Felsefe hakkında her şey…

Cinselliğin felsefesi: Filozofların seks hakkındaki görüşleri

15.08.2023
1.109
Cinselliğin felsefesi: Filozofların seks hakkındaki görüşleri

Felsefenin ele aldığı konular bazen oldukça ezoterik ve sıkıcı olabilir. Neyse ki kimi filozoflar eğlenceli bazı konular üzerine de düşünmüşlerdir: Cinsellik.

Seks felsefesi de diyebileceğimiz bu düşünsel alan, özellikle bazı filozofların oldukça ilgisini çekmiştir. Bu filozofların görüşleri bizi çoğu kişinin insanlığın uzun zaman önce üstesinden gelerek yanıtladığını varsaydığı cinsellik hakkındaki soruları yeniden ele almamıza yönlendirebilir.

Felsefe kimi zaman son derece yavan konular için çokça zaman harcar. Örneğin sandalyelerin bir bilince sahip olup olmadığını sorgulamak, felsefeyi akademik çerçevede yaşayanlar, yani sahadaki elemanlar için heyecan verici olabilir. Ama bu, konunun geri kalan çoğu kişi için sıkıcı ve hatta anlamsız olarak yorumlanacağı gerçeğini değiştirmez.

Felsefe tabii ki konu bazında insan deneyiminin bütünüyle ilgilenir ve sınırsız bir ağa sahiptir. İşte bu ağ, insanın cinsel deneyimlerini de kapsar. Muhakkak her büyük filozof bu konuya mesai harcamamıştır; mesela Aristoteles cinsellik olgusunu neredeyse görmezden gelmiş; fakat bazı filozoflar da bu konuyu enine boyuna ele almışlardır.

PLATON

Platon, Sokrates’in öğrencisi ve Aristoteles’in öğretmenidir. Eserleri ve fikirleriyle Batı felsefesini derinden etkilemiş büyük bir filozoftur.

Platon

Platon

Platon’un seks felsefesi çeşitlilik gösterir. Platon bazı diyaloglarında Sokrates’i kendi görüşlerinin sözcüsü olarak kullanmıştır. Bu bağlamda onun, cinselliği, güzel’in idea’sını anlama yolunda kullanılabilecek bir araç olarak gördüğünü söylemek mümkündür. Platon, idealar dünyası’nı gerçeğin ta kendisi olarak gördüğü için, onun birincil kaygısı, ideaları nasıl anladığımızdır. Bu da demektir ki seks eğer aşk ideasını anlamamıza yardımcı olabiliyorsa iyidir; fakat tamamen fizikselliğe odaklı bir haz kaynağı olarak kullanılıyorsa kötüdür.

İlgili konu: İdealar kuramı

Platon “Şölen” isimli yapıtında birkaç ünlü Yunan hatibin aşk ve seks üzerine fikirlerini dile getirdikleri diyaloglar kaleme almıştır. Bu hatipler aşk ve seks hususunda birbirinden çok farklı görüşleri savunurlar. Sokrates hariç olmak üzere bütün konuşmacılar konu hakkında kendi fikirlerini ortaya koyarlar. Örneğin Mantinealı Diotima adlı bir kadın, şehvet olarak başlayan şeyin sonuçta gerçek güzelliğin daha iyi anlaşılmasına bir yol olacağını savunur. Platon’un düzensiz cinsiyetçiliği göz önüne alındığında Diotima’nın fikirlerinin “Şölen”de şaşılacak derecede itibarlı yansıtıldığı, oldukça mantıklı ve ciddi biçimde dikkate alınmaya değer olarak sunulduğu görülmektedir.

Yunan felsefesi genel hatlarıyla, aklın fiziksel olandan sorumlu tutulduğu bir yaklaşımı savundu. Onların kültürleri erkek çıplaklığı konusunda çağdaşlarının ve mirasçılarının çoğundan çok daha açıktır. Şöyle ki Yunan anlayışı kadın ve erkeği birkaç küçük anatomik farklılık dışında temelde aynı cins olarak kabul ettiğinden eşcinselliğe karşı değildir.

İlgili konu: Aşk felsefesi

Bütün bunlar, seksin ahlaki açıdan cinsiyetsiz bir şey olduğu fikrini Batı felsefesinin son aklı başında yorumlarından birisi hâline getirmiştir.

THOMAS AQUİNAS

Thomas Aquinas, özellikle Aristoteles felsefesi üzerine oraya serdiği görüşleriyle tanınan bir Orta Çağ filozofudur. Onu Aristoteles’ten temelde ayıran en önemli konulardan biriyse Thomas Aquinas’ın seks konusunu felsefesinde daha fazla irdelemiş olmasıdır.

Aziz Thomas Aquinas

Aziz Thomas Aquinas

Aziz Thomas, insan ve hayvan anatomisi ile davranışlarındaki benzerlikleri gözlemledikten sonra, heteroseksüelliğin Tanrı tarafından kabul edilebilir tek cinsel yönelim biçimi olduğunu savunmuştur. Ona göre her birey ve organ, belirli davranışları sergilemek için özel olarak tasarlanmıştır. “Doğa yasası”, bu organların amaçlanan hedeflere dönük olarak kullanılmasını zorunlu kılar. Bu hedef de üremedir. Bunun dışındaki her şey doğa yasalarına aykırıdır. Tek ahlaki cinsel eylem, heteroseksüel bir evlilik içinde gerçekleştirilecek ve üremeyle sonuçlanabilecek birlikteliktir. Üremeye yol açmayacak hiçbir cinsellik doğal ve ahlaki açıdan doğru değildir ve de bu tip cinsel eğilimler sapkınlıktır.

Bu kulağa Aristoteles mantığına büründürülmüş bir dinî anlayış gibi geliyor. İngiliz filozof Bertrand Russell’a göre Thomas Aquinas sürekli olarak Aristoteles’e sarılarak bunu düzenli biçimde yapmıştır.

Sonuçta doğanın yasası argümanı bugün pek yaygın olmasa da yine de birçok filozof tarafından hala savunulmaktadır.

IMMANUEL KANT

Immanuel Kant felsefi çalışmalarının çoğunu Prusya’da yürütmüş bir Aydınlanma dönemi filozofudur. Onun çalışmaları insan düşüncesinin ulaşabildiği neredeyse her alana yayılmıştır. Batı felsefe geleneğine olan etkisi ise tartışılamaz oranda önemlidir. Tüm bunlara rağmen Kant, seks hakkında neredeyse hiçbir felsefi fikir üretmemiştir.

Immanuel Kant

Immanuel Kant

Bu konuya yaklaşımı normatiften ziyade kavramsal olan Kant, ikincil-seks anlayışının seküler bir yorumunu geliştirmiştir. Kant’ın etik sistemi, bir davranışın gerçekleştirilme amacının ya da niyetinin önem arz ettiği bir ahlak anlayışıyla temellenir. Buradaki niyet sadece ödeve uygun olarak, salt iyi olanı (niyeti) gerçekleştirmektir. Salt iyi, akla ve yasaya uygun olandır. Bu ahlaki sistemin ana sayıltıları ise şunladır:

  • Öyle davran ki davranışın temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke veya yasa olsun.
  • İnsanlığı, kendinde ve başkalarında, bir araç olarak değil de her zaman bir amaç olarak görecek şekilde davran!
  • Öyle davran ki iraden, kendisini herkes için geçerli olan kurallar koyan bir yasa koyucu olarak hissetsin!

Kant tüm bunlardan temellenerek şu sonuca ulaşmıştır: Cinsellik, insanların neredeyse tamamının sahip olduğu ve aynı zamanda etik yaşama uygun olmayan tek doğal eğilimdir.

Kant’a göre cinsel haz peşinde koşmak insanların partnerlerini başka bir kişi veya “kendinde amaç” olarak değil, bir nesne olarak görmelerini doğurur. Diğer insanları nesneleştirmek, Kantçı ahlaki sistemin yukarıda örneklediğimiz ikinci sayıltısına açıkça ters düşer. Kant daha sonra, bu sorunun evlilik içinde yaşanan cinsel ilişkilerde ortaya çıkmadığını; ancak bunun muhakemesinin de alışılmadık derecede güçsüz olduğunu ifade etmiştir.

Kant’ın düşüncesi oldukça oturaklıdır. Şöyle ki kendini kişisel özgürlüğe adamış bir varoluşçu olan Jean-Paul Sartre dahi cinselliğin “başka bir kişinin özgürlüğünü zapt etme” arayışı olduğunu savunmuştur. Ancak bu görüş onu durultmuşa benzemiyor, zira Sartre oldukça hovarda bir filozoftur.

BERTRAND RUSSELL

Platon’un birkaç cesur yorumu ve Marquis de Sade’ın tiksinç sayılabilecek yazıları dışında filozofların cinselliğe daha olumlu yaklaştığı metinler nispeten yakın bir zamanda dile getirilmiştir. Bu yorumların en dikkate değer olanı, mantık alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız İngiliz filozof Bertrand Russell’ındır.

Bertrand Russell

Bertrand Russell

Russell’ın Nobel Edebiyat Ödülü almasının önünü açan kitaplarından “Evlilik ve Ahlak”ta Russell, Viktorya dönemindeki cinsel ahlak anlayışının artık çok eskimiş bir seks ve aile anlayışının sonucu olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda ona göre evrensel çapta gerçekleşen ekonomik gelişmeler, kadınların sosyal yaşama katılım etkinlikleri ve doğum kontrol yöntemlerinin keşfedilmesiyle birlikte, yeni bir cinsel etik sistemine ihtiyaç doğmuştur ve bu yeni ahlak anlayışı hem mümkün hem de gereklidir.

Russell doğum kontrolü, cinsellik eğitimi, cinsiyetler arası eşitlik ve eş cinselliğin suç olmaktan çıkarılması gibi konuların cesur bir savunucusu olmuştur. Hatta kendi döneminde, pek çok kadın için evliliğin fuhuşla karşılaştırılabilecek ekonomik bir düzenleme olduğu iddiasında bulunması, çok ses getirmiştir.

Kant gibi Russell da öğütlediği öğretiyi uygulamaya dökmüştür. Pek çok kadınla ilişki yaşamış, dört kez evlenmiş ve daha yasalarla koruma altına alınmadan önce doğum kontrolü hakkında olumlu ve savunmacı metinler kaleme almıştır. Ancak bu cesareti onun öğretim dünyasında aktif rol almasının önüne geçmiş ve Russell’ın kurumlarda eğitim vermesi yasaklanmıştır. Bu nedenle bir süre işsiz kalan Russell geçimini sağlayabilmek için daha rağbet görecek metinler yazmaya yönelmiş ve sonuç olarak bugün Türkiye’de de en çok satan kitaplar listesine girmeyi başaran üç ciltlik “Batı Felsefesi Tarihi”ni yazmıştır.

THOMAS NAGEL

Thomas Nagel Amerikalı bir filozoftur. Genel hedef kitlesi tarafından en çok zihin-beden problemiyle ilgili yaptığı çalışmalarla bilinmesine rağmen seks felsefesi de dâhil olmak üzere birçok konu üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bertrand Russell’ın izini takip eden Nagel, sekse karşı ondan daha pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmıştır.

O, konuya öncelikle insanlar ve hayvanlar arasındaki farkı ele alarak başlamıştır. Buna göre, insan ile hayvan arasındaki en önemli farklılıkların fiziksel olmaktan çok psikolojik olduğu görüşünü geliştirmiştir. Sonra ise cinselliğe verilen normal psikolojik tepkinin, karşılıklı çıkardan kaynaklandığını öne sürmüştür. Bu, her iki partneri de hem nesne hem de özne konumuna getirir. Bu yaklaşıma göre karşılıklı çıkar standardını karşılamayan davranışlar, sakıncalı davranışlardır.

Nagel’in felsefesi, Thomas Aquinas’ınkiyle neredeyse tamamen zıtlık içindedir. Şöyle ki Thomas insan ile hayvan arasındaki ortaklığı ararken Nagel insan ile hayvanın farklı yönlerine ulaşmak istemiştir. Aquinas’ın endişelerinin neredeyse tamamı fizikselken Nagel’in yaklaşımı psikolojiktir. Biri dinî bir argüman, diğeri seküler zemine oturmuş bir eleştiridir. Thomas’a göre sapkın davranışlar Tanrı’nın yaratımına karşı yapılmış bir başkaldırıdır. Nagel’e göreyse bu davranışlar sadece olası psikolojik sorunlardan kaynaklıdır.

Özetle diyebiliriz ki felsefe her şeyi kendine konu edindiği gibi insani varoluşun olmazsa olmazı olan cinselliği de tartışmaya açmıştır. Belki de toplumdaki en katı tabulardan birisi olan cinsellik üzerine konuşmak da zaten felsefeden başkasının cesaret edebileceği bir eylem değildir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Scotty Hendricks’in “Five philosophers on the philosophy of sex” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Scotty Hendricks

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...