Felsefe hakkında her şey…

Dış Gruplarla Çatışma ve Grup Yapısı

04.05.2020
920

Coser dış gruplarla çatışmanın, grup içi uyum ve bütünleşmeyi artırdığını ve grup yapısını tanımladığını savunur.

Ancak Coser’a göre dış gruplarla çatışma grup üzerinde her zaman güçlendirici bir etki yaratmayabilir.

Bu noktada Coser dış gruplarla çatışmanın, grup içi bağlılığın artırılması ve grup yapısının korunması açısından işlevsel olup olmamasının anlaşılmasında, çatışma öncesinde grup içindeki anlaşma ve uzlaşmanın derecesinin önemli olduğunu vurgular ve bu noktada örnek olarak, İkinci Dünya Savaşı’nın Britanya’da nasıl birleştirici, Fransa’da ise nasıl bozucu bir etki yarattığına dikkat çeker (Coser, 1956: 93).

Benzer şekilde Coser, yapılan araştırmalar tarafından ekonomik bir kriz öncesinde dayanışma içinde olan ailelerin ekonomik krizden daha sıkı kaynaşmış olarak çıktıklarının, dayanışmadan yoksun ailelerin ise krizden genellikle dağılmış olarak çıktıklarının tespit edildiğine de dikkat çeker (Coser, 1956: 93). Özetle, dış gruplarla çatışma öncesinde grup içi birlik derecesi zayıf ise çatışma grup üzerinde parçalayıcı yani olumsuz veya bozuk işlevsel bir etki yaratabilir.

Düşman Arayışları: Coser’a göre, özellikle dinsel tarikatlar gibi sıkıca kaynaşmış gruplar, dışarıya karşı sürekli bir mücadele hâlinde olduklarından üyelerin tüm kişilikleri ile gruba bağlanmalarını talep ederler. Bu nedenle, Coser bu tür gruplarda iç çatışmanın bireylerin tüm enerjilerini harekete geçirdiğini ve bireyleri etkilediğini savunur. Bu gruplarda grup üyelerinin gruptan ayrılmalarına pek izin verilmez. Bu tür gruplarda çatışmayı bastırma yönünde bir eğilim vardır, bu nedenle çatışma ortaya çıktığı anda grup içi bölünmeler yoluyla grubun parçalanması gündeme gelir (Coser, 1956: 153). Coser bu grupların çatışmasının çok defa gerçekçi olmayan bir temele dayandığını, bu tür grup oluşumlarının daha çok gerilim boşaltma gereksiniminden kaynaklandığını, bu nedenle bu grupların varlıklarını sürdürebilmelerinin ve üyelerin grup birliğini ve gruba bağlılıklarını sağlayabilmelerinin çok defa gerçekte olmayan dış düşmanlar arayıp üretmelerine bağlı olduğunu belirtir.

Buna karşın dışarı ile sürekli mücadele hâlinde olmayan gruplar ise üyelerini tüm kişilikleriyle gruba bağlamaya çalışmazlar ve daha esnek bir yapı gösterirler. Esnek toplumsal yapılar, daha önce belirtildiği gibi çoklu çatışmalar içerdiklerinden tek boyutlu keskin bölünmeleri engellerler (Coser, 1956: 154). Özetle, Coser için bir yapıda veya ilişkide çatışmanın ortaya çıkmaması o yapının veya ilişkinin çok istikrarlı olduğu anlamına gelmez. Nitekim çatışma, yapı içerisindeki rahatsızlıkların dile getirilmesini ve hoşnutsuzlukların giderilmesini sağlayarak gerginliklerin yapının ve sistemin parçalanmadan dışarı atılmasını ve böylece yapı içerisindeki ilişkilerin ve işlevlerin yeniden düzenlenerek sürdürülmesini sağlar, düşmanlıkların dışarıya atılmasını sağlayarak yapıya denge ve istikrar getirir.

Coser’ın işlevselciliğe katkısı konsensüsün yanı sıra çatışmanın da toplumsal yapıda denge sağlayıcı ve istikrar getirici bir etkiye sahip olduğunu göstermesidir.

Coser çatışmanın tanındığı ve kurumsallaştığı çoğulcu ve demokratik toplumların, çatışmayı bastıran kapalı ve katı toplumlara kıyasla çok daha sağlıklı, istikrarlı ve bütünleşik toplumlar olduklarını savunur. Yeterli düzeyde toleransın ve kurumsallaşmanın olmadığı toplumsal yapılarda çatışma disfonksiyonel olma eğilimi gösterir. Bu bağlamda, çatışmanın toplumsal sistemin temelini tehdit edecek yoğunlukta ortaya çıkıp çıkmaması toplumsal yapının katılığı ve esnekliği ile doğrudan ilişkilidir.

Son olarak, Coser çatışmaya işlevselci bir bakış açısıyla bakmış, ancak diğer işlevselci sosyologların çoğundan farklı olarak çatışmanın, yapıya esneklik sağlayarak adaptasyon yeteneğini güçlendirmek gibi, olumlu işlevlere de sahip olduğu sonucuna varmıştır (Coser, 1956). Bu bakımdan da çalışması yapısal işlevselciliğe bir alternatiften çok onu tamamlar niteliktedir. Başka bir ifadeyle, Coser çatışmanın yapısal işlevselcilik tarafından eksik bırakılan analizini tamamlamaya çalışır. Bu noktada Coser’ın çalışmasını yorumlayan Ritzer (1996: 211), çatışmanın işlevlerine bakmanın faydalı olduğunu, ancak çatışmanın olumlu işlevlerini analiz etmenin ötesinde çalışılacak çok daha önemli boyutları olduğunu belirtir. Ayrıca Coser sistemin temel çelişkilerinden çok işleyişi esnasında ortaya çıkan çatışmaların çözümlenmesi ile ilgilenmiştir. Ancak Swingewood’un (1998: 291) belirttiği gibi, her ne kadar Coser, sistem içindeki temel çelişkilerle değil sistemi oluşturan toplumsal grup, cemaat ve siyasal partiler gibi çeşitli parçalar arasındaki çatışmalarla ilgilenmiş olsa da “çıkardığı genel sonuç oldukça anlamlıdır”. Swingewood bu sonucu şu şekilde özetler:

Bir sistemin değişmesi ya da bir sistem içindeki değişiklikler, sistemin ulaşmış olduğu birliğin derecesiyle yakından bağlantılıdır. Kapitalist demokrasiler, sivil topluma dayalı olan güçlü kurumsal yapılarıyla, grup çatışmalarına karşı “hoşgörülüdür” ve onlardan “yaratıcı biçimde faydalanmaktadır”; totaliter toplumlar ise bu sınırlı anlamıyla çatışmalara bir çözüm bulamamakta, çünkü birbiriyle çelişen çıkar ve değerlerin ifade edilme araçları, ideolojik açıdan kapalı bir “konsensüs” ortamında fiilen bulunmamaktadır (Swingewood, 1998: 291).

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...