Felsefe hakkında her şey…

Büyük toplumsal tartışmalarımızda gerçekler tek başına neden fikirlerimizi değiştiremez?

24.01.2022
1.234
Büyük toplumsal tartışmalarımızda gerçekler tek başına neden fikirlerimizi değiştiremez?

Aşılama, iklim bilimi, bütçenin belirlenmesi veya eğitim reformu hakkında müzakerelerde bulunurken, yaygın olarak “olgusal gerçekliklerden” bahsedilir.

Gerçek” kelimesinin çekici sadeliği, onun ikna edici bir araç olarak sıkça kullanılmasına neden olur. Ancak birinin fikrini gerçekten değiştirmek istiyorsanız bu araç vahşi bir cazibeden başka anlam ifade etmeyecektir.

Özellikle bilimsel tavra sahip olan kişilerde, gerçeklerin açıkça ortaya çıkması durumunda, kaçınılmaz ve ortak yargıya ulaşan mantıksal yolu takip etmeyi düşünmeye yönelik güçlü bir eğilim vardır.

Farz edelim ki öngörü becerimiz, bir dizi olgudan belirli bir sonuca varabilmemizi sağlıyor. Ve bu durumda bizden daha başka sonuçlara ulaşanların, ön yargının veya allak bullak düşüncelerin kurbanı olması gerekiyor. Bu da genellikle bir şeyi daha alçak veya daha yüksek sesle söylemenin istenilen sonucu elde etmeye yarayacağına dair bir inançla sonuçlanıyor.

Aksi gibi bu, bir şilteyi bir köşesinden kaldırmaya çalışmak gibidir; bu eylemi yapmak için gösterilen çaba göz önüne alındığında, ortada çok az bir devinim vardır.

İnsanlara doğru bilgilerin iletilmesi, onların fikirlerini değiştirmek için elzem bir koşuldur; ancak doğruları söylemek bu anlamda her zaman işe yaramaz.

Bir başkasının kabul etmediği bir görüşü kabul etmemiz veya bunun tam tersini yapmamız, nadiren aklın veya akıl yürütme becerisinin bir işlevidir. Bunu inançlardaki bir farklılık olarak açıklamak daha anlaşılır olacaktır. Böylece ikna edici çabalarımızı nasıl geliştirmemiz gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.

BAYES TEOREMİ

En parlak akıl yürütme teorilerinden biri Bayes teoremidir.

Bu teorem bir görüşün doğru olma ihtimali hakkında yapılan bir açıklama olmakla birlikte, ‘bu görüşe bir ilk olasılık yükleyip ardından bu görüşü desteklemek için bazı kanıtlar üreterek birinin bu görüşün doğru olduğuna inanma olasılığını hesaplamak’ olarak düşünülebilir.

Basitçe söylemek gerekirse bunun ehemmiyeti, hakkında yeni kanıtlar ortaya konan eski bir görüşün güncellenmiş olarak yeni bir görüşe kaynak olmasındadır.

Bayes teoremi

Bayes teoremi

Bayesci akıl yürütme, dünya hakkındaki inançlarımızı değiştirmenin rasyonel bir yolu olarak yaygın olarak kabul görmektedir.

Rasyonel bir kişinin, bir görüşü destekleyen kanıtları ele aldıktan sonra o görüşü kabul etme olasılığı, aşağıdakilerin karşılığına göre belirlenir:

  • Bir görüşün kanıtını görmeden önce o görüşün doğru olduğunu düşünme olasılığı (öncül inanç);
  • Bu görüşün bulguları izah etmek veya öngörmek için ne kadar uygun olduğunu düşündüğü; yani, bulgular ile görüş arasındaki bağlantının gücü.

Genellikle gözden kaçan şey, bunların her ikisinin de yeni düşüncelerin oluşumuna güçlü bir şekilde katkıda bulunduğudur.

Bunların verileri, olasılıkları hesaplamak için kullanıldığı zaman, birbiriyle çarpılır. Birincisi yetersizse ikincisinden gelecek çok daha güçlü bir katkıya ihtiyaç duyulur. İlki yeterli olursa ikincisinden gelecek olan çok az bir etki bile anlamlı kabul edilir.

Dahası, ikinci olasılık iki özel gereksinim içerir: Bulgunun doğru olarak kabul edilmesi ve kanıtın ülkü edinilen görüşle veya inançla ilişkisi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ‘TARTIŞMASI’

Antropojenik küresel ısınmaya (AKI) karşı önceden zayıf bir kanı besleyen akılcı bir kişiye deniz seviyesinin yükselmesine dair kanıtlar sunulduğunu ve bunun da AKI’nın bir sonucu olduğunun belirtildiğini düşünün.

Böyle bir kişinin hem deniz seviyelerinin yükseldiğini hem de bu yükselişin AKI’nın bir sonucu olduğunu kabul etme olasılığı çok düşük olacaktır.

Bayesçi akıl yürütmeyi kullanan akılcı bireyler için, hâlihazırdaki bakış açısını değiştirmek, aynı bakışı güçlendirmekten daha zordur.

Bir görüşe yönelik gelişen güçsüz bir öncül inanç (veya aynı görüşe muhalif güçlü bir inanç), değişimin gerçekleşmesi için, bu görüşü destekleyen kanıtların, aksini gösteren kanıtlardan daha güçlü olması gerektiğini anlatır. Bunun aksine, güçlü bir öncül inanç, yeni kanıtların hazır kıta kabulü anlamına gelir.

İklim değişikliği en büyük küresel sorunlardan birisidir.

İklim değişikliği en büyük küresel sorunlardan birisidir.

Öncül inançlar, değişime karşı çıkan bir atalet durumu yaratır.

Bu, AKI çalışmalarına karşı kanıt sağlamak için finansal veya politik nedenleri olanların neden bu kadar çok çaba sarf ettiğini açıklıyor. İnsanların ilk bakış açılarını değiştirmemek için belli nedenleri varsa bu bakış açısının değişmesine dönük kanıtlar ne kadar güçlü olursa olsun, değişim de o kadar az olasıdır.

Bu biraz fazla belirgin görünebilir; ancak özellikle akılcı bireyler için Bayesçi akıl yürütmeyi anlamanın değeri, bize öncül inançları ele alma ihtiyacını göstermekte yatar. Bulgulara karşılık göstermedeki farklılıkları belirleyen şey mutlaka netlikten ve muhakemeden yoksun olmak değil, öncül inançlardır.

Sonuç olarak, küresel ısınmaya olan inancın tamamen bilimle ilgili olduğu söylenemez. İnsanları bir fikri kabul etmeye veya bir fikre muhalefette bulunmaya iten şey, bilimden ziyade öncül inançlarıdır.

GERÇEKLERİ SİLAH OLARAK KULLANMAK TERS TEPKİ YARATIR

Gerçeklerin tarafsız olarak aktarımının herhangi iki kişi üzerinde aynı etkiye sahip olduğunu varsayamayız. Kişilerin öncül inançları farklı olabilir ve bu nedenle de fikrimizi değiştirecek olan Bayes anahtarı, yuvasının içinde dönmeyebilir.

Bu nedenle, bizim gibi düşünmeyen birinin bizden daha az zeki veya daha az akıl yürütme yeteneğine sahip olduğunu varsaymamalıyız. Farklı düşünen kişilere bu şekilde davranmak, amacının dışına çıkarak son derece ters etki yaratabilir. Sonuçta hiçbirimiz önceden yer edinmiş bir inanç eksikliğiyle partiye gelmiyoruz.

Bu açıdan bakılınca Bayesci akıl yürütmenin Amerikalı Astronom Carl Sagan’ın halkın anlayabileceği şekilde kolaylaştırarak açıkladığı, olağan dışı iddiaların olağanüstü kanıtlar gerektirdiği, görüşünü yansıtır.

Bu oldukça akıllıca görünüyor; fakat bir kişi için öncül inançlara bağlı olarak olağanüstü olan bir şey, bir başkası için sıradan olabilir.

Öncül inanç çoğunlukla birçok farklı kaynaktan beslenir. Bu durum göz önüne alındığında, yapabileceğimiz şey bulgulara odaklanmak ve bu bulguların başkalarında yaratmak istediğimiz yeni inançla neden bağlantılı olduğunu açıklamaktır. Bu, ispat ve inanç arasındaki bağlantı genellikle çok karmaşık göründüğü için her zaman uygulanmayan çift yönlü bir girişimdir.

İyi iletişim kurmanın ve hatta bu bağlamda iyi bir bilimsel etkileşimin önemi, görüşlerin değiş tokuş edilme çabasında ortaya çıkar.

Yeni bilgileri öncül inançlar içinde hassas bir şekilde biçimlendirmeliyiz. Bu, yeni bilgilerden taviz verilmesi gerektiği anlamına gelmez; olsa olsa yeni bilginin hoş bir şekilde aktarıldığı anlamına gelir.

Açık ve etkin ifadelerin hazır kabule dönüştüğü varsayımıyla gerçekler sıklıkla silaha dönüştürülür. Düşünceleri bu kabulün dışında kalanlar için ise tam tersi bir sonuç muhtemeldir.

Hem inançlardan hem de akıl yürütmeden söz etmek için argümanlarımız mümkün olduğunca eksiksiz, net, erişilebilir ve saygı uyandırır olması gerekir. Bunlara sadece gerçekleri eklemeyi de unutmayalım…

 


 

Yazar: Peter Ellerton (Felsefe Doçenti, The University of Queensland)

Çeviri: Sosyolog Ömer YILDIRIM

Bu makale, Sosyolog Ömer YILDIRIM tarafından www.felsefe.gen.tr için derlenerek çevrilmiştir.

Derleme için kaynak metin: Why facts alone don’t change minds in our big public debates

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...