Felsefe hakkında her şey…

Augustinus’un Yaşamı ve Yapıtları

02.11.2019
1.761

Augustinus (Avgustinus şeklinde okunur), Kuzey Afrika’nın en önemli tarihsel yerleşimlerinden biri olan Kartaca şehrinin batısındaki Thagaste’de (Cezayir’de bulunan bugünkü Souk Ahras kenti) MS 13 Kasım 354 yılında dünyaya geldi.

Bir pagan olan babasının adı Patricius, Hıristiyan olan annesinin adı ise Monica’ydı. Augustinus sahip olduu her şeyi annesine borçlu olduğunu söylemiştir (Confessiones, II, iii). Eğitimine Thagaste’de başlamış, daha sonra komşu kent olan Madaura’daki okula gönderilmiştir. Burada Latin klasiklerini okumaya başlamış, böylelikle annesinin inancından ve düşüncelerinden uzaklaşmıştır. Yetenekli bir çocuk olmasına karşın Yunanca derslerine olan ilgisizliği dikkat çekiciydi. Yunancadaki zayıflığı, daha sonraları Augustinus’un Antik Yunan düşüncesine ilişkin okumalarını eksik gerçekleştirmesine neden olmuştur. Bu durum, aslında o dönemdeki pek çok filozof için de geçerlidir. Madaura’daki eğitiminden sonra retorik konusunda eğitim almak üzere MS 370 yılında Kartaca kentine gitmiştir. Bu kent, onun o zamana kadar karşılaştığı en büyük yerleşim yeriydi. Burada bir kadın ile beraber yaşamış ve bu ilişkisinden Adeodatus (Tanrı tarafından verilmiş olan) isimli bir oğlu olmuştur.

Cicero’nun şu anda kayıp olan Hortensius isimli eserini okuduktan sonra bir hakikat araştırmasına başladı. Bu yüzden o dönemde etkili bir dini inanış olan Maniciliğe girdi. Augustinus’a göre bu din o zamana kadar kendisine sunulan en akılsal açıklamaları yapmaktaydı. Manicilik, Manes veya Mani tarafından üçüncü yüzyılda kurulmuş bir inanç sistemidir. İran’da hâkim olan eski inanışlarla Hristiyanlığın bazı ögelerinin uzlaşımına dayalı olan bu dine göre, evrende iki güç hüküm sürmekteydi. Buna göre evrende Ormuzd denen bir iyi ilke, yani ışık ile Ahriman denen bir kötü ilke, yani karanlık hüküm sürmekteydi. Bu özelliğiyle Manicilik, ikici (düalist) bir görünüm sergilemekteydi. Bu ilkelerin her ikisi de sonsuzca bir varoluşa sahiptir ve aralarındaki mücadele de sonsuza kadar devam edecektir.

Augustinus, işte bu inancın etkisinde kalarak annesinin dininden epeyce uzaklaşmış şekilde 374 yılında Thagaste’ye geri döndü ve burada yaklaşık bir yıl gramer ve edebiyat dersleri verdi. Aynı yılın sonbaharında bu kez Kartaca’da bir retorik okulu açtı ve 383 yılına kadar orada kaldı.

Felsefe ile durmaksızın uğraşan Augustinus için Manicilik pek çok soruya cevap veremez hâle gelmişti. İnsan düşüncesinde kesinliğin nereden kaynaklandığı, iki ilkenin niçin sonsuza dek birbiriyle kavga içinde olduğu gibi sorular Augustinus’u bunaltmaktaydı. Bu sorun ve düşüncelerle dolu olarak 383 yılında Roma’ya gitti ve burada bir retorik okulu açtı. Düşüncelerindeki karmaşıklık onu akademik şüphecilerin tartışmalarına sürükledi ve bir süreliğine şüpheci yaklaşımları oldu. Daha sonra kendisine birinci dereceden felsefi düşünmeyi tanıtan Yeniplatoncular Plotinos ve Porphyrios’un bazı eserleriyle tesadüfen tanıştı.

Yeniplatonculuk, Plotinos (MS 204/205-270) isimli bir düşünür tarafından kurulmuş ve okullu anlamda ilk teşkilatlanmasını da Roma’da gerçekleştirmişti. Aslen Mısırlı (Lycopolis) olan Plotinos, 244 yılı dolaylarında Roma’da bir felsefe akademisi kurmuş ve burada yirmi beş yıl boyunca ders vermiştir. Kaleme aldığı Enneades isimli kitap, kendisinden sonraki neredeyse tüm Ortaçağ filozofları için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olmuştur. Enneades, Plotinos’un öğrencisi olan Porphyrios (Porfüryos okunur) tarafından her biri 9 makaleden oluşan 6 kısımlık bir kitap olarak hazırlanmıştır. Bu kitaptaki temel tezler şöyledir: 1- Gerçekliğin maddi olmayan bir en yüksek formu vardır (İdea). 2- Görülebilir veya duyulanabilir olan şeylerden daha yüksek bir gerçeklik seviyesi bulunmaktadır. 3- Bilmenin tecrübi formlarından çok zihinsel görüyü tercih etmek gerekir. 4- Bazı formlar ölümsüz karakterdedir. 5- Evren, özü gereği iyidir.

Augustinus işte bu düşünceler doğrultusunda şekillenmiş olan Yeniplatoncu düşünürlerin eserlerinden etkilendi ve bu eserler Augustinus’un maddeci düşünceden uzaklaşmasına ve aynı zamanda moral hayatını arındırması için kıpırdanmasına yardımcı oldular (Maurer, 1982: 3). Augustinus 384 yılında Milano’da öğretmenlik yapmaya başladı ve burada, yukarıda anılan filozofların Yeniplatoncu eserlerinin etkisiyle Hristiyanlığa yeniden ilgi duymaya başladı. Paulus’un Yeni Ahit’teki yazılarını tekrar tekrar okudu. Yeniplatoncu eserlerdeki bilgelik ile Hıristiyanlığın bu bilgeliğe paralel olması gerektiğini söylediği hayat arasında bir ilgi kurmaya başladı. 387 yılında Milano Piskoposu Ambrosius tarafından vaftiz edilerek Hristiyanlığa adım attı. Bundan önceki yaklaşık bir yıl boyunca dostları ve aile bireyleri ile birlikte âdeta bir hazırlık dönemi yaşadı ve bu arada Milano’nun kuzeyindeki Cassiciacum’da en önemli eserlerini kaleme aldı. 388’de tekrar Afrika’ya döndü ve doğduğu yer olan Thagaste’de küçük bir manastır kurdu. 396’da Hippo piskoposu oldu ve 28 Ağustos 430’daki ölümüne değin bu görevi sürdürdü.

Augustinus, bugün anlaşıldığı şekliyle felsefi bir eser kaleme almamış olabilir. Bununla birlikte onun dinî kaygılarını daha iyi anlatabilmek adına başvurduğu felsefi oluşumları pek çok eserinden ayıklamak ve izlemek de mümkündür. Bütün eserlerini Migne baskılı Patrologia Latina’nın 38 ve 47. ciltlerinde bulmak mümkündür. Augustinus’un bütün eserlerinin İngilizceye çevirisi M. Dods tarafından 15 cilt hâlinde yapılmış ve bu çalışma 1871-1876 yılları arasında Edinburgh’da yayımlanmıştır. Eserlerinin pek çoğunun ayrı baskıları da bulunmaktadır. Augustinus’un başlıca eserleri şunlardır:

Düzen Hakkında (De Ordine), fiüphecilere Karşı (Contra Academicos), Güzel Hayat Hakkında (De Beata Vita), Soliloquia, Ruhun Ölümsüzlüğü Hakkında (De Immortalitate Animae), Müzik Hakkında (De Musica), Ruhun Niceliği Hakkında (De Quantitate Animae), Seçme Özgürlüğü Hakkında (De Libero Arbitrio), Öğretmen Hakkında (De Magistro), Hristiyanlık Öğretisi Hakkında (De Doctrina Christiana).

İtiraflar (Confessiones), 400 yılı dolaylarında kaleme aldığı bir eserdir. İtiraf geleneğinin neredeyse başlatıcısı olmuş bir denemedir. Yüksek edebi karaktere sahip
olan bu eserin bir kısmı Türkçede mevcuttur.

Patrologia Latina, Jacques-Paul Migne adlı bir din adamı tarafından 1844-1855 yılları arasında yayımlanmıştır. Tertullianus’tan Papa III. Innocentus’a kadar kaleme alınmış Latince eserleri kapsayan eserde 217 cilt bulunmaktadır. 1862-1865 yılları arasında bu 217 cilde bir de indeks eklenmiştir. 1- 73. ciltler Tertullianus’tan Tours’lu Gregorius’a kadarki dönemi, 74-217. ciltler de Papa I. Gregorius’tan Papa III. Innocentus’a kadarki dönemi kapsamaktadır. Eser ülkemizde, özellikle İstanbul’daki çeşitli kütüphanelerde mevcuttur. Augustinus’un eserlerinin Patrologia Latina’daki yeri “Augustinus Hipponensis” başlığı altında 32-47. ciltlerdedir.

Teslis Hakkında (De Trinitate), Tanrı Devleti (De Civitate Dei), Retractationes (Bu eseri yaklaşık olarak 427 yılında tamamlanmıştır. Bütün bir düşüncesini yeniden gözden geçirdiği bu çalışmasına, Augustinus’un herhangi bir eseri kullanılırken daima başvurulmaktadır).

354’te Roma İmparatorluğu’nun Numidia eyaletinde doğdu. Putperest bir baba olan Patricius ve Hıristiyan bir anne olan Monica’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma’nın çöküşüne, ve Hıristiyanlığın kabulunün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus, Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez.

17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi, Hortensius’nda keşfeder. Aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer. 372’de Mani felsefesini keşfeden Augustinus, dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” Böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. Manici Piskopos Faustus’la tanışmasının yarattığı düşkırıklığı, irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır. Augustinus 384’te Milano’da retorik hocalığına atanır. Bu arada arayışı sürmektedir. Yeni Platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. Bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da Pavlos’un mektuplarıdır. Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklaşır. Belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra 386 yılında Hıristiyan olmaya karar verir. 386’da Akademisyenlere karşı, Mutlu yaşam, Düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında Afrikaya döner.

395’te Piskopos olan Augustinus, 396’da Hippo Regius’ta Valerius’un yerine geçer. Bu dönemde Afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. Berberi çiftçilerin Romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos Donatus’un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. Augustinus, Donatusçuluğa ve şiddet yoluyla Katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. Donatusçuların, dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te, Afrika’daki Donatusçu kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. 410’da Roma’nın Gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine Tanrı Devleti eserini kaleme alır. Augustinus, Donatusçu kilise karşısında zaferden sonra Pelagius’la mücadeleye girişir. Pelagius, verdiği vaazlarla Afrika’dan Britanyaya kadar etkisi olan bir Piskopostur. İnsan iradesine büyük bir önem atfeden Pelagius, ilk günahı reddetmektedir. Augustinus Pelagius karşısında kendi “Tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. Roma piskoposluk makamı ve Ravenna mahkemesi nezdindeki birçok girişimden sonra, hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır (418). 429-430’da Vandallar Kuzey Afrika’yı istila eder ve Hippo Regius’u kuşatırlar. Telaşa kapılan Augustinus, son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 Ağustos 430’da ölür.

Augustinus 1303 yılında Katolik kilisesi tarafından aziz ilan edilmiştir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...