Felsefe hakkında her şey…

Eğitim, yaşadığımız dünyayı korumanın kilit etkeni ve varoluşsal tehditlere karşı bir kalkandır…

22.02.2024
171
Eğitim, yaşadığımız dünyayı korumanın kilit etkeni ve varoluşsal tehditlere karşı bir kalkandır…

Kanıtlar açık: Eğitim, insanların hayatlarını çoğu zaman değiştirir.

Örneğin, nitelikli eğitim daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olabilir; çünkü eğitim, sağlığa batıl inançlardan arındırılmış, akılcı ve bilinçli bir temelde yaklaşmanızı sağlar. Ayrıca eğitiminiz başkalarının sağlığına da fayda sağlayabilir: Malawi’de yapılan bir araştırma, komşularınızın eğitimli insanlar olmasının sağlığınızı olumlu yönde etkilediğini göstermiştir.

Öte yandan 2004 yılında Endonezya’da yaşanan tsunami felaketi sonrasında hayatta kalan insanlar arasında eğitimli olanların sayısının önemli oranda yüksek olduğu görülmüştür. 1 Küba’nın kasırgalarla Haiti’den çok daha iyi başa çıkmasının nedeni de kısmen vatandaşlarının daha eğitimli olmasıdır. 2

Kısa bir süre önce Wolfgang Lutz ve Reiner Klingholz, eğitimin eşitsizlik ve sürdürülebilirlik sorunlarının çözümündeki rolü üzerine, tarihten ve son bilimsel araştırmalardan kapsamlı bir şekilde yararlanarak bir çalışma yaptılar. Çalışma 2017 yılında Education First! From Martin Luther to Sustainable Development adıyla yayımlandı.

Lutz, nüfus eğilimleri ve iklim değişikliği konusunda dünya çapında bir otoritedir. Klingholz ise bir biyolog ve demograftır. İkili bu çalışmayı 2015 yılında Güney Afrika’da Stellenbosch İleri Araştırmalar Enstitüsü‘nde gerçekleştirmiştir.

Tarihin itici gücü olarak eğitim

Yaklaşık 500 yıl öncesine kadar dünyadaki eşitsizliğin en önemli kaynaklarından birisi, yazının kullanıldığı coğrafyalarda yaşayan insanların sadece %1‘lik bir kesiminin okuryazarlığı mümkün kılacak düzeyde eğitim görmesi ve kitaplara erişebilmesiydi. Bu küçük azınlığın neredeyse tamamı erkekti. Hristiyan Avrupa’da, İslam coğrafyasında ve Çin’de insanların %99’u okuma yazma bilmiyordu.

Martin Luther, Avrupa’nın Katolik düzenine karşı ayaklanırken okuryazarlığın yaygınlaştırılması gerektiği konusunda oldukça ısrarcıydı. Bu, muhtemelen Luther de dâhil olmak üzere hiç kimsenin okuryazarlık ve daha geniş anlamda eğitimden ne kadar ekonomik fayda sağlanacağını düşünemediği bir dönemde oldukça radikal bir düşünceydi.

Reform hareketinin okuryazarlık üzerindeki etkisi birdenbire ortaya çıkmadı; ama ok yaydan çıkmıştı bir kere. 1800 yılına gelindiğinde artık Protestan Avrupa’nın yaklaşık yarısı okuryazardı. 1900 yılına gelindiğinde ise okuryazarlık toplumun neredeyse tamamına yayılmıştı. Modernleşmeye oldukça kararlı olan Japonya, 1870’lerden başlayarak Alman eğitim sisteminin pek çok yönünü aynen uygulamaya başladı.

Britanya’nın ve çok daha sonra Japonya’nın kurduğu imparatorluklar, ülkedeki istisnai eğitimli nüfus aracılığıyla uygulanan şiddetle ön plana çıktı. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin yükselişiyse ortaöğretimin bu ülkede kitlesel olarak kamu tarafından finanse edilmesine bağlanabilir.

Almanya’da halkın etkisiz ve küçük Nazi Partisi’nin yalanlarına açık hâle gelmesinin nedeninin Almanya’daki ortaöğretimin dünyadaki benzerlerinin gerisinde kalması olduğu da ileri sürülmektedir.

eğitim, okul, öğrenci, kalem, çocuk

Gelişmeyi kolaylaştıranlar ve engelleyenler

Kuşkusuz modern teknolojiler eğitimin gelişmesini sağlayan unsurlardır. Bunların yokluğu da eğitimin gelişmesinde ya da gelişememesinde büyük rol oynamıştır. Teknolojinin baskılandığı sarsıcı örneklerden biri 1485 yılında Osmanlı’da matbaaya yasak getirilmesidir. 3 Bu yasak iki yüzyıl boyunca sürdü ve Luther’in devriminin dayandığı teknolojinin önünü kesti. Bu durum, bilim insanları ve düşünürleriyle birlikte İslam’ın Altın Çağı’nın neden kitlesel bir eğitim hareketine dönüşemediğini kısmen açıklamaktadır.

Komünizm, ekonomik politika cephesindeki tüm başarısızlıklarına rağmen, genel olarak eğitimin kusursuz bir destekçisiydi. Kendisi de birinci kuşak bir Lutherci olan Marx’tan ilham alan Mao, Çin’de kitlesel ve nitelikli okullaşmanın temellerini atmış, bu da birkaç on yıl sonra şaşırtıcı bir ekonomik yükselişi olanaklı kılmıştır.

Julius Nyerere ve Robert Mugabe de Afrika’da bazı açılardan benzer bir eğitim öncülüğü yapmışlardır.

Eğitim hâlihazırda varoluşsal tehditlere karşı bir siper görevi görmektedir. Toplumların birbirlerini anlamalarına yardımcı olur, aşırı milliyetçiliği kırar, nüfus kontrolüne yardımcı olur ve yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlayacak yetenek havuzunu genişletir. Ancak dünyanın bazı bölgelerinin çok daha fazlasına ihtiyacı var.

Afrika örneği

Afrika bu konuda önemli adımlar atmıştır: bugün Afrikalı çocukların yaklaşık %80‘i ilkokula, yaklaşık %50‘si ise ortaokula devam etmektedir. Ancak bazı ülkeler diğerlerinden çok daha iyi durumda. Örneğin Nijerya’yı ele alalım. Petrol zengini bu ülke Afrika’da eğitim lideri olması gerekirken geri kalmış durumdadır. Çok daha kötü kaynaklara sahip Afrika ülkeleri eğitim alanında çok daha iyi performans göstermiştir.

Yelpazenin diğer ucunda ise 1960’larda nitelikli eğitimi yaygınlaştırma kararı alan Mauritius yer alıyor. Bunun etkisi bugün hâlâ hissedilmektedir. Yoksulluğu neredeyse tamamen ortadan kaldıran tek Afrika ülkesi (Seyşeller dışında) Mauritus’tur. Adanın 1960’lardaki bağımsızlık sonrası yönetimi ne komünist ne de Lutherciydi. Sadece eğitimin değerini anlamışlardı.

Küçük bir azınlıkla sınırlı olsa da uzun bir okuryazarlık geçmişine sahip tek gayrimüslim Sahra altı Afrika ülkesi olan Etiyopya, 1980’lerde iyi yöneticilerin yararını gördü. IMF’den gelen, eğitim fonlarını kesme talimatlarına uymayı reddettiler. Gana ve Mozambik’te de görülen bu ısrar, Etiyopya’nın son dönemdeki ekonomik büyümesi ve doğurganlık oranlarının düşmesi şeklinde meyvelerini verdi. Addis Ababa‘da bu oranlar İsviçre’deki kadar düşüktür. Esasen IMF’ye teslim olan Nijerya ise bunun bedelini ağır ödemiştir.

Malawi gibi yerlerde elit kesim eğitimi geri plana itmiştir. Eğitime yapılan kamu harcamalarının %68‘i nüfusun en zengin %10‘luk kesimine gitmektedir, bunun nedeni kısmen harcamaların büyük ölçüde tek bir üniversiteye yönelmiş olmasıdır.

Yabancı bağışçıların eğitimdeki rolü

Elimizdeki veriler, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için sağlanan uluslararası fonların önemli bir kısmının eğitime harcanabileceğini göstermektedir.

UNESCO’nun tüm dünya çocuklarının ortaokul seviyesine kadar okullaşmasını sağlayacak finansman açığını kapatmanın yıllık maliyetine ilişkin tahmini, ABD’nin Irak savaşı için harcadığının %1‘inden azına ya da Katar’ın 2022 Dünya Kupası için taahhüt ettiğinin onda birine eşittir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Martin Gustafsson’un “Joining the dots: why education is key to preserving the planet” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. Frankenberg, E., Sikoki, B., Sumantri, C., Suriastini, W., Thomas, D.. Education, Vulnerability, and Resilience after a Natural Disaster. Ecology and Society, 18 (2), s. 16 (2013). 10.5751/ES-05377-180216
  2. Pichler, A. ve E. Striessnig. Differential Vulnerability to Hurricanes in Cuba, Haiti, and the Dominican Republic: The Contribution of Education. Ecology and Society, 18 (3), s. 31 (2013). http://dx.doi.org/10.5751/ES-05774-180331
  3. Cosgel, Metin M.; Miceli, Thomas J.; and Rubin, Jared, “Guns and Books: Legitimacy, Revolt and Technological Change in the Ottoman Empire” (2009). Economics Working Papers. 200912. https://opencommons.uconn.edu/econ_wpapers/200912
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...