Sosyal Karşılaştırma Teorisi Nedir?
Festinger’ın kişinin fikir ve yeteneklerini değerlendirmek için kendini benzer başkalarıyla kıyasladığını iddia ettiği teoridir.
Benliğimizi kendimize dönüp içimize bakarak ve eylemlerimizi, düşünce ve duygularımızı sorgulayarak anlayabileceğimiz (bilebileceğimiz) gibi, dışarıya dönüp başkalarının eylem, duygu ve düşünceleriyle kıyaslayarak da anlayabiliriz.
Aslında bu ikisi birbirine zıt eğilimler değildir. Başkalarına referans vermeden kendi içimize bakma yoluyla göreceğimiz bir şey olamaz. Bu da benliğin zorunlu olarak ancak başkalarının varlığı aracılığıyla kurulan bir sosyal inşa olduğunu göstermektedir.
Ancak burada, sosyal karşılaştırma teorisi, başkaları ve kendimiz arasında spesifik bir ilişki önererek başkalarının bu inşa sürecinde nasıl rol aldığına dair bir bakış sunmaktadır. 1954’te Leon Festinger tarafından geliştirilen sosyal karşılaştırma teorisinin temel öncülleri şunlardır:
- İnsanların kendi fikir ve yeteneklerini değerlendirme güdüsü vardır. Ve insanlar fikirlerinin doğruluğuna ve (herhangi bir konuda) ne kadar yetenekli olduklarına dair daha kesin ve güvenli yargılara ulaşmak ihtiyacı içindedirler.
- Kendi fikir ve yeteneklerine dair nesnel, sosyal olmayan değerlendirme zemininin yokluğunda, bireyler kendi fikir ve yeteneklerini başkalarının fikir ve yetenekleri (performansları) ile karşılaştıracaklardır.
- Kişinin kendisiyle başka birini kıyaslama eğilimi, o kişi ile kendisi arasındaki fark fazlaysa azalacaktır. Diğer bir deyişle, bireyler fikirler ve yetenekler açısından kendilerini, kendine benzer birileriyle kıyaslayacaklardır.
Bu varsayımların iki önemli sosyal psikolojik sonucu vardır. İlki, kim olduğumuz ya da neyi deneyimlediğimiz konusunda bir belirsizlik yaşıyorsak sosyal karşılaştırma bilgisi edinmek için başkalarını arıyoruz, demektir. Kendimizi anlamaya dönük ihtiyacımız başkalarıyla, özellikle de benzer başkalarıyla ilişkilenmek ve etkileşmek için en büyük motivasyon hâline gelmektedir.
İkincisi, kendimize dair yaşadığımız belirsizlik ne kadar fazlaysa diğer insanlardan gelen etkiye o kadar açık ya da duyarlı hâle geliyoruz. Hatta bazı durumlarda, diğerleriyle hiç etkileşmeden de sadece onların çeşitli durumlarda verdikleri tepkileri gözleyerek kendimizi değerlendirebiliyor ve davranışlarımızı değiştirebiliyoruz. Yukarıda teorinin benzerlik konusundaki öncülünden de anlaşılacağı gibi her sosyal kıyaslama bizim için aynı anlamı taşımaz. İyi bir yüzücü olabilirsiniz ama bu, kendinizi dünya yüzme şampiyonu ile kıyaslamanızı gerektirmez ya da kıyaslasanız bile benlik-kavramınızın bu kıyaslama bilgisinden etkileneceği anlamına gelmez. Tersine, belirli özellikler açısından benzer olanlarla yapılan kıyaslamaların benlik-bilgisi anlamında çok daha fazla etkisi vardır.
Örneğin belirli bir özelliğin yaş veya cinsiyetle ilgili olduğunu düşünüyorsanız farklı değil de aynı cinsiyet veya yaştakilerle kıyaslama yaparsınız. Bu yüzden yakın arkadaşlar çoğu zaman kıyaslama için en iyi kaynaktırlar. Çünkü hem pek çok özellik açısından benzerlik taşırsınız hem de kıyaslama yapmak için hep oradadırlar. Peki yakın arkadaşınızın, ikinizin de yetenekli olduğu konu ya da alanda sizden daha iyi performans gösterdiğini öğrendiğinizde ne tepki verirsiniz? Bir taraftan onun arkadaşı olmanız nedeniyle, onun başarısı sizin de benlik-imgenize olumlu bir etki yapacaktır ama diğer taraftan arkadaşınızla yapacağınız kıyaslamada kendinize yönelik değerlendirmeniz pek de iyi olmayacaktır. Bu iki çelişkili tepkiden hangisinin verileceği nasıl belirlenebilir?
Benlik-değerlendirmesini sürdürme adı verilen bir yaklaşıma göre böyle bir durumda hangi tepkiyi vereceğiniz söz konusu yeteneğin sizin benlikkavramınız açısından ne kadar önemli olduğuna bağlıdır. Eğer söz konusu yetenek sizin benliğinizi kuran önemli özelliklerden biri ise arkadaşınızın sizden daha iyi performans göstermesi sizin kendinize güveninizi tehdit edecektir. Bu tepki sizden daha iyi performans göstermiş bir yabancıya vereceğiniz tepkiden daha olumsuz olacaktır. Ama eğer arkadaşınızın sizden daha iyi performans gösterdiği konu sizin yaşamınızın merkezinde değilse diğer bir ifadeyle benlik-kavramınızı tanımlayan boyutlardan biri değilse arkadaşınıza, aynı iyi performansı göstermiş bir yabancıya göre daha olumlu tepki vermeniz beklenir (Brewer ve Crano, 1994).
Yukarıda görüldüğü üzere benlik-bilgisi pek çok yolla toplanmaktadır. Bundan sonraki bölümde, bu benlik bilgisi ile ne yapıldığına, yani benlik-kavramının kendisine odaklanılmış, benlik üç yönü ile ele alınmıştır: bilişsel, duygulanımsal ve davranışsal bileşen. Benliğin bilişsel yanı benlik-şemaları, duygulanımsal yanı benliksaygısı ve icra edici yanı benlik-düzenlemesi kavramları aracılığı ile incelenmiştir.
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3867, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2672; Dr. Öğr. Üyesi Aysel KAYAOĞLU, Prof. Dr. Çiğdem KIREL