Nicolaus Cusanus kimdir? Kuesli Nikolaus
Nicolaus Cusanus, Nicolas van Cuso veya Kuesli Nikolaus diye de anılan bir Alman düşünürdür. Nicolaus Cusanus 1401 ila 1464 yılları arasında Mosel havzasında yaşamıştır. Felsefenin yanı sıra matematik ve teoloji ile de ilgilenmiştir. Ayrıca Rönesans dönemine büyük katkılarda bulunan astronomi ve mantık metinleri kaleme almıştır.
Cusanus 1416’dan itibaren sırasıyla Heidelberg, Köln ve Padua üniversitelerinde eğitim aldı. 1426’da rahip tayin edildi. Bir süre İstanbul’da bulundu ve Kiliselerin birleşmesi için çaba harcadı. 1450’de kardinal seçildi ve Brixen’e piskopos tayin edildi. Almanya içinde seyahatlere çıktı. Birçok reformcu girişime ön ayak oldu. 1464 yılında öldü.
Nicolaus Cusanus pek çok alanda yapıt vermiştir. Ama iki yapıtı bilhassa öne çıkmaktadır: De Concordantia Catholica (Katolikliğin Uyumu Hakkında) ve en ünlü yapıtı De Docta Ignorantia (Öğrenilmiş Cehalet Hakkında). Öteki yapıtları arasında De Visione Dei (Tanrı’nın Görünüşü Hakkında) önemli bir ilahiyat metni olarak göze çarpar.
Almanya’da yetişip daha sonra İtalya’ya taşınmıştır. her ne kadar Orta Çağ kökenli görüşlerden uzaklaşamamış olsa da düşüncesinde dönemine göre gayet modern ögeler bulunur. Kendi felsefesi gizemci, yeni Platoncu ve Pisagorcu temaların bir birleşimidir. Daha sonra tümtanrıcılığa yönelmiş, çok daha sonra ise doğa ile tanrıyı özdeşleştiren bu görüşü ile Hristiyanlığın teist öğretisini bağdaştırmaya çalışmıştır.
Nicolaus Cusanus’un Felsefesi
Doğanın açılan, gelişen ve sonsuz olan bir varlık olduğunu ileri süren Nicolaus Cusanus’tan önce doğa artık gelişimini tamamlamış, sonlu ve duruk bir varlık olarak görülüyordu.
Tümevarım ve karşıtların birliği konusunda şu örneği verir: sonsuz sayıda köşesi olan bir çokgen en uç noktada bir çembere benzer. Yine sonsuza doğru gittiğimizde en uç noktada eğri ve doğru birbirine benzer. Bu matematiksel analojileri metafiziğe uyarladığında mutlak minimum ile mutlak maksimum’un tanrıda aynı olduğu sonucuna varır.
Cusanus, karşıtların aşılmasıyla bir sentez kurar. Ay’da bulunan bir gözlemcinin dünyanın yukarıda olduğunu düşüneceği fikrini ortaya atar ki daha 1400’lü yıllarda henüz dünyanın düz olduğu, bir gemiyle yola çıksan başladığın yere dönemeyeceğin bir noktadan düşeceğin dönemlerdir bu dönemler.
Bir topacın çok hızlı döndüğünde durağanmış gibi görünmesinden yola çıkarak sonsuzda durağanlığın ve hareketin bir düştüğü sonucuna varır.
Cusanus, De Docta Ignorantia isimli eserinde Tanrı’nın evrendeki varoluş ile ilgisini ve bu ilginin bilinip bilinemeyeceğini inceler. Sokrates’in etkisinde kalan Cusanus, insanın bilmediğini bilerek öğrenilmiş cehalet denen duruma yükselmesi gerektiğini söyler. Cehaleti öğrenme işi derecelidir ve en yüksek aşaması sınırsız olanla ilgilidir. Sıradan akıl bilinenden bilinmeyene hareket eder. Bilinen, yani öncül ile bilinmeyen, yani sonuç arasındaki mesafe az ise çıkarımı gerçekleştirmek kolaydır. Ama insan ile sınırsız arasındaki mesafede ne kadar adım atılsa sınırsıza ulaşılamaz. Çünkü sınırsız olan ile bizim başlangıç noktamız arasındaki mesafe sınırsızdır.
Hakikat bölünemez bir yapıdır; ama akıl hakikati elde etmek adına öncüller ile sonuçlar arasında bağıntılar kurarak sınırsızı bölmeye çalışır. Mutlak Sınırsız olan Tanrı, anlama yetimizi aşar. Bu yetersizlik aynı zamanda bir yöntem sorunudur. Çünkü aklımız gidimli bir yetidir ve çelişmezlik ilkesine göre işler. Ama çelişmezlik ilkesi Tanrı’yı kavramak için kullanılamaz. Böylece Tanrı, birliği içinde aklımızca kavranılamaz bir Varlık olarak kalır.
Cusanus’a göre Tanrı kendisini yaratılışta gösterir ve bu yüzden O’nun hakkında, en azından bir Yaratıcı olarak olumlu şeyler biliriz. Bunlar aracılığıyla Tanrı’ya giden kapıyı aralayabiliriz. Cusanus’a göre insan melekler ile fizik dünya arasında yer alır. İnsanın en önemli özelliği, hem maddi, hem organik, hem hayvani, hem aklî hayatı kendisinde barındırmasıdır. Bu özelliğiyle insan bir mikrokosmos gibidir. O halde bir insanın Tanrı’ya dönmesi, yaratılışın bizzat kendisinin Tanrı’ya dönmesi demektir. İnsan Tanrı’nın imgesinde (imago Dei) yaratılmıştır.
Cusanus’a göre, insanın aynı zamanda nihai amacı da olan Tanrı’yı tanıması İsa’nın vahyi aracılığıyla gerçekleşmektedir. Evrende çelişkilerin birliğinden kaynaklanan bir uyum vardır. Evrenin bir sınır çevresi olmamakla birlikte sınırsız da değildir. Evrenin bir sınırlayıcı çevresi bulunmadığından merkezi de yoktur. Dünya da diğer gök cisimleri gibi hareket eder.
Nicolaus Cusanus’un en önemli saptamalarından biri de hareket ile mekan arasında, izleyen açısından göreli bir ilişki olduğudur. İnsan, pek çok farklı nokta ve zamandan gerçekliğe bakarak elde ettiği bakış açılarını bir araya getirir. Ama ortaya çıkan şey hakikatin bütünü değil, sadece bir fikir oluşturma eylemidir. Tanrı’nın bilgisi gibi evrenin bilgisi de bizde parçalı olarak mevcuttur. Hakikatin yakın bilgisine razı olmalı, mutlak ve bütünlüklü bilgiyi beklentilerimiz içine koymamalıyız. Öğrenilmiş cehalet bunu gerektirir.
İLGİLİ KONULAR
- Nicolaus Cusanus’un hayatı ve eserleri
- De Docta Ignorantia ve Cusanus’un Tanrı anlayışı
- Nicolaus Cusanus’un insan ve mikrokosmos anlayışı
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: ORTAÇAĞ FELSEFESİ I, s. 138-141, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2296 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1293
Kaynakça belirtmeniz mümkün mü ? İleri okumalar ve paylaşılan bilginin güvenilirliğini denetlemek için yararlı olacaktır. Yaptığınız derlemelerde genel olarak kaynakça belirtilmediğini görüyorum böyle olunca okuyucu hem yazılarınızın doğruluğundan emin olamıyor, hem de ileri okumalar için ek kaynak bilgisi edinemiyor. Kapsamlı ve faydalı bi site kurduğunuz için de teşekkür etmeden de geçemeyeceğim. Lakin yazılarınıza detaylı kaynakça listesi hazırlamaya özen gösterirseniz okuyucularınız için daha doyurucu ve faydalı olacaktır. Esenlikler