Felsefe hakkında her şey…

Queer Feminizm Nedir?

05.05.2020
2.087

Queer kelimesi Türkçeye “tuhaf ” ya da “normdan sapmış olan” şeklinde çevrilebilir.

Bu terim tarih boyunca sosyal sınırlar dışında olduğu düşünülen bir takım kimlikleri, değerleri ve davranışları susturmak, baskı altına almak, utandırmak için kullanılmış, birinin “queer” olduğunu söylemek bu kişinin sapıklık, hastalık ve absürtlük sembolü olduğu anlamına gelmiştir (Gedro ve Mizzi, 2014).

Queer daha sonra toplumsal uygulamalar, kimlikler, değerler açısından normal kabul edilenlerin dışındaki her şey olarak tanımlanmıştır.

Burada amaç insanların neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü olduğuna bakarak kendilerini ve diğer insanları disipline edip yönetecekleri bir toplumsal düzenleme yaratmaktır. Terimin son halinde ise queer akademisyenlerin ve aktivistlerin, terimin olumsuz ve baskıcı anlamını pozitif, politik ve tercih edilir bir benlik tasvirine dönüştürme çabasını ifade eder (Gedro ve Mizzi, 2014, s.450).

Queer kavramı heteroseksüel perspektifin kadın ve erkek şeklinde ikili kimlik rejiminde öteki olarak görülen eşcinsel, biseksüel ve transseksüelleri ifade eder. Queer hareket kavramı bu kişilerin kendilerine yönelik ayrımcı uygulamalara direnip eşitlik için verdikleri mücadeleyi, Queer teori de bu konularda 1980’lerin sonlarında daha çok üniversitelerde ortaya çıkan bir çalışma alanını ifade eder (Ecevit, 2011, s.24).

Feminizm nasıl toplumsal cinsiyetin doğal ve biyolojik olanla ilişkisini reddettiyse Queer teori de cinselliğin ve cinsel eylemlerin kimliğin değişmez, asli bir parçası olduğunu ve bunların doğal olarak ahlaki ya da gayri ahlaki olduğu iddialarına karşı çıkmıştır. Queer teori terimi ilk olarak 1990 yılında Teresa de Lauretis tarafından eşcinsel cinsellikler hakkında sapkınlık veya tercih gibi kısıtlı kalıplar dışında düşünme olanağı sunan bir teori olarak sunulmuştur (Jagose, 2009, s.157).

Bu teori içinde öne çıkan isimler olarak Diana Fuss, Eve Kosoftsky ve Judith Butler sayılabilir. Queer teorinin önde gelen ismi Judith Butler toplumsal cinsiyetle ilişkilendirilen dışavurumların ve ifadelerin toplumsal cinsiyetimizin sonucu değil, kurucusu olduğunu belirtmiştir. Butler’a göre cinsel pratik biçimleri toplumsal cinsiyetleri üretmez. Normatif heteroseksüellik koşullarında toplumsal cinsiyeti disipline etmek zaman zaman heteroseksüelliği muhafaza edip sürdürmenin bir yolu olarak kullanılmaktadır (Butler, 2010, s.16).

Heteroseksüelliğin kendini doğal, asli ve norm olarak gösterdiğini belirten Butler “performatif toplumsal cinsiyet” kavramını geliştirmiş, heteronormativiteyi reddetmiş ve normları sürekli olarak saptırmayı savunmuştur. Butler’a göre kadınlık ve erkeklik şeklinde sadece iki farklı toplumsal cinsiyet kategorisi yoktur, belli kalıplara sığdırılamayacak birçok toplumsal cinsiyet söz konusudur (Butler, 2010). Butler’ın en ünlü eseri olan “Cinsiyet Belası: Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi” adlı kitabı yazma nedeni feminist edebiyat teorisinde çok yaygın olan heteroseksüel varsayımı eleştirmek ve toplumsal cinsiyetin anlamını erilliğe ve dişiliğe dair basmakalıp fikirlerle sınırlı tutan görüşlere itiraz etmektir (Butler, 2010, s.11- 12).

Butler’a göre feminist teoriler toplumsal cinsiyetin anlamını kendi pratikleriyle sınırlandırdıklarında belirli toplumsal cinsiyet normları oluşturmakta, bu normların dışında kalanları dışlamakta ve homofobik sonuçlara yol açmaktadırlar. Bu normatifliğin feminist teori içinde üretilmesi feminizmin kimi temsil ettiği konusunda sorular doğurur. Queer teori ise bu tip sabit kimlikleri reddederek, her tür kimliğin normlarını bozarak kimliklerin ve cinselliğin yarattığı baskıcı ve dışlayıcı iktidarı zayıflatma potansiyeline sahiptir.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...