İsmail Tunalı’nın felsefe anlayışı
İsmail Tunalı, çalışmalarının hemen hepsini estetik konusunda yapmış ve bu alanın kaynak eserlerini üretmiştir. Çalışmalarının tamamı estetik olduğundan, felsefe anlayışı da bu çerçevede şekillenmiştir.
Bir bilgi türü olarak tanıtılan felsefe, farklı varlık alanlarını inceleyen ve homojen bir yapısı olan bilimsel bilgiden, tümelin bilgisi olması nedeniyle ayrılır. Felsefe, maddi varlık alanından canlı, ruhi, sosyal ve tinsel varlık alanlarına kadar uzanan, birbirinden çok farklı heterojen varlık alanlarını kuşatan var olanın varlığını ele alır ve bu anlamda felsefe, tümel yani evrensel bir bilgidir (Tunalı 2010, 13).
Bilgelikle özdeşleştirilen felsefe, tüm varlık alanlarını kapsayan varolanın varlığının yani evrensel varlığın bilgisidir. Böyle bir bilgi tümel olduğundan, felsefede bu bilgiye hakikat adı verilir ve bu anlamda felsefe, hakikati araştıran tümel bir bilim olarak kabul edilir (Tunalı 2010, 14).
Ona göre felsefede sorulara cevap vermekten çok, soru sormak ve problemi görmek mümkündür. Dolayısıyla felsefe etkinliği soru sormakla başlamaktadır (Tunalı 2010, 23). Bütün bilgilerin kaynağı olana insan zihnini de kendine konu edindiğinden ve varolan bilgilerin üzerine düşünme anlamında felsefi bilgini bir özelliği de refleksiyondur (Tunalı 2010,23).
Felsefe bilgisinde diğer bilimlerde olduğu gibi bir ilerleme, bir gelişme söz konusu değildir. Bunun tersi de söylenebilir. Felsefe bilgisi ve felsefe sistemleri zaman içinde eskimezler. Oysa bilimde eskiyen bir teori atılır. Bir felsefe sistemi, varlığı açıklamada tutarlı ise daima geçerlidir; Platon ve Descartes sistemlerinin zamanımızda geçerli olması gibi. Felsefe bilgisi birikimsel bir bilgidir. Filozoflar problemler üzerinde düşünürlerken kendilerinden önceki filozofların düşüncelerini dikkate almak zorundadırlar (Tunalı 2010, 23).
Tunalı’ya göre felsefe konusu olan varolanın varlığını farklı varlık alanlarında araştırdığından, farklı felsefe disiplinleri ortaya çıkmaktadır. Felsefe disiplinleri felsefenin bütünlüğünü sağlayan unsurlar arasındadır. Söz konusu disiplinlere ilişkin düşünceler çağlara bağlı olarak sürekli değişirler. Eskiçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ gibi çağlar arasındaki farklılıklar yeni felsefe disiplinlerinin ortaya çıkmasıyla yakından ilişkilidir (Tunalı 2010, 14).
Felsefenin gerekliliğini vurgulayan Tunalı’ya göre felsefe, varlığı araştırırken varlığın anlamını da kavramak ister. Bu anlamı da hakikat, iyi ve güzel gibi değerlerin oluşturduğuna inanır. Bu değerleri araştırma isteği, insanın özünde bulunan bir istektir. İnsan yalnız varolanın ve hayatın anlamını sormakla yetinmez, varlık hakkındaki bilgimiz ile birlikte bilimin de anlam ve değerini sorar (Tunalı 2010, 29). Toplum içindeki hayatı ve hak ile özgürlükleri de sorgular. Bunları insanın özüne ilişkin sorular olarak kabul eder ve dolayısıyla insan varoldukça bu soruların sorulacağı öngörülür (Tunalı 2010, 29).
Kaynak: TÜRKİYE’DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I, s. 90-97, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2456 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1428