Robert Boyle’un Felsefesi
İngiliz düşünce ortamını “keşif ve yayınlarıyla” etkilemiş ve dinamizm kazandırmış olan Robert Boyle (1627-1691), sadece bilimsel çalışmalarıyla değil, felsefi görüşleriyle de etkili olmuş bir düşünürdür (Burtt 1980, S.162).
Boyle felsefeyi “ön yargılarından ve yanlılığından kurtulmuş insanın doğal aklım bilgi, ilgi, alıştırma, deney vb. eşlik ettiği, veya açık ve kesin ilkelerden çıkanlar’ zorunlu sonuçlarıyla bütün gerçeklerin veya doktrinlerin bir kavranışı” olarak tanımlamıştır (Burtt 1980, S.167). Boyle’a göre kontrollü deneye dayalı küçük de olsa bir bilgi edinmek doğrulanamayacak büyük felsefi sistemler kurmaya tercih edilmelidir.
Boyle’a göre saptanmış olan olguları yorumlayabilmek için bilimde hipotezlere ihtiyaç duyulur. Ancak açıklama gücü olan bir hipotez diğerlerinden daha olası/geçerli olsa bile söz konusu hipotezin gelecekte aşılamayacağının garantisi yoktur (Copleston 1991, S.202).
Bir kimyacı ve fizikçi olarak Robert Boyle bilimsel çalışmalarında daha çok empirik yerlerin analizine yönelmiştir. William Harvey (1578-1657) ve William Gilbert (1544~1603) gibi bilim adamlarının “empirik” geleneğini devam ettirmiş olan Boyle, bilimsel yöntem anlayışında ise Francis Bacon’ın (1561-1626) “deneysel yöntemi”ne yaklaşmıştır.
Bilim ve felsefe tarihinde Boyle’un empirik bilimin gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu ve kontrollü deneysel doğrulamanın eşlik etmediği teorinin-hipotezin-yetersizliğini çalışmalarıyla ortaya koyduğu kabul edilmektedir (Copleston 1991, S.201).