarak gördüğümüzde, tarih aynı zamanda bilimdir de (a.y.). Öyleyse bu bilimin neyi keşfettiği sorusu da sorulabilir. Collingwood bu sorunun yanıtını Latince’de res gestae tamlaması ile ifade edilen, geçmişte gerçekleştirilmiş tüm insan edimleri, diye vermiştir (a.y.). Dolayısıyla tarih biliminin nesnesi geçmişteki insan edimleri olarak belirlenmiş olur. Tarih biliminde ilerleme nasıl olur, sorusuna Collingwood’un verdiği yanıt, “kanıtların yorumlanması” diye ifade edilebilir (a.y., s. 9-10). Burada “kanıt” derken Collingwood tek tek belgelerin oluşturduğu bir topluluğu kastetmiş olduğunu da söyleyerek, tarihte yöntemin temel olarak bu kanıtların yorumlanmasından ibaret olduğu yönlü düşüncesini yineler (a.y., s. 10). Geriye kalan sorunun, yani tarihin ne için olduğu sorusunun yanıtı Collingwood’a göre “insanın kendisini bilmesi için”dir (a.y.). Collingwood’un insanın “kendisini bilmesi” ile kastettiği, insanın insan olarak doğasını- yani insanı insan yapan şeyi ya da şeyleri- bilmesidir ve tarihin değeri de insanın ne yapıp ettiğini dolayısıyla da ne olduğunu bize öğretmesindedir (a.y.).

Tarihselcilik (historismus/ historism), insanın düşünce ve emeğinden çıkmış her şeyin tarih içerisinde, bir birlikteliktoplumsallık ortamında oluştuğunu ve bu şeylerin tarihin her döneminde değişikliğe uğradığını savunan görüştür. Bu görüşe göre, bilim, sanat, meslekler, hatta felsefe bile, tarihsel bir temele sahiptir; insanın bu düşünce ve eylem ürünlerinin her biri, insan ve toplum tarih sürecinde değiştikçe değişim gösterir.

Yukarıda söylenenlerden de anlayabileceğimiz üzere, tarih felsefesi, felsefenin iki temel sorusunu, varlığa ve bilgiye ilişkin soruları temel alan ve bu sorular ekseninde tarihi anlamaya ve yorumlamaya çalışan bir disiplindir. Fakat geçmişi ne kadar eskiye ve derinlere uzanırsa uzansın, bu disiplinin günümüzde andığımız gibi, yani “Tarih Felsefesi” adıyla ortaya çıkışı ancak Aydınlanma Dönemi’ne kadar geri gider. Ünitemizin bundan sonraki bölümünde, “Tarih Felsefesi” disiplininin ortaya çıkış serüvenini, düşünce tarihi çerçevesinde görmeye çalışacağız.

Collingwood, tarihe ilişkin dört temel soru sorar: 1. Tarihin tanımı nedir?, 2. Tarihin nesnesi nedir-yani tarih neyi araştırır?, 3. Tarihin yöntemi nedir? ve 4. Tarihin (hem geçmişin tümü olarak hem de bir bilim olarak) ereği nedir? Collingwood’a göre tarihin değeri, insanın ne yapıp ettiğini dolayısıyla ne olduğunu, yani doğasını bize öğretmesindedir.

Kaynak: TARİH FELSEFESİ I, s. 8-9, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2453 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1425

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. ali arslan dedi ki:

    teşekkürler

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...