Blumer’ın Yöntemsel Yaklaşımı
Blumer’a göre sembolik etkileşimciliğin merkezinde dünyanın bir imgesi bulunmaktadır.
Bu imgenin anlaşılması için Blumer, araştırılması gereken alanları şu şekilde açıklamaktadır:
- Süreçler, değişimler, yaşam biçimleri, gruplar ve bütün toplumların her zaman araştırılması gerekmektedir. Hiçbir şey sabit ve durağan olmadığı için toplumsal hayat sürekli yeniden oluşmaktadır. Böylece ampirik dünya daima yeniden düzenlenmektedir.
- Toplumsal hayatın meydana getirdiği anlamlar, semboller ve dillerin araştırılması gerekmektedir. İnsan hayatını farklı kılan ve değişen bu anlamların nedenlerinin derinlemesine incelenmesi için özel bir yönteme ihtiyaç duyulmaktadır.
- Etkileşimler ve bağlantıların her zaman araştırılması gerekmektedir. Bu yaklaşıma göre, tek başına birey ele alınmamaktadır. Diğerleri ile daima etkileşimde olan bireyler bir anlam ifade etmektedir. Toplumlar, birlikte bir şeyler yapan, etkileşim hâlinde bulunan insanların oluşturduğu ilişkilerdir (Plummer, 2008, s.110).
Blumer’a göre, bu araştırılması gereken unsurları bir arada tutan temel kavram, Mead’den alarak geliştirdiği benlik kavramıdır. Benlik, insanları farklı kılan bir özellik olarak, onların kendileri ve diğerleriyle iletişim aracılığıyla yansıtıcı ve geri dönüşlü fikirleri geliştirmesidir. İnsanlar kim olduklarını gösterebilmekte, kendilerini diğerlerinin gözlerinden görebilmekte ve diğerlerine kim olduklarını gösterebilmektedirler. Blumer ve Mead’e göre benlikler, dil, iletişim, rol alma ve diğerleriyle etkileşim üzerindeki olması olası süreçler olarak tanımlanmaktadır (Plummer, 2008, s.110-111).
Blumer’ın bu konuların çalışılması için önerdiği yöntem, ampirik olmakla birlikte, aşırı nicel bir sosyolojik yaklaşımdan kaçınmaktadır. Böyle bir yaklaşımın sosyolojik araştırmaya uygulanmasının yanıltıcı sonuçlar vereceğini belirtmektedir (Poloma, 1993, s.232).
Blumer, sosyolojide pozitivist yöntemi tanımlayan nedensel ilişkiler kurma yöntemini basit olarak görmekte ve reddetmektedir. Blumer’a göre, çoğu sosyolog, araştırmalarını uyguladıkları alanlarda yaşam hakkında çok yüzeysel bilgilere sahip olmalarına rağmen araştırmalarını yürütmektedirler. Sosyologlar, araştırmalarını yürüttükleri bu süreç içerisinde, doğa bilimcilerin kullandıkları araştırma yöntemlerini kullanmaktadırlar.
Blumer, araştırdıkları alanlardaki yaşam hakkında derin bilgilere sahip olmayan sosyologların, gerçek dünya ile çok az ilişkisi olan birtakım tanımlamaları, toplumsal dünyaya empoze etmeye çalıştıklarını belirtmektedir. Çoğu sosyoloğun, toplumsal gerçekliği, aktörlerin bakış açısından görmektense daha önceden tanımlamış oldukları bazı kategoriler ve kavramların içinde sınırlamaya çalıştıklarını ifade etmektedir. Bu nedenle Blumer, bu durumun toplumsal gerçekliği yakalama açısından çok az bir şans tanıdığını belirtmekte fakat onu çarpıtmak için çok şans bulunduğunu ileri sürmektedir.
Modern sosyolojide kullanılan istatistiklerin bir yöntem olarak görülmesini eleştiren Blumer, bunun sadece yöntemin bir parçası olduğunu belirtmektedir. Toplumsal ve psikolojik bilimlerde, araştırma sürecinin kurallarını kesin olarak yerine getirmenin, ampirik dünya için tamamıyla geçerli sonuçlar vereceği inancını sorgulamaktadır (Blumer, 1969: 28 aktaran Poloma, 1993, s.231).
Blumer, bu araştırma yollarının yerine, doğrudan ampirik dünyaya dönmeyi önermektedir. Blumer’a göre, gözlem, çalışma ve çözümleme için uygun olan bir ampirik dünya vardır. Ampirik bilim için gerçeklik, sadece ampirik dünyada ortaya çıkar, sadece orada aranabilir ve doğrulanabilir. Bu nedenle ampirik dünyanın, çalışmanın odağı olması gerekmektedir. Bu bakış açısı, Blumer’ın yöntem hakkındaki çalışmalarının çoğuna rehberlik etmektedir (Plummer, 2008, s.111).
Blumer’a göre bu toplumsal ampirik dünya, insanlar ve onların yaşamları boyunca meydana gelen gündelik eylemlerinden oluşmaktadır. İnsanların yer aldıkları gruptaki davranış bilgilerinin, grupla ilişkisi bulunmayan bir yabancı tarafından elde edilmesi, mümkün görünmemektedir. Blumer, bu bilgilere ancak katılım ve gözlem aracılığıyla ulaşılabileceğini belirtmektedir. İnsanın yaşamının ve ilişkilerinin bilimsel olarak araştırılması için sembolik etkileşim yönteminin, toplumsal fenomenin doğrudan incelenmesi olduğunu vurgulamaktadır (Blumer, 1969, s.34 aktaran Poloma, 1993, s.231).
Bu bağlamda Blumer, sosyologların, inceledikleri alan hakkında derin bilgi sahibi olarak araştırma alanına girmeleri gerektiğini ileri sürmektedir. Ayrıca araştırmacının, bilgileri önceden tanımlanan kategorilerle sınırlamadan, aktörlerin toplumsal gerçeklik hakkındaki görüşlerini yakalamaya çalışması ve aktörün deneyimlerini hissetmesi gerekmektedir. Bununla birlikte Blumer’ın, ifade ettiği araştırmanın nasıl uygulanabileceği konusunda fazla açıklama yapmadığı ileri sürülmektedir. Blumer, bu konuda araştırmanın çok zor bir iş olduğunu, çok dikkat ve dürüstlük gerektiren bir iş olduğunu, yaratıcı ve disiplinli bir düşünme gerektirdiğini belirtmektedir. Ayrıca, çalışmada esneklik, bulgular üzerinde çok dikkatli bir çözümleme ve araştırmacının, araştırdığı bölge hakkında düşüncelerini değerlendirmeye kendini hazır hissetmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Haralambos ve Holborn, 1995, s. 816).
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595