Felsefe hakkında her şey…

Karl Marx’ın Dine Bakışı: Bir Yanlış Bilinç ve Kalpsiz Bir Dünyanın Kalbi Olarak Din

28.04.2020
2.028

Marx’ın din hakkındaki görüşleri onun toplumsal yapı hakkındaki genel görüşleriyle tutarlı bir görünüm sergiler. Bu görüşe göre dinin gerçek bir varlığı yok, olsa olsa maddi dünyanın çarpıtılmış bir yansımasıdır ve toplumdaki işlevi de bu temel varsayıma göre değerlendirilmelidir.

Toplumsal yapının temeline üretim ilişkilerini, yani maddi-ekonomik altyapıyı koyunca dinin de bunun bir türevi olan diğer bir çok üstyapısal kurumun yanı sıra bir bağımlı değişken gibi değerlendirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Diğer üstyapısal kurumlar, devlet, hukuk, aile, sanat hepsi de maddi üretim ilişkilerinin yani altyapının bir sonucu olarak şekillenmiştir. Ancak muhtemelen diğer üstyapısal kurumlardan biraz daha farklı olarak din hakkındaki temel varsayımı yukarıda da belirttiğimiz gibi dine ilişkin her şeyin tamamen insan zihninin bir ürünü olduğudur. O yüzden Hegel’in “Hukuk Felsefesi’ni Eleştiriye Katkı” isimli meşhur eserinde din eleştirisinin Almanya’da tamamlanmış ve geride kalmış olduğunu söylemişse de o bu eleştiriyi daha da ileriye götürmüştür.

Almanya’daki din eleştirisinden kastı Ludwig Feuerbach’ın din eleştirisidir. Feuerbach da dinin insan zihninin bir ürünü olduğunu savunmuş ama bu üretimin insanın yaşadığı tarihsel şartlarda kendisine teselli hatta güç veren bir imge olarak yani bir bakıma toplumsal hayatta bir işlevselliği olmak üzere dini yaratmış olduğunu anlatmıştı. Buraya kadarı, yani dinin insan zihninin bir tasarımı olduğu düşüncesi Marx’a yeter görünmüş, sonrasında bu üretimin mahiyeti üzerine kendi eleştirisini katmıştır. Bu çerçevede dinin bireysel değil toplumsal bir ürün olduğunu ve bu ürünün de yanlış ve aldatıcı bir dünya oluşturduğunu anlatır.

Bu yanlış ve aldatıcı dünya tıpkı ideoloji gibi egemenlerin çıkarına hizmet eder, egemenlerin kurduğu dünyanın yeniden üretilmesine katkıda bulunur. Bu yanıyla din egemen düzenin sürdürülebilmesi için gerekli ideolojik desteği, bu düzenin yaraladığı ve konumları gereği isyan noktasına gelebilecek insanlara gerekli teselliyi ve huzuru yatıştırıcı bir afyonla yani aldatarak verir. İçinde bulunulan gerçek dünyadan farklı fantastik bir dünya kurarak yanlış bir dünya bilinci kurar. Bu haliyle çarpık da olsa gerçekliğin ürettiği bir yansımadır din. Ama Marx’a göre dine karşı mücadeleyi doğrudan dine yöneltmek de gereksizdir. Çünkü asıl olan onu bu haliyle yansıtmasını sağlayan maddi gerçekliği, yani üretim ilişkilerini değiştirmektir. Altyapıyı değiştirmeden sadece üstyapı üzerinde yapılacak bir değişikliğin kalıcı olma şansı yoktur. Marx’ın diyalektik materyalizm sisteminde ortaya konan din ve sosyal değişme ilişkisi özellikle Protestanlığın ortaya çıkışını da kendi teorik varsayımlarından hareketle açıklar. (Bu durumda Protestanlık ile kapitalizmin ortaya çıkışı arasında nasıl bir ilişki kurabileceğini tahmin edebiliriz).

Kısacası Marx, dine hem bir üstyapı kurumu olarak hem de ideoloji olarak yaklaşmış, her iki yaklaşımında da dinin bir insan kuruntusu olduğunda ısrar etmiştir. Tamamen kuruntu olan bir inanç ve ideoloji zamanla insanları nasıl bu kadar etkisi altına alabilir? Marx dinin insan zihninden yola çıkarak zamanla insanları etkisi altına almasını yabancılaşma teorisine uygun olarak açıklar. Nasıl insan emeği kapitalizme artı-değeri taşıyarak kendine yabancılaşan ve kendisini ezen-sömüren bir sistem kuruyorsa din de benzer bir yabancılaşma sürecinin sonucunda insanı kuşatır.

Marx’ın dini bir afyon olarak niteleyen sözleri yirminci yüzyılda dindar Marksistler arasında farklı yorumlara açılmıştır. Özellikle Latin Amerika ve İtalya’daki Hristiyan-Marksist ittifaklar bu tür yorumlara yüklenmiştir. Bu hareketler için dine çok açık cephe almış olan Marx’ın sözlerinin elverişli bir yorumu zorlamalardan kurtulamamış, nihayetinde Marx’ın dine atfettiği afyon nitelemesinin bir metafor olarak aynı zamanda tedavi edici anlamına dikkat çekilmiştir. Buna göre afyon nitelemesi dini aşağılayan bir şey değil aksine rahatlatan, tedavi eden bir ilaç boyutuna vurgu yapan bir niteleme olarak anlaşılabilir ki Marx’ın zamanında afyonun bu anlamının daha baskın olduğu bile düşünülmüştür. Oysa Marx’ın dinle ilgili teorik yaklaşımları dinin kökenine dair kesin bir yargı içerdiğinden, hem dindar hem Marxist olmanın yolu Marx’ın bu yaklaşımlarıyla daha eleştirel bir hesaplaşmadan geçmek zorundadır.

Marx’ın din konusundaki yaklaşımları din sosyolojisinin ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaktan uzak olmuştur. Dinî hayatın bazı örneklerini kuşkusuz açıklamakta, hatta anlamakta yardımcı olsa da bütün din olgusunu anlamamızı sağlayacak bir teorik çerçeve sunamamıştır. Bu anlamda din sosyolojisinin sonradan epeyce gelişmiş çerçevesi açısından birkaç eksiği veya yanlışını zikredebiliriz.

  • Dinin işlevi hususunda kendi teorik çerçevesini bir açıklama temeli olarak almış, dinlerin kendi içlerindeki çeşitliliklerine ve ne dediklerine hiç bakmadan bütün dinlerin üstyapı kurumları olarak maddi dünyanın bir yanlış bilinci olduğuna hükmetmiştir. Burada dindar insanların kendi eylemleri ve dünyaları hakkında ne dediklerini hiç önemsememiştir.
  • Hâlbuki dindar insanların bu çeşitlilikleri arasında tam da egemen sınıflara direnişi motive eden, o direnişe dair güçlü teorik dayanaklar oluşturan söylemler de olabilir, olmuştur da. Din tarih boyunca her zaman egemen sınıflara hizmet etmiş değil, çoğu zaman yoksulların, ezilmişlerin, üstelik bu ezilmişliği başka bir dinî anlayışla içselleştirmiş olanların başkaldırışını da sağlamıştır. Dinin bir yandan egemen sınıflara karşı başkaldırıya teşvik ederken başka bir dinle de çatışmasının sayısız örnekleri hem tarihten hem de günümüzden bulunabilir. Açıkçası Marx, dinin toplumsal gerçekliğini bu doğrultuda tespit edip açıklayacak bir çerçeve sunamamıştır.
  • Marx dini bir ideolojiye indirgerken tarihsel materyalizmi doğrultulmuş bir ideoloji olarak sunmuş, oysa bunun da benzer bir çarpık bilince yol açmasını da görememiştir.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2991 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1994

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...