Herder’in Kültür Bilimlerine Katkıları
Meşhur Alman filozof Herder, tarih felsefesi, edebiyat, dil felsefesi, milli kimlik alanlarında öne çıkan bir kişidir. Çalışmalarının merkezine kültürü yerleştiren Herder, tartışmasız bir şekilde kültür sosyolojisinin öncü kaynaklarındandır.
Herder, kültürün nevi şahsına münhasır olduğu iddiasını dile getirmiştir. Kültür onun tarafından, hem doğa ve insanın karşılıklı ilişkisinin temel tarihsel bir formu, hem de insancıl bir varlık biçimi olarak ev-rensel tarihi bir tarz olarak betimlenmektedir (Doğan, 2011: 88).
Herder, insan dünyasını tarihsel bir çerçeve içinde değerlendirir. İnsan dünyası/tinsel dünya, insanın üretimidir; insanın kendisi yapandır, o kendi durumunu, kendisi için iyi bildiği şeye göre kendisi kurar. Tinsel dünyayı kuran şey, insanın iradi ve amaçlı eylemleridir, aynı zamanda bu eylemler doğrultusundaki düzenlemeleri ve kurumlaştırmalarıdır.
Bu dünya doğa dünyası gibi incelenemez, tarihsel-toplumsal gerçekliğe aittir. Bu gerçeklikte genel yasalar bulmak imkânsızdır; tarihsel-toplumsal ve tinsel gerçeklik kendine özgü ve tekrar etmeyen olaylar alanıdır. Her çağın, her dönemin kendisi için kendisine kurduğu bir düzen, bir tinsel yaşam tarzı ve bu yaşam tarzına şekil veren hukuksal, politik, ekonomik kurumları, bu yaşam tarzına sinen ahlaksal, dinsel, estetik inanç, ilke ve ideleri vardır. Tüm bunlar o çağın gerçeğine varmak için motifler, nedenler durumundadırlar ve sadece o çağ için geçerlidirler ve bu yüzden her çağ, her dönem, her insan topluluğu, her ulus, kendi içinde bir bireysel bütündür.
Bu bireysel bütünler ise, Herder’e göre Aydınlanmacı-ilerlemeci görüşün sandıı gibi birbirlerini sürekli ilerleyen çizgisel bir şema içinde izlemezler. Tarihte ilerleyen dönemler kadar düşüş ve batışlar da vardır. Tarihe süreklilik veren hiçbir yasa, hiçbir ide olmadığından, bu durumda tek olanak, her bireysel bütünü, her çağı, her dönemi, her ulusu, kendi tekliği, özgüllüğü ve benzemezliği altında ele almaktır (Özlem, 2000: 70-71).
Burada insan toplumunun esaslarını keşfetmek için bir yöntem önerisine geçen Herder, bu dünyanın nasıl ele alınması gerektiğine ilişkin ipuçları vermektedir. İnsanın yaptıklarını, insanın eylemlerini bütün içinde kavramak gerekir. İnsani ve toplumsal gerçeklik, doğal gerçeklikler gibi olmadığından birer nesneymişçesine ele alınamazlar çünkü onlar insan yapısı unsurlardır, insani ürünlerdir. Bu yüzden algılanacak doğal objeler değil, anlaşılacak tinsel objedirler. Tarihsel-toplumsal gerçekliğe yönelecek bir bilimde doğa bilimlerinden farklı olarak objesine anlama (verstehen) gibi özel bir yöntemle eğilebilir. Bu ise betimleyici-yorumlayıcı bir edimi gerekli kılmaktadır.