Felsefe hakkında her şey…

Cicero ve Humanitas

10.05.2020
2.724

Roma’nın Yunan dünyasını siyasal anlamda fethedişiyle birlikte Yunan felsefesi Roma’nın zihnine yayılmaya başladı. Roma, Yunan’ın felsefe okullarına kapılarını ardına kadar açtı ve Romalı değerlerle donatarak ona yeni bir kimlik kazandırdı.

Bu da çok doğaldı; çünkü Roma pragmatist (yararcı) bir anlayışa sahipti, bu yüzden de Yunan’dan kendi ruhuna uygun olan görüşleri aldı, diğerlerini kapının dışında bıraktı. Ama aldıklarını da alt alta sıralamadı, bunları kendine göre harmanladı ve ortaya eklektik (seçmeci) bir felsefe çıkardı. Bu harmanlama işinin en büyük üstatlarından biri de Romalı hatip ve düşünür Marcus Tullius Cicero oldu.

Roma tarihinin savaşlarla dolu, en çalkantılı yıllarında yaşayan ve devlet yönetiminde aktif olarak görev alan Cicero, atlı sınıfından varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İÖ 106 yılında Arpinum’da doğdu. Erken yaşlarından itibaren bir Romalı gencin alabileceği en mükemmel eğitimi alarak yetişti.

Roma’ya gelen Yunanlardan, özellikle de Epikurosçu Phaidros’tan, Stoacı Diodotos’tan ve Akademiacı Philo’dan dersler aldı. Kendini özellikle hitabet, felsefe ve hukuk alanında yetiştirdi. Akademiacıların görüşleri başta olmak üzere, özellikle Stoik ahlak yapısını kendine has görüşlerle çerçeveledi ve yaşamının son yıllarına kadar (İÖ 43) yazdığı felsefi eserlerle her şeyden önce Latince felsefe terminolojisinin gelişimine büyük katkı sağladı. Günümüzde Batı felsefesinin dilinde dolaşan birçok kavram Cicero’nun eseridir. Bu kavramların en önemlilerinden biri de humanitas (insancılık; insanı merkez alan eğitim anlayışı ya da dünya görüşü) kavramıdır.

Cicero’yu bu kavramı yaratmaya götüren temel neden, zihninde tasarladığı ideal devlet adamını hayata geçirme çabasıdır veya Roma’nın başında, Platon’un da ideali olan filozof-kralına benzer ideal bir yönetici görmeyi arzulamasıdır. Cicero için ideal devlet adamı, ideal Romalı ya da ideal insanla eş anlamlıdır. Böyle bir insanın ya da insanların yetişmesi için de en önce ondan ne beklenildiğinin bilinmesi gerekir. Bunun için de Cicero’nun zihnindeki insan kavramından ne anladığına bakmak gerekir.

Cicero’nun, bir eserinde “Hepimize insan deniyor, ancak sadece insani bilimler aracılığıyla uygarlaşmış olanlarımız insandır,” dediğine tanık oluruz. Bu tanıklık da onun insan denince ne anladığını bize gayet iyi gösterir. Demek ki Cicero için ideal insan, insani bilimlerle yetişmiş insandır. Peki, insani bilimler nedir? Bu bilimlerle yetişmek insana ne katar ve ortaya nasıl bir insan çıkar?

Cicero’nun döneminde insani bilimlerden anlaşılan, sonradan yedi özgür sanat (septem liberales artes) olarak Orta Çağ’ı ve Rönesans’ı tümüyle etkisi altına alacak zihinsel bir eğitim tarzının disiplinleridir. Bu eğitim tarzı bireye ama özgür bireye yönelik bir eğitimdir. Çünkü ancak zihnen özgür bir insan böyle bir eğitim alabilir. Bu durum eğitim anlayışının adındaki özgür (liber) sözcüğünden de rahatlıkla anlaşılır. Bu bağlamda özgür sanatlar, özgür olmayan sanatlardan (artes illiberales) ayrılır. Çünkü özgür olmayan sanatlar yalnızca ekonomik kaygılar taşıyan, insanı geçindirmeye yönelik, el becerisiyle iş görmeyi öngören, yani maharet gerektiren sanatlardır; oysa özgür eğitim salt zihinsel eğitimdir, insanı ekonomik anlamda değil zihinsel anlamda kalkındırmaya yöneliktir. İnsan zihninin en sırlı noktalarına hitap edebilecek içeriğiyle, yerel değil, evrensel bir eğitimdir.

Temel amacı, hakiki bilginin (scientia) peşinde koşan, kültürlerüstü insanı yetiştirmektir; toplumda hem bedensel hem de ruhsal anlamda dengeli şahsiyetler yetiştirmektir. Üstelik bu eğitim, insanla doğan ve kesintisizce onunla büyüyen, yaşlanan ve onunla son bulan bir eğitimdir, başka deyişle bu eğitimin her bir basamağı insanın doğumundan ölümüne kadar bütün yaşam aralıklarıyla birebir örtüşür. Bütün varını yoğunu yitiren insanın kendisinden alınamayacak tek gerçek mülkünü simgeler. Yaşadığı kent savaşta düşmanın eline geçip de sahip olduğu bütün mal varlığı talan edilen Kynik ve Stoik felsefeci Stilpo, “kendisine ait olan hiçbir şeyi yitirmediğini, çünkü eğitimini aldığı özgür sanatları hiç kimsenin kendisinden çalamayacağını” belirtirken; Sokrates’in bir öğrencisi ve Kyrene Okulu’nun kurucusu olan Aristippos: “Cahil biri olmaktansa dilenci olmayı yeğlerim. Çünkü dilencinin parası yok belki, ama cahilin de insanlığı yok,” derken bu eğitim tarzını naif, ama bir o kadar da etkin şekilde dile getirir.

İşte Cicero’nun zihnindeki eğitim modeli ya da, daha geniş anlamda söyleyecek olursak, dünya görüşü budur. Peki humanitas kavramının bu eğitim modelinde yeri nedir? Humanitas tümüyle bu eğitimin ulaşacağı hedeftir. Böyle bir eğitimin yaratacağı sonuçtur. Çünkü ancak böyle bir eğitim şekli humanitas’ın tüm anlam içeriklerine sahip bir zihin, yani bir insan yetiştirir. Hatta öyle ki, bu kavram sonradan bu eğitimin kendisiyle özdeşleşir ve bu eğitim tarzının ya da dünya görüşünün kendi adı olur. Ayrıca bu şekilde Roma’nın ideal insanını yetiştirmek isteyen eğitim de kuramsallaşmış olur.

Sırasıyla ilerleyip önce humanitas’ın anlamlarına, sonra da Cicero’nun tasarladığı humanitas eğitim anlayışının içeriğine bakalım. Latin dilinde humanitas kavramının geniş bir anlam dağarcığı vardır. Bu anlamları şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. İnsana, insan olmaya, insanın duygularına ve eğilimlerine derin saygı
  2. İnsanın salt insan olmakla, önce kendisine, sonra karşısındakine duyması gereken sorumluluk, kibarlık, nezaket; insanseverlik, yardımseverlik, şefkat
  3. İnsana yakışan düşünsel terbiye, kültür, davranışlarda ve dilde zarafet, sadelik
  4. (genel anlamda) incelik, zariflik, saflık, içtenlik ve samimiyet

İşte Cicero’nun zihnindeki insan, bütün bu özelliklere sahip olmalıdır. Kısaca insan önce insan olmalıdır; insan olduğu için hem kendisine hem de diğer insanlara saygı duymalıdır. Oturup kalkmasını bilmelidir; nerede ne konuşacağını bilmelidir; samimi ve içten olmalı, yapaylıktan kaçınmalıdır. Mürekkep yalamış olmalıdır, kültürlü olmalıdır; terbiyeli, nazik, ince olmalıdır; ne düşünüyorsa öyle davranmalıdır, sahtelik ve yalancılıktan uzak durmalıdır. İnsansever ve yardımsever olmalıdır; her şeyden önemlisi de insanoğlunun dünyasıyla ilgili hiçbir şeye yabancı olmamalıdır. Yani insanca olan hiçbir şeye yabancı olmamalıdır; tıpkı Terentius’un ölümsüzleşen şu sözünde olduğu gibi:

“İnsanım, bu yüzden insanca olan hiçbir şeyi kendime yabancı saymam.”

Cicero’nun insanı merkeze alarak sadece insan için insana eğitim verme anlayışının temel mozaikleri, Yunan’ın paideia adını verdiği eğitim anlayışıyla döşenmiş ve Romalının geleneksel değerleriyle örülmüştür. Bu değerler, Cicero’nun eğitim anlayışına paideia’nın kelime anlamından öte bir anlam katmıştır. En önemlisi de insanseverlik kavramıdır. Paideia kelimesinin anlamında insanseverlik yoktur. İnsanseverlik kelimesi Yunancada philanthropia (insanseverlik, yardımseverlik, diğer insanlara saygı gösterme) kelimesiyle, yani ayrı bir kelimeyle karşılanır. Oysa humanitas kavramında bu anlam içeriklerinin hepsi mevcuttur.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...