Johannes Althusius’in Siyaset Felsefesi
Althusius’un başyapıtı olan ve 1603’de yayımlanan Politica Methodica Digesta et Exemplis Sacris et Profanis Illustrata (“Yönetim Politikası Yöntemleri”) insan topluluklarının bütün biçimleri üzerine bir incelemedir. Burada ileri sürülen siyaset kuramı, toplumsal sözleşme düşüncesine dayanmaktadır. Althusius’un siyaset kuramı dini otoriteden kaynaklanmaz. Bu bağlamda naturalist bir kuramdır ve Aristoteles’in siyaset anlayışına yaklaşır.
Althusius’a göre, insanların gruplar halinde birleşmesi doğal bir olgudur. Toplum, Hobbes’un ileri sürdüğü gibi, dış nedenlerle açıklanacak “yapay bir nesne” değildir. Althusius’un sözleşme kuramı, hem toplumsal sözleşmeyi, hem de yönetici ile halk arasındaki iktidar sözleşmesini kapsamaktadır. Toplumsal sözleşme bir toplumun temelini oluşturur. Toplumdaki insanlar, birlikte yaşamayı ve bunun yarattığı yasalara uymayı kabul etmekle, kendi aralarında üstü kapalı bir anlaşma yapmışlardır. Toplumda ikili bir yasa egemendir. Bu yasa, bir yandan topluluğun türünü tanımlar; öte yandan topluluğun ortak işlerini yürütecek bir otorite yaratır ve bunu sınırlar.
Althusius toplum birimlerini beş ana türe ayırmıştır: aile, korporasyon, yerel topluluk, taşra ve devlet. Taşranın ya da yerel toplulukların birliğinden oluşan devletin ayırıcı özelliği, egemenliği kullanmasıdır. Ancak egemenlik halkındır; hiçbir zaman bir yöneticiler sınıfının ya da bir ailenin mülkiyetine geçemez, iktidar devlet yöneticilerine devlet yasasınca verilir; bu yasa yönetici ile halk arasındaki iktidar sözleşmesinin temelini oluşturur. Topluluğun amaçlarını gerçekleştirmek için yöneticilere verilen egemenlik hakkı, yönetici herhangi bir nedenle onu kaybettiğinde halka geri gider.
Althusius’un siyaset felsefesinin temeli Bodin’de olduğu gibi egemenliğin bölünmezliği ilkesine dayanır. Egemenliği siyasal toplulukların varolmasının ön koşulu olarak gören Althusius, bu görüşüyle Rousseau’yu büyük ölçüde etkilemiştir.
Althusius tiranlığa karşı direnme hakkını da savunmuştur. Ancak bu hak bireyler tarafından değil, topluluğun haklarını korumakla görevli bir yönetici sınıf aracılığıyla kullanılmalıdır. Aslında Althusius’un iktidar sözleşmesi de, bireylerle devlet arasında değil, korporasyonlarla devlet arasındadır.
Althusius’un düşüncesi, 16. yüzyıl Almanya’sının içinde bulunduğu koşulları yansıtmakta ve bu koşullardan doğan sorunlara bir çözüm arayışını içermektedir. Ulusal devletin kurulmasını engelleyen yerel ve bölgesel özelliklerin ve Alman prenslerince yönetilen kent-devletlerinin belirlediği bir tarihsel dönemde Althusius, korporasyonlardan oluşan bir tür federalizm temeli üzerinde sınırlı bir monarşiyi savunmuştur. Ulusal birliğin ancak, küçük topluluk birimlerinin bir otorite hiyerarşisi içinde bütünleşmesiyle gerçekleşebileceğini ileri sürmüştür. Althusius’un devlet kuramı, 17. yüzyılda Alman prenslerinin sınırsız yetkilerini savunanlar tarafından göz ardı edilmiş, Hollanda ve İngiltere’de ise liberal görüşlerin gelişmesini önemli ölçüde etkilemiştir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı