Dewey’nin Demokrasi Anlayışı
Dewey’in felsefesinin temel yapı taşlarından biri demokrasidir. Neredeyse bütün felsefesini ve eğitim anlayışını demokrasi üzerine kurmuştur. Demokrasi anlayışını kavrayabilmek için dönemin siyasi ve ekonomik durumuna bakmak gerekir. Bu doğrultuda Amerika Birleşik Devletleri’nin, üstüne inşa edildiği özgürlük anlayışını demokrasi kavramıyla beraber incelemeye çalışacağız.
Demokrasi kavramı özgürlüklerin korunması ya da sağlanması için zorunludur. Özgürlük ise kuruluşundan bugüne Amerika Birleşik Devletleri’nin, temel düsturudur. Dewey, demokrasi ve özgürlük kavramlarının bağlantısına ilk demokrasiler için yaptığı tanımda şöyle değinir:
“İlk demokratik kuramın anlatımı çok yalındı. Çünkü onu doğuran koşullar yalındı. Bir kuram olarak, insan doğasında geniş ölçüde kişisel inanç ve davranışları dıştan gelen her çeşit baskıdan kurtarma yolunda bir istek olduğu ileri sürülüyordu.”
Fakat koşullar yalın kalmamış, ekonomik ilişkiler ve toplum yapısı karmaşıklaştıkça özgürlüğün ve demokrasinin sınırlarını belirlemek çok daha güç hale gelmiştir. Avrupa’da aristokrasinin etkin olduğu çağlarda insanların özgürlüklerini yaşamaları söz konusu bile değildi. Bütün karar ve yetki mekanizması tek elde toplanmıştı. Ağır vergiler ve yasaklamalar söz konusuydu. Bu durum özgürlüğe aykırı olduğundan ve insanlığın doğası özgürlüğü arzu ettiği için zaman içinde yıkılacak, yerine demokrasiler kurulacaktı.
Bir başka gelişme ise Amerika kıtasının keşfedilmesidir. Amerika kıtası keşfedilince özgür ruhlu insanlar aristokratların kurduğu baskıdan kaçarak Amerika’ya gitmeyi tercih etmişlerdir. Orada kurdukları yeni medeniyetin, kaçtıkları baskıcı aristokratik düzene dönüşmesinden korktukları için özgürlüğe ve bireyselliğe özellikle vurgu yapmışlardır.
Dewey özgürlüğü şöyle belirler: “Özgür olmak bir insan teki olarak var olmakla birdir: insan ne kadar bireyleşirse o kadar özgürdür.” İnsanın bireyselliğinin, özgürlüğünün önem kazanması demek doğasının önem kazanması demektir. Böylelikle, toplumsal düzeni inşa ederken, insan doğasının özellikleri dikkate alınmaya başlanmıştır.
“…insan doğasına ‘yasal’ politik düzenlerin kaynağı olarak değer verilmesi, Avrupa tarihinde oldukça yeni bir şeydir. Bu yenilik ortaya çıktığı zaman, politik güç, yurttaşlık ve uyrukluğa dayanan eski kuramların devrilmesi gibi bir şey oldu. Öyle ki eski cumhuriyet yönetimleri ile bugünün demokratik yönetimleri arasında ayrılığın kaynağında, politik temel olarak kozmik doğa yerine insan doğasının geçmesi oldu.”
Bu durum bir devrimdi ve kaynağını endüstrinin, ticaretin ve bankacılığın yeni kurumlarında çalışanların aristokratik düzenden kalma kösteklerden kurtulma amacından alıyordu, dolayısıyla özgürlüğün temel prensip olmasına neden oluyordu. Bütün düzenlemeler özgürlük ve demokrasi anlayışını yerleştirmek için yapılıyor gibiydi. Fakat bir toplumun demokrasiyi tam anlamıyla benimsemesi için, uzun süren uğraşılarla bir gelenek oluşturulması gerekir. Dewey’e göre bu gelenek oluşuncaya kadar insanlar, demokrasiyi en çok isteyenler dâhil, yetkiyi başkasına vermede istekli olacaklardır.
“Evde, okulda, yani kişiliğin temel özelliğinin yoğrulduğu sanılan yerlerde sorunların çözümlenmesinde alışılagelen yol, babanın, öğretmenin, ders kitabının ‘yetki’sine başvurmaktır. Böyle koşullar altında oluşturulan eğilimler demokratik yolla o denli çatışma içindedir ki, bir bunalım anti-demokratik amaçlar uğrunda anti-demokratik yollar seçmeye zorlayabilir insanı; nasıl ki, sözde demokratik toplumlarda ‘yasa ve düzen’ elden gidiyor yaygaraları yükseldiği zaman, bastırım gücüne başvurulur ve sivil özgürlüklerin ortadan kaldırılması yoluna gidilir.”
Dewey’e göre bu bir süreç gerektirir ve bu süreçte demokrasiden vazgeçmemek gerekir, çünkü demokrasi kültürüyle beraber yerleştikten sonra en iyi sistemdir.
“Demokrasi yolu, kolay olmadığı için, zor göze alınan bir yoldur. Bu yol, en büyük sayıda insana en çok sorumluluk yükleyen bir yoldur. Başarısızlıklar, sapmalar olmaktadır, olacaktır da. Ama şu ya da bu alandaki güçsüzlüğü, uzun bir tarih süresinde gücü olur onun. Demokratik özgürlük sorunu, insandaki iç olanakların tam gerçekleşme sorunu olduğu içindir ki, bu olanaklar bastırılıp yok edilmek istendi mi, zamanla baş kaldırmak ve kendilerini belli etmek için fırsat kollarlar.”
Dewey, Amerikan demokrasisinin asıl kurucularının bu doğrultuda bir tutum sergileyerek, bağımsız kurumları bir araç olarak gördüklerini ve aracın en büyük sayıda insana en tam gerçekleşme sağladıklarını ifade eder. Onlara göre bu süreç karmaşa oluşmasına neden olan bir süreçtir ama demokrasinin özü bakımından ahlaka dayandığı inancını diri tutulmakla bu sorun aşılacaktır. Demokrasi bir yaşam biçimidir, hatta kişisel bir yaşam biçimidir. Bundan da anladığımız gibi, Dewey demokrasinin tartışılması gereken karmaşık bir yapısı olduğunu ve bu karmaşıklığın sorunlar yarattığını ifade eder. Bu sorunlar ekonominin gelişmesiyle, büyümesiyle daha da büyüyecektir.
Dewey demokrasiyi sekteye uğratacak sorunlu durumların Avrupa’da da yaşanmış olduğunu ifade eder. Uzun seneler iyi ya da kötü bir istikrar içinde yaşayan insanlar belirsizlikten her zaman kaçma eğilimindeydiler. Ona göre, zengin sınıfın bunu arzulaması anlaşılırken orta sınıfın da bu tutumu takınması çok şaşırtıcıdır.
Dewey, demokrasiyi kendini koruyacak, sürekliliğini sağlayacak şekilde inşa etmek için öncelikle bireyin demokrasiyi özümsemiş olması gerektiğini ifade eder. Yoksa tepeden inme demokrasiler her zaman sorunlu olacak ve yozlaşacaktır.
Demokrasinin bir başka sorunu ise gün geçtikçe bireysel karar mekanizmalarının etkisizleşmesidir. Gelişen endüstri ve ekonomi, karmaşık ilişkiler ağı doğurmuştur. Bu durum da bireyin kendi hayatına yön verme hakkını kısmen elinden almıştır. Bir yandan sendikalar, diğer yandan işveren derneklerinin kurmuş olduğu tröstler, kendi aralarında çekişmeye başlamışlardır.
Bu koşullarda küçük yönetim birimleri veya seçenlerin seçileni şahsen tanıması ne kadar mümkündür? Tanımadığınız yöneticileri seçerek pek çok bireysel hakkı onlara devretmek demokrasiyle bağdaşır mı? Öte yandan gelişen ekonomilerde örgütsüz hareket etmenin imkânı yoktur. Bu durum, çözülmesi gereken bir çelişki yaratmaktadır.
Kaynak: YÜKSEK LİSANS TEZİ, JOHN DEWEY’İN EĞİTİM FELSEFESİ, Murat ÖZTÜRK