Felsefe hakkında her şey…

Arete ya da Erdem

11.05.2020
2.550
Arete ya da Erdem

Sokrates’in felsefeyi gökyüzünden yeryüzüne indiren adam olarak bir dönemi kapattığı felsefe tarihinde genel olarak kabul edilmiş bir husustur. Doğa filozofları, doğayı anlamak istiyorlardı.

Bunu ahlaki bir çabadan uzak yapmadıklarını söyleyebiliriz. En azından onlar doğayı anladıktan sonra insanı anlamanın daha doğru olacağını düşünüyorlardı. Ama Sokrates, insanı insana sormak ve insanı insana anlatmak istiyordu. Diyalog bunun için Sokrates’in yöntemidir. Onun elimize ulaşan bir fragmanı yoktur ama önceki derslerde ifade ettiğimiz iki meşhur sözü ve yöntemi, herhangi bir fragmana ihtiyaç duymadan onu canlı tutmamıza imkân sağlamıştır.

Antik Yunan’da erdemin insanın temel bir eylem biçimi olmasının (tele)ontolojik bir anlama geldiğini biliyoruz. Bir atın erdeminin iyi koşmak olduğu söylendiğinde, aslında onun varoluş amacının ne olduğu da ortaya konulmuş olunur.

Eflatun erdemlilik başta olmak üzere herhangi bir şeyin bilgisine ulaşmayı istemeden önce bilgiyi bilgi yapan temele, sophiaya ulaşmak gerektiğini düşünmüştür. Fakat bu gereklilik ya da filozof arzusunun karşılanamadığı, Sokrates’in sofistleri yense de kendisini galip saymamasından anlaşılmaktadır. Çünkü Sokrates, bilginin ne olmadığını belirlemekte ama ne olduğunu belirleyememektedir. Bir diğer deyişle bilginin ne olmadığının bilgisi gibi ironik bir durum söz konusudur. Nitekim Kierkegaard, Sokrates’in Protagoras’ı sıkıştırmasının olumsuz belirlemelerden ibaret olduğunu iddia etmiştir.

Karşıdakini alt etmek sofistlere yakışır. Zaten Sokrates onları alt etmek değil onlardan bir şeyler öğrenmek istediğini, ironik bir biçimde, defalarca belirtmiştir. Sokrates karşıdakinin bilgi üzerine iddiasını çürütse bile kendisi de bilginin ne olduğunu belirlemekten uzaklaşmaktadır. Çünkü sofistin ortaya koyduğu her çözümün çürütülmesiyle verilebilecek cevaplar tüketilmiş olur. Sonuçta “Bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmediğimdir.” sözü bilginin var olduğunun inkârı değilse de insanın bilmesinin arttıkça aslında bilmediğinin daha fazla artması gibi bir ironiyle karşı karşıya olduğunun bir itirafı hâline gelir. Bunun için ironinin içinde olan sadece sofistler değil, aynı zamanda Sokrates’tir.

Bu felsefi tartışmayı belki teorik bulabiliriz. Ama meselenin özü erdemli insanın yetiştirilip yetiştirilemeyeceğiyle ilgilidir. Neyi bilebilirim gibi bir tartışma yoktur. Hatta ne yapabilirim gibi bir tartışmada söz konusu değildir. Söz konusu olan, daha çok insanın erdemli bir vatandaş hâline gelmesi yani ne yapması gerektiğini bilmesinin yanı sıra bunları en iyi bir biçimde yapmasıdır. Unutmamız gereken bir hususu belirterek bu farklılığı destekleyebiliriz. Yunan düşüncesinde etik, politikanın altında olan bir disiplindir. Dolayısıyla etiğin insanı belirli bir biçimde davranmaya ve bu davranışı gerçekleştirmeye hazırlamayla ilgili olarak devletin işinin bir parçası hâline gelmesini doğal karşılamak gerekir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...