Pyrrhon (Pirron, Piron)
Elealı Pyrrhon MÖ 365 ila 275 yılları arasında yaşamış ve septisizm olarak adlandırılan felsefe akımının kurucusu kabul edilen Antik Yunan filozofudur. Öyle ki kuşkuculuk, aynı zamanda Pyrrhonculuk olarak da isimlendirilmektedir.
Abderalı Anaksarkhos’un öğrencisi olan Pyrrhon, Elis’te öğretmenlik yapmıştır. Büyük İskender’in Hindistan seferine katılmış ve orada fakirlerin koşutlara kayıtsız kalmaktan kaynaklanan bir mutluluk duyduklarını gözlemlemiştir.
Bir önermenin lehinde ve aleyhinde aynı geçerlilikte görüşler belirtilebileceği inancıyla hakikati aramanın boş bir çaba olduğunu öne sürmüştür. Zira Pirrhon’a göre evrendeki her şey aynıdır. Değişik hiçbir şey yoktur. Evren ne düşünce ile kavranabilir ne de üstüne bir yargıya varılabilir. Hiçbir tutanağımız, dayanağımız olmadığından hiçbir tarafa yönelemeyiz. Gerçeği doğrudan doğruya bilemediğimize göre, gerçek üstüne yargılardan da sakınmalıyız.
Madem dünyada değişik hiçbir şey yoktur, duygu ve isteklerimizi de yok etmeliyiz. Ölümdeki duygusuzluğa ve isteksizliğe ulaşmalıyız. Kurgusal düşünceyi ve sonuçlar çıkarma eylemini de ortadan kaldırmalıyız. Bundan dolayı Pyrrhon, hiç yazmamıştır. O da Sokrates gibi hiç yazılı kayıt bırakmamıştır. Onun düşüncelerini de yine öğrencileri aracılığı ile elde ediyoruz.
İnsanların duyu algılarının güvenilirliği konusunda yargıda bulunmasının (yani epokhe’yi uygulamasını) ve görünen biçimiyle gerçekliğe uygun olarak yaşamasını savunmuştur. Pyrrhon ne varlığı araştırmış ne “bu iyidir, bu kötüdür” diyerek bir seçim yapmış ne de bir hüküm vermiştir. Ne bir şey beklemiş ne bir şey ümit etmiş ne de bir şeye inanmıştır.
Pyrrhonculuk
Pyrrhonculuk Atina’da Orta ve Yeni Akademia’da etkili olmuş bir fikir akımıdır. Ayrıca MS 3. yüzyılda Yunan şüpheciliğini sistemleştiren Sekstus Empricus’un yapıtlarının yeniden yayınlanmasıyla 17. yüzyıl Avrupa’sında felsefi düşünceyi önemli ölçüde etkilemiştir. Pyrrhon’un felsefi görüşlerine öğrencisi olan Phleiuslu Timon’un şiirlerinde de rastlamak mümkündür.
İnsanın bilgiye ulaşmasının, görünüşleri aşıp gerçekliğe erişmesinin olanaksız olduğunu savunan Phyrrhon, her görüş için lehte ve aleyhte aynı derecede güçlü olan kanıtlar bulunduğunu, bundan dolayı yapılması gereken en iyi şeyin hiçbir tarafa meyletmemek, bilgisizlik itirafında bulunmak, hiçbir şey söylememek, yargıyı askıya almak olduğunu söylemiştir.
Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan düşünürlerden ilki Pyrrhon’dur. Bu ilk gerçek septiğin adına bir saygı ifadesi olarak septik felsefeye “Pyrrhonizm” de denilmiştir. Pyrrhon şu düşünceden yola çıkar:
“Her konuda biri ötekine tamamen karşı olan iki görüş öne sürülebilir.”
Söz gelişi evrenin tümüyle maddi olduğu da savunabilir, ideal unsurlardan oluştuğu da savunulabilir. Bu biri ötekinin karşıtı olan iki savunmadan hangisinin gerçekten doğru olduğunu kanıtlama olanağı yoktur. ayrıca Tanrıların hem varlığı ve hem de yokluğu savunulabilir. Bu yargıların hangisi doğrudur, bilemeyiz. O halde en doğru davranış, bir konu üzerinde herhangi bir “yargıda bulunmaktan kaçınmak”tır.
Biz ancak yakın bir gelecekte olabilecek şeyleri, az ya da çok bir olasılıkla biliriz. Bu da pratik yaşam için yeterlidir. Bunun dışında kalan şeylerin bilinmesiyle ilgili hiçbir güvenirlik ve kesinlik yoktur. O halde yapılacak en doğru şey, bir yargıda bulunmaktan sakınmak olacaktır. Söz gelişi herkes evren konusunda her tür yargıda bulunmaktan kaçınmalıdır. Pyrrhon’dan bu yana, yargıdan kaçmaya, derin düşünmekten kaçınmaya, özel deyişle “epokhe” denilmiştir.
“Epokhe” ne kadar tam uygulanırsa, huzursuzluktan o kadar uzaklaşılır ve “ruh huzuru”na o ölçüde yaklaşılır. Üstün insan, bilmediği şeyler konusunda her türlü yargıdan kaçınan insandır. Epokhe, aynı zamanda her türlü şeye, yani yazgısının hazırladığı her şeye hazırlıklı olmak demektir.
Üstün insan, her şeyin mümkün olduğunu, hiçbir şeyin kesin olmadığını bilir. Bu anlayışı kendisine rehber yapan insan, şansının tüm oluşlarını olduğu gibi benimser ve böylece büyük bir ruh huzuruna kavuşur. Epokhe‘yi kullanan bir kişiyi dünyada hiçbir şey, sarsmaz, çünkü o her şeye hazırlıklıdır ve razıdır.
Demokritos gibi Pyrrhon da mutluluğu dirlik ve gönül şenliği (euthymia) içinde geçen bir yaşamada bulur. Buna erişmek için de, felsefeye dayanmak gerek. Felsefenin ödevi, hayatı, son ereği olan mutluluğa göre düzenleyebilmek için doğru’yu, gerçeği tanımaktır. İşte Pyrrhon bilgi sorununu bu anlayışla ele alır. Ona göre ilk yapılacak şey de hayatın en yüksek ereğine eriştirecek bu etkenin –bilginin –ne olduğunu, bu işi görebilecek bir durumda olup olmadığını incelemektir.
Bilgi bunu yapacak durumda değil, diyor Pyrrhon, çünkü her sav için birbirinin karşıtı olan ve güç olarak birbirine eşit bulunan iki kanıt ileri sürülebilir; bundan dolayı da hiçbir şey için belli bir şey diyemeyiz; yapacak şey: Her türlü yargıdan kaçınmadır (epokhe). Bir de: duyular olsun, akıl olsun, bize nesneleri olduğu gibi değil, göründükleri gibi gösterirler. Dogmatizm’i yıkan bu görüşü ile Pyrrhon, yine de eylemin olabileceğine, mutluluğa erişebileceğine inanır. Çünkü bizim bilemediğimiz nesnelerin kendisidir; görünüşlerini ise biliriz. Görünüşler (fenomenler) insana kalıyor, bunlar da onu eylemlerinde yönetebilirler.
İlgili konular:
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı