Değerleri Kazanma Süreci Nasıl Gerçekleşir?
Başlama zamanı önemli olan değer eğitiminin öncelikle erken yaşlarda ailede başlatılması gerekir. Daha sonra bu durum, örgün eğitim sürecinde, duygu oluşturma ve etkinliklerle devam etmelidir. Değer eğitimi, ailede, okulda ve toplumda yapılacak etkinlik ve uygulamalarla bireylere kazandırılmalı, bu konuda medyadan da destek alınmalıdır.
2002 yılında, UNESCO tarafından yapılan bir çalışmada değerleri kazanma süreci ortaya konulmuştur (Şekil 12.1). Bu çalışmada değerler eğitiminin ilk basamağında aile yer almaktadır. Değerler eğitimi sürecinde aileyi okul izlemektedir. Somut işlem dönemine geçilen bu süreçte, öğrenci dini değerlerle tanışmaktadır. Birey, dış çevreye açıldıkça; toplumsal, ulusal ve evrensel değerlerle de tanışmakta ve bu değerlerini geliştirmektedir.
Bu çalışmada değerleri kazanma süreci; ailede, okulda ve toplumda değerleri kazanma başlıkları altında ele alınmıştır.
Ailede değerler eğitimi
Piaget’ye göre, çocukta ahlaki düşüncenin gelişmesi başlıca iki aşama hâlindedir. Ahlaki bir düşünceye henüz sahip olunmayan çocukluk döneminde ilk etki, etraftaki aile büyüklerinin etkisiyle şekillenir ve otoriteci bir ahlaki özellik gelişir. Çocuğun, bu otoriteci büyüklerin direktiflerini mutlak ve değişmez gerçek kabul ettiği bu dönem 7-8 yaşlarına kadar sürer. İkinci aşamada otonomi dönemine geçilir. Bu dönemde çocuk, ahlakı değişmez prensipler olarak değil karşılıklı anlaşmaya ve şartlara bağlı olarak değişebilen normatif bir sistem olarak görür. Yapılan araştırmalar, onlardaki kişiliğin temel özelliklerinin doğumdan sonraki ilk beş yıl içerisinde önemli ölçüde oluştuğunu göstermektedir.
Değerleri tanıması ve içselleştirmesinde ilk kurum olan aile, çocukların topluma hazırlanmasını, toplumun inançlarını, değer yargılarını, gelenek ve göreneklerini, kültürünü öğrenmelerini sağlar. Çocukların kişilik gelişimi için ailenin elverişli bir ortam olması çok önemlidir. Aile bireyleri arasındaki yakın ve sıcak iletişim, çocukların maddi gereksinimleri kadar psikolojik ve manevi yönden tatmini açısından büyük önem taşır. Bu aynı zamanda anne, baba ve diğer bireylerin ilk rol modelleri olarak çocuğun hayatında yer almasını sağlar. Çocuğun vicdanı, anne baba ve diğer aile büyüklerinin kuralları ile şekillenmeye başlar. Bu yüzden aile iyinin, doğrunun, güzelin kutsalın fark edilmesi ve ortak bir yaşam süreci içerisinde öğrenilip içselleştirilmesinde en etkili kaynak olarak yerini korur. Ancak günümüzde yaşanan hızlı değişimler ve toplumsal koşullar ailenin çocuklarına rehberlik etme işlev ve görevini büyük ölçüde yetersizliğe uğratmıştır. Çocuklarını beden ve ruh sağlığı açısından sağlıklı yetiştirmek, değerlerini erdeme taşıyacak yeterlikler kazandırmak isteyen ailelerin birinci önceliği, birbirlerini mutlu etmek olmalıdır. Bunun yanında, açık ve etkili iletişim, ailede selamlaşma kültürü, birlikte zaman geçirmek, kitap okuma saatleri, aile meclisi uygulaması aile büyüğü modellemesi, örnek komşuluk ilişkileri vb. bu süreci olumlu yönde etkileyecektir.
Okulda değerler eğitimi
Okulda değer eğitiminin birçok amacı vardır. Öğrencilerin sağlıklı, tutarlı ve dengeli bir kişilik oluşturmalarını sağlamak, okulun öncelikli amacıdır. Millî Eğitim Genel Amaçları’nda da ifade edildiği gibi, öğrencileri ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirerek hayata ve üst öğrenime hazırlamak temel amaçlardandır. Buna ek olarak öğrencilerin iyi insan, iyi vatandaş olmalarını sağlamak için onlara gerekli bilgi, beceri, tutum, davranış ve alışkanlıklar kazandırmaktır.
İşlem öncesi dönemden, somut işlem dönemine geçişle başlayan ve soyut işlem dönemi ile devam eden okul süreci birçok değerin de geliştirildiği bir öğretme-öğrenme ortamıdır. Farklı değerlerle okula başlayan çocukların, var olan değerleri işleyerek bunların üzerine yeni değerler inşa etmek ve toplumsal değerlerin kazandırılmasını desteklemek görevi okula düşer. Okulda değer eğitimini verirken çeşitli faaliyetlerin sürece dâhil edilmesi, değerlerin kazanılmasında olumlu etkilerin ortaya çıkmasına yardımcı olabilir. Okulun vizyonu, fiziki koşulları, bulundukları sosyal ve ekonomik çevre, okul çalışanlarının değerleri benimseme durumları ve okulda uygulanan eğitim programı gibi etkenler değerlerin kazandırılmasında etkili olmaktadır.
Ülkemiz okullarına baktığımızda, bilişsel alan yeterlikleri kazandırmaya dönük uygulamaların ön plana çıktığı görülmektedir. Özellikle elemeye dönük sınav sistemleri, yeterlikleriyle geleneksel yapının sınırları dışına çıkamayan öğretmenler, uygun olmayan eğitim ortamları birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Eğitim kurumlarında kuru bilgiler, yarım yamalak aktarılırken, karakter ve kişilik gelişimine katkı sağlayacak duyuşsal alan eğitimi yok denecek kadar azdır. Okullarda eğitimin başarıya ulaşabilmesi için, millî değerlerin çağdaş ve evreni kuşatan ölçülerle yeniden ele alınarak; toplumumuzun ve bütün insanlığın mutluluğunu sağlamaya dönük bir eğitim uygulamasına gidilmelidir.
Toplumda değer eğitimi
Birey, ailede başlayan değerleri kazanma sürecini ve davranış olarak sergileme sürecini okulda geliştirir ve içinde yer aldığı toplumda geliştirme ve değiştirme süreci devam eder. Değer eğitimi sürecini etkili olarak geçiren bireyler bunları olumlu ve etkili davranışlar olarak içinde bulundukları topluma yansıtırlar. Değerlerin kazandırılmasında bireyler kadar, o toplumda yer alan tüm kurumlara önemli görevler düşer. Günümüzde adından dördüncü güç diye bahsedilen medya, insanların bilgi, tutum ve davranışları üzerinde önemli bir etki gücüne sahiptir. Bu gücü kitlesel iletişim aracı olmasından alır. Medya değer, bilgi, norm ve kültürel unsurları geniş halk kitlelerine eş zamanlı olarak yayarak onların öğretilmesini ve içselleştirilmesini sağlar. Medyanın işlevleri bilgilendirmek, haber vermek, mal ve hizmet tanıtımı yapmak ve eğlendirmektir. Ancak günümüzde medyanın eğlenme ve tükettirme olarak adlandırılabilecek iki işlevi ön plana çıkmaktadır.
İzlenme oranı, yaşayabilme kaygısı vb. nedenler zaman zaman kültürel, manevi ve millî değerlere yönelik etkiler ortaya çıkarabilmektedir.
Değerlerin korunması ve geliştirilmesinde etkisini hissettiren bir başka olgu ise küreselleşmedir. Küreselleşme, eğitim sistemlerinde ve uygulamalarında uluslararası düzeyde önemli imkânlar ve avantajlar sağlamasına karşın, ulusal kültürlerin ve değerlerin baskı altında kalmasına veya genç nesillerin tutum, davranış, inanış ve yaşam biçimlerinin değişmesi gibi durumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu etkiler, özellikle gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha çok hissedilmektedir. Küreselleşme sonucu bir kısım evrensel değerlerin toplumlar üzerine olumlu etkileri gözlenmekle birlikte; değerler sisteminde çözülmelerin meydana geldiği, ulusal değerlerin yozlaşmaya başladığı ya da bu değerlerin değişime uğradığına ilişkin kaygılar da söz konusudur. Küreselleşme getirilerinin olumluya çevrilmesi ve olumsuzlukların en aza indirilebilmesi için okul ve öğretmenin sorumluluklarında değişiklikler meydana gelmiştir. Bu rol; erdem ve değerleri aktarma, dünya ve toplumları tanıma ve anlamanın bir aracı olmaktır.
Kaynak: ATA-AÖF, EĞİTİM FELSEFESİ, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aydın BAŞAR