Demokrasi Doğru Yönetim Biçimi midir? Demokrasi Gerekli midir?
Demokrasinin, saf bir biçimde insan var oluşunun özünü yansıtan bir siyasi sistem olmadığını, yine Tocqueville’nin yapmış olduğu tespitlerde görmek mümkündür. Demokratik toplumların davranış pratikleri analiz edildiğinde bu sistemin göze çarpan eksikliğinin sayısal çoğunluğun her zaman güçlü olmasından kaynaklandığı görülür. Tocqueville’ye göre demokrasi, belli bir sayısal üstünlük üzerinden azınlığı tahakküm altına alma eğilimine sürüklenebilir.
Karşı konulamaz nitelikteki çoğunluk gücü; gerçekte; dile getirilişini ve oluşumunu sağlayan oluşmuş bir kamuoyunun gücüdür. Tocqueville’nin varsayımı, demokrasinin halkın çoğunluğuna dayanan bir sistem olması. Bu durumun varlığından söz ederken, “ekseriyetin bilgi üstünlüğü dolayısıyla cemiyeti idare etme hakkına sahip olduğundan” (1962: 62) da bahseder. Bu nedenle Tocqueville, çoğunluğun azınlığa tahakküm etmesini demokratik sistemin en büyük zafiyeti olarak nitelendirir. Bu durumun aynı zamanda toplumbirey dengesini bozan bir paradoksa da neden olduğunu Tocqueville’nin yazdıklarından anlamak mümkündür. Tocqueville’nin çoğunluğun tiranlığının özellikle kamuoyu biçiminde bireysel özgürlükleri tehdit altına alabileceğini saptaması Mill başta olmak üzere pek çok demokrasi ve özgürlük söylemlerine temel oluşturmuştur (Callinicos, 2005: 112).
Tocqueville, demokrasinin gelecekteki tehlikelerini, ferdin toplumdan kopuşunu sezer: “İnsanlar bir kutunun içindeki bezelyeler gibi birbirleriyle kaynaşmazlar. Tocqueville’ye göre, Amerikan Demokrasisini tehdit eden tehlike çoğunluğun despotizmidir. Kendinden başka Tanrı tanımayan fert için tek bir değer vardır: sayı. Tarih kendisinde başlar ve biter. Sayının hâkimiyeti” (Meriç, 2006: 106). Nitekim bazı entelektüeller tarafından demokrasinin yol açtığı Tocqueville’nin de bahsettiği despotizm, ‘atomlaşmış toplum’ kavramıyla ifade edilir (Callinicos, 2005: 111).
Tocqueville, demokratik despotizmin önüne geçebilmesi için, toplumda sosyal bilimler arasında çatışmayı zorunlu görmektedir. Bu bakımdan Tocqueville ile Marx arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır. Ancak Marx’ın sınıfları çatışma birimi almasına karşılık, Tocqueville, mahalli toplulukları ve dernekleri çatışma birimleri olarak almıştır. Demokratik toplum içinde “çatışma ve anlaşma güçleri arasında bir dengenin kurulmasını…” istemektedir. Aynı zamanda sivil toplum düşüncesini de “ekseriyetin iktidarına karşı zaruri bir garanti” (1962: 47) olarak görmektedir.
“Çoğunluk Amerika’da olağanüstü bir eylemsel ve bir o kadar düşünsel güce sahiptir, bir noktada (bir konuda) bir kere oluştu mu; artık gidişini… Durduracak, ezerek geçtiklerinin sızlanmalarını dinletebilecek… bir tek engel yoktur” (Tocqueville, 1966: 63). Tocqueville Amerika’da baskının tümüyle egemen olduğunu değil, ancak söz konusu baskılara karşı yasal güvenceler olmadığını savunur. Söz konusu olan karşı konulmaz nitelikteki çoğunluk gücü; gerçekte; dile getirilişini ve oluşunu sağlayan oluşmuş bir kamuoyunun gücüdür (Erdinç, 1997: 389390).
Tocqueville böylece herkesin eşitliği ilkesine dayanan demokrasinin eşitlikçi doğasından dolayı kendi içinde barındırdığı çok önemli tehlikeye dikkat çekmiştir. Demokrasinin kendisine özgü bir despotizm üretme potansiyeline sahip olduğunu düşünen Tocqueville, buna “yumuşak despotizm” (soft despotizm) adını verir. Demokratik çoğunluğu elde eden yönetimin, elinde iktidarı bulundurduğu sürece herkesi mutlu etme sorumluluğunu üzerine alan büyük bir koruyucu olarak davranması yumuşak bir despotizm yarattığını ifade eden Tocqueville, böyle bir demokraside insanların, gücün azınlık grubunun elinde olduğunun farkında olmadıklarını ifade etmiştir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı