Edmund Husserl’in Varlık Felsefesi Anlayışı
Varlık alanını biri “bilinç akışı”, öteki “gerçeklik” diye ikiye ayıran Husserl, bunların veriliş biçiminin de başka olduğunu ileri sürer, içkin bir kavrayış gücünce algılanan, kavranan “bilinç varlığı”nın alanına girer.
Bu varlık alanının dışında kalan nesneler bilinç ilişkilerine katılmaz, onların ayrı bir konumu vardır. Bu nedenle “nesne varlığı” aşkındır. Bu aşkın varlık alanı ancak görünüş (Erscheinen) olarak kavranabilir. Oysa bilinç akışı (Erleibnis) görünmez. Husserl, varlık alanını içkin, aşkın diye ikiye ayırırken içkin algı, aşkın algı olgusundan yola çıkarak, kendi dizgesinin benimsediği yöntem gereği, varlığın bütünlüğünü korumaya çalışır.
Husseri’ e göre varlık, başka bir açıdan bakılınca, salt ve göreli olmak üzere de ikiye ayrılır. Salt varlık, kendi kendine olan, varlığı için başka bir varlığı gerektirmeyendir. Bu varlığın “kendisinden başka bir dayanağı yoktur”. Nitekim evren olmadan da bu varlık olabilir. İşte salt bilinç bu türden bir varlıktır, kendi kendisiyle ve bütün nesnelerden önce vardır. “Gerçek varlık” ise ancak bir nesneye anlam verme temeline dayanır. Onun var olabilmesi için, ondan önce ve ona anlam verecek bir varlığın bulunması gerekir. Bu anlam veren varlık da salt bilinçtir. Bu özelliği nedeniyle salt bilinç, salt varlıktır, bütün varlık türlerinin temelidir. Göreli varlık ise salt bilincin dışında kalan, anlam veren bir varlığı gerektiren, kendi kendisiyle var olamayan varlıktır.
KAYNAKLAR
1) Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi; Anadolu Yayıncılık
2) Filozoflar Ansiklopedisi; Cemil Sena
3) Çağdaş Felsefe; Prof. Dr. Bedia Akarsu