D’ Holbach’ın Doğa Anlayışı
D’ Holbach doğanın bir bütün olduğunu düşünür ve insanın onun ürünü olduğunu ve onun etkileri altında var olduğunu savunur. Ona göre her tür doğaüstü varlık hayal gücünün ürünüdür. İnsan fizikî bir varlıktır ve özel bir organizmadır.
O hayvana göre daha karmaşık bir organizmadır. Ahlak, ön yargıların kırılmasına hizmet etmelidir. Eğitim bir gelişme sağlar ve deneyim eksikliğinden doğan ön yargılar yine deneyim ile giderilir. Doğayı iyi tanımamak insan için en büyük tehlikedir. Bu durum sayısız önyargı doğurur ve insanın mutsuzluğunun kaynağını oluşturur.
Doğada kin, nefret, günah, aşk yer almaz. Doğa bir nedenler ve sonuçlar zincirinden başka bir şey değildir. Doğa her şeyde çeşitli ögelerin bir birleşiminden ibarettir. Bir şeyin doğası onun özellikleri ile etki etme biçimlerinden oluşur. Ona göre dünyada her şey aynı derecede zorunlu olduğundan doğada hiçbir yerde düzen ya da düzensizlik arasında bir fark bulunmaz.
D’ Holbach’a göre bu kavramlar bizim düşünmemizin ürünleridir. Bu kavramlara zihin dışında hiçbir şey karşılık gelmemektedir ve zaten tüm metafizik kavramlar da aslında böyledir. Böylece doğada ne düzen ne de düzensizlik bulunur. Bize uygun her şeyde düzen veya düzenszilik görmek sadece bizim bakış açımızı ifade eder. Ona göre bu sebeple doğada mucizelerden söz edilemez. Amacı olan bir akıl ya da rastlantı düşüncesi sadece kendi zihnimizin ürünleridir.
Doğada bunların karşılıkları yoktur. Rastlantıyı varsaymak bizim körlüğümüzün göstergesinden başka bir şey değildir. Doğa da bir aklî bir çıkarımdan, kendi zihnimize bakarak yaptığımız meşru olmayan çıkarımdan başka bir şey değildir. Doğada körü körüne etki eden nedenler yoktur. Kör olan, doğanın etki ve nedenlerini bilmeyen insandır.
D’ Holbach felsefede güçlü bir nominalizmi savunmuş ve bu konuda Hobbes’u izlemiştir. Düzen, düzensizlik, iyi, kötü, akıl ve rastlantı gibi kavramlar göreli kavramlar olup doğada karşılıkları bulunmayan, insan düşünmesinin ürünü olan kavramlardır. Biz nedenlerini bulamadığımız sonuçları rastlantıyla açıklamaya çalışırız.
Voltaire onun bu görüşüne karşı çıkmış ve kendi görüşünü şöyle dile getirmiştir: “Nasıl? Fiziksel dünyada kör doğmuş bir çocuk, bacaklardan yoksun olarak dünyaya gelmiş bir çocuk, bir düşük, insan türünün doğasından bir sapma değil midir? Düzeni meydana getiren doğanın alışılagelen intizamlılığı, düzensizliği meydana getiren doğanın intizamsızlığı değil midir? Doğanın kendisine iştah verdiği, ama yemek borusunu kapatmış olduğu bir çocuk, güçlü bir bozukluğun, ölümcül bir düzensizliğin kanıtı değil midir? Vücuttan her türlü dışarı atımlar zorunludur. Bununla birlikte insanlarda çoğu kez, salgı yollarının çıkışı açık değildir; öyle ki cerrahi müdahâleye başvurmak zorunda kalınır. Şimdi bu düzensizliğin kuşkusuz bir nedeni vardır. Çünkü nedensiz eser olmaz. Ama bu söz konusu olay, elbette düzenden önemli bir sapmayı ifade eder!”
D’ Holbach atomcu bir materyalist değildir. Ögeleri benimsemesine rağmen atomcular gibi onların tamamen bilinebilir olduklarını varsaymamıştır. Maddedeki bütün değişikliklerin kaynağı harekettir. Hareket şeylerin şeklini değiştirmektedir. Maddedeki molekülleri eriten odur. Aynı zamanda da farklı varlıkların ortaya çıkmasını sağladığı gibi onların korunumunu da sağlar. Maddenin kısımları sürekli bir değiş tokuş ve dolaşım hâlindedir. Doğanın sabit gidişi denilen şey bundan yani bu sürekli değiş tokuş ve dolaşımdan ibarettir. Doğa her türlü gücü kendi kaynaşmasından meydana getirir. Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi’nin yazarı Friedrich Albert Lange, D’ Holbach’ın görüşlerinin eski Yunan materyalizmine yakın olduğu yorumunda bulunur. O, Yunan filozoflarını izleyerek şeylerin yaşamsal ilkesinin ateş olduğunu iddia etmiştir.
D’ Holbach maddeyi kuran moleküllerin çekme ve itme kuvvetlerine tabi olduklarını düşünür. Bunların kaynaşma ve ayrılmaları bu iki kuvvet sayesinde gerçekleşmektedir. Bu olaylar kesin yasalara göre olmaktadır. D’ Holbach bireysel olarak hareket etmeyi var olmanın koşulu sayar. Bireysel var oluşu korumanın yolu hareketi muhafaza etmek ve iletmekten geçer.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım