Gestaltçı Ekol Nedir, Ne Demektir?
Max Wertheimer’ın hareket algısına ilişkin fi fenomeni çalışmaları, Wundt ve Titchener’ın algıyı parçalara bölen yaklaşımını reddetmesine yol açmış, algısal süreçlerde bütünselliğin önemini ortaya koymuştur.
Wertheimer bu ve diğer çalışmalar temelinde, diğer Alman psikologlarla, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler ve Kurt Lewin ile birlikte Gestalt Psikolojisi olarak adlandırılan yeni bir düşünce okulunu kurmuşlardır. Almanca bir kelime olan Gestalt, Türkçede “bütün” ya da “biçim” olarak ifade edilebilir. Bu düşünce okulunun temel tezi, zihnin onu oluşturan temel parçalara bölünerek değil, organize olmuş bir bütün olarak anlaşılması gerektiğidir. Bir melodiyi melodi yapan, basit biçimde tek tek notaların toplamı değil ama noktaların birlikte oluşturduğu örüntüdür.
Gestalt psikologları en çok algı alanında çalışmalar yapmışlar, algının örgütlenme ilkelerini ortaya koymuşlardır. Daha sonraları Gestalt ilkeleri öğrenme alanına ve sosyal psikolojiye de taşınmıştır. Bugün artık, Gestalt psikolojisi olarak ayrı bir düşünce okulundan söz edemeyiz, fakat psikolojinin çeşidi dallarındaki araştırmacılar, bu okulun ilkelerini kendi görüşlerine eklemişlerdir (Gray, 1999).
Gestalt (Geştalt) ekolü yapısalcı ekolün analitik yaklaşımına karşı çıkmış ve “bütünün (zihin), parçalarının toplamından ibaret olmadığını” öne sürmüştür. Bu görüş, özellikle algılama üzerinde yapılan araştırmalarla desteklenmiştir. Ekol 1913’te kurulmuştur. Bu ekolün kurucusu M. Wertheimer (Verthaymır, 1880-1843), ekolde yer alan diğer kişiler ise K. Koffka (Kofka, 1886-1941), K. Levin (Levin, 1890-1947), W. Köhler (Köhler, 1887-1967)’dir. Çağdaş psikolojiye etkisi: Bütünsel yaklaşım ve algılama ile ilgili ilkeler.