Göstergebilim ve Kültür
Göstergebilim(Semiyoloji), kültür yaklaşımlarında öne çıkan önemli bir kuramsal yönelimdir. Göstergeleri ve gösterge sistemlerini toplumsal ve kültürel bağlam içinde incelemektedir. Göstergebilimsel bakımdan kültür, temel toplumsal kurumlardan biridir ve özellik dil üzerinden etkisini göstermektedir. İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure’ün çalışmalarına dayanmaktadır. Bunun yanı sıra Roland Bartes, göstergebilim kuramında önde gelen figürlerden biridir.
Göstergebilimin temel kavramı göstergedir. Gösterge, genel olarak kendi dışındaki bir şeyi gösteren, kendisinden bağımsız bir gerçekliği yansıtan her türlü varlık, nesne, olay, olgudur. Bir faaliyet, bir oluşum ya da anlamı onu anlayan birine gösteren, bir bağıntının yerine duran şeydir. Daha özel olarak da, dilsel bir gösterenle gösterilenin birleşiminden doğan birimdir. Dili bir göstergeler sistemi olarak düşündüğümüzde, anlamın temel biri olan şey, im, işarettir (Cevizci, 2002: 457). Yani bir şeyi temsil etme, onun yerini tutma, göstergenin temel vasfıdır.
Erkman’a göre (1987: 8-9) gösterge, bizi bir ölçümü (örneğin arabanın benzinini ölçmek yahut ısıyı ölçmek) doğrudan doğruya yapmaktan kurtaran, bizim ölçme eylemimizin yerine geçen bir araçtır. Bir göstergeyi doğru okuyabilmek için, nasıl okunacağını öğrenmiş olmamız gerekir. Göstergenin işlevi, bize bir durum ya da olgu hakkında dolaylı yoldan bilgi iletmektir. Doğrudan doğruya bir eylemi gerçekleştirmek yerine gösterge kullanarak istediğimiz bilgiyi edinebiliriz; gösterge kullanarak ya da bir aracı kullanarak. Bu aracı (gösterge) eylemin yerine geçer. Dolayısıyla gösterge, kendisi o şey olmadığı halde, o şeyi çağrıştırarak iletişim sağlayan her aracı olandır.
Gösteren ve gösterilenden oluşan gösterge, bütünsel bir yapıya işaret eder. Gösterilenler toplumsal ve tarihsel süreçler çerçevesinde, toplum tarafından üretilmiş kavramlardır. İnsan kavramları toplumdan edinir. Gösterenler ise insanın bu kavramları dışa vurma biçimleridir. İnsanın kavramları dışa vurma biçimlerinin başında sözcükler gelir. Sözcüklerin dışında jestler, mimikler, tavırlar, duruşlar, bakışlar, resimler, heykeller vb. ise gösterenlerdir. Dolayısıyla gösterilenler soyut, gösterenler ise somuttur. Göstergeler üç boyutlu nesnel bir aygıt, iki boyutlu bir resim, somut bir varlık, soyut bir imge, ışık, ses, jest, yüz ifadesi, beden duruşu vb. olmasına karşın, bizzat kendisi değil, başka bir şeyin yerini tutan şeklinde değerlendirilir. Bir kent planı, aydaki yansıma, harita, resim, hasta röntgeni hep göstergelerdir (Sayın, 2014: 61).
Göstergebilim, iletişim amaçlı bütün aracıları, göstergeleri inceleyen, birbirleriyle olan ilişkilerini araştıran, türlerini saptamaya çalışan bir bilimdir (Erkman, 1987: 11). Göstergebilim, bir bilgi, temel birimi gösterge olan bir ilişkiler dizgesi olarak dünyayı anlama biçimidir; yani göstergebilim gösterimin doğasını araştırmaktadır (Gottdiener, 2005: 15). Anlam kavramına özel önem veren göstergebilim, insan-doğa ve insan-insan ilişkilerini anlamlayan bir bilimdir. Yani önceden oluşturulmuş anlamlamayla, anlamın ortaya çıkarılma yollarıyla ilgilenmektedir. Göstergebilim, göstergelerin anlamını, göstergeler arasındaki bağlantıları, göstergelerin oluşturduğu bütünleri inceler (Sayın, 2014: 51-52).
Göstergebilimin temel unsurları arasında anlam, anlatı/öykü, metin, yazar, okur, izleyici, aktör gibi kavramlar yer alır. Her bir kavram birbiriyle ilintilidir. Toplumsal hayat eylemler ve anlamlar üzerine kurulur. Hayat bir açıdan anlatılar toplamıdır. Göstergebilim açısından her şey bir anlatı olabilir. Anlatının sakladığı yahut ortaya koyduğu anlamın çözülmesi, insan ilişkilerinin anlaşılması bakımından önemlidir. Toplumsal hayatın göstergebilimsel açıdan çözümlenmesi de böylesi bir anlamaya yol açar.
Gottdiener (2005: 47), göstergebilimin toplumsal/sosyolojik açılımı gerçekleştirerek, bu yönteme ilişkin önemli saptamalar yapmaktadır. Ona göre toplumsal göstergebilim, göstergebilim kuramı içinde gelişen yeni bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım kendi çözümleme nesnesini, iktidar-bilgi eklemlemesine bakarak, gösterge dizgeleriyle göstergebilimsel süreç dışında kalan siyasa ve ekonomi arasındaki eklemleme olarak görür. Bu yaklaşımın temel savları ise şunlardır: göstergelerin toplumsal bağlam ve gündelik yaşam bağlamı içinde anlaşılması; anlam çok eklemlenmiş, kodlanmış boyutlara sahiptir; göstergeler sadece simgesel anlatımlar değil, toplumsal süreçleri kolaylaştıran araçlar olarak görülen anlatımsal simgelerdir. Göstergeler gerçekte toplumsal etkileşim ortamını kuran gösterge taşıyıcılarıdır.