Etkileşimci Dil Öğrenimi Kuramı
Piaget’nin bu görüşüne göre dil, kalıtım ve çevre etkileşimiyle gerçekleşir. Çocuklar dil öğrenme yeteneğiyle dünyaya gelirler ve dili kazanmaya gereksinim duyarlar. Dilin kazanılmasından önce çocukta zihinsel faaliyetler vardır.
Piaget’nin söylediği gibi ilk iki yıl çocuklar kendilerini duyusal devinim yoluyla ifade ederler. Duyu motor dönemde ses uyarıcısının bebekte ses üretmeyi doğurması, sesle yapılan taklidin başlangıcıdır. Bebek ses şemaları üretir. Bundan hoşlanır. Bu birinci döngüsel tepkilere örnektir. Sonra bu şemaları başkalaştırır, yeni sesler üretir. Zamanla da bu üretilenlerin çevre üzerindeki etkileri önem kazanır. Şemalar yeni durumlara genellenir ve yeni durumlara uymak için şemalar değişir. İki yaşına gelen çocuk olaylar, insanlar ve durumlarla ses bağlantısı kurar. İnsanları ve nesneleri temsil eden bir semboller sistemi geliştirir. Çocuk için bu sistem, sonraki zihinsel gelişimi için de gereklidir. Çünkü dil ve zihin birbirine paralellik göstermektedir.
Piaget, çocukların konuşmasının bir dinleyici için anlamlı olup olmamasının önemli olmadığını, daha çok “kendileri için konuştuklarını” belirtmiştir. Bunu da benmerkezci konuşma olarak tanımlamaktadır. Yaşıtları ile konuşmalar sonucu diğerlerinin kendilerinden farklı bir bakış açısına sahip olduklarını fark ettiklerinde benmerkezci konuşmanın yavaş yavaş azaldığını ve dinleyici ile uyumlu sosyal konuşmayı tercih ettiklerini ifade etmektedir. Dil gelişimi ve bilişsel beceriler çocuğun çevresiyle etkileşimlerinden çı-kardığı sonuçlarla gelişir. Bebekler doğumdan itibaren konuşmaya tepki verirler ve 3–4 aylıkken gülümserler ve aşina oldukları sese doğru dönerler. Çevreyle etkileşime girmenin dil gelişimi üzerinde özellikle, çocuğun sözcükleri somut nesnelerle ve etkinliklerle birleştirmesi ve iletişim ve düşünme için bir çatı oluşturması üzerinde büyük etkisi vardır.
Kaynak: ATA-AÖF, GELİŞİM PSİKOLOJİSİ, Doç. Dr. Birol ALVER