Felsefe hakkında her şey…

Bilimin güvenilirliği dikkat ekonomisi nedeniyle günbegün azalıyor mu?

05.10.2023
276
Bilimin güvenilirliği dikkat ekonomisi nedeniyle günbegün azalıyor mu?

1900’lü yılların sonlarında, dikkat’in küresel pazara hâkim olacağı yönünde bir görüş bulunuyordu. Bugün bu görüşün doğru çıktığını ve ifade edilenlerin haklılığı gözlemlemekteyiz. Bilim de dikkat üzerinden yaratılan bu ekonomik yapıdan bağımsız değildir. Medyanın ilgisi cezbetmek, bilimsel zeminde hem bireysel hem de kurumsal olarak yapılan çalışmalar için elzem bir hâl almıştır. Bu durum bilime dönük gelişen kamu güvenini zedelemekte, toplumsala ait bir kaynak olarak bilimin değerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Teknolojik ilerleme her geçen gün güçlenen ve genişleyen bir bağla birbirine bağlanmış unsurlardan oluşan bir dünya yaratmıştır. 1 Aralık 1997 tarihinde “Wired” isimli dergide yayımlanan bir makalede Michael H. Goldhaber, bu durumun yol açacağı sonuçları müthiş bir öngörüyle şöyle kaleme almıştır:

“… bizimki gerçek anlamda bir bilgi ekonomisi değil. Tanım olarak ekonomi, bir toplumun kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağının incelenmesidir. Bilgi de kıt değildir. Hatta bilgi internet ortamında öylesine yaygındır ki buna ‘aşkınlık’ demek mümkündür. Bilgi içinde boğuluyoruz, ancak bilgi üretimimiz de sürekli biçimde artış gösteriyor. İşte burada kilit bir soru ortaya çıkıyor: Sanal gerçeklikte bilgiden farklı olarak sürekli biçimde akan, kıt ve arzulanan başka bir şey var mıdır? Elbette vardır. Kimse bir şeyler elde etme umudu olmadan internette paylaşım yapmaz. Burada elde edilmek istenen şey ise dikkat’tir. Dikkat ekonomisi de sanal gerçekliğin doğal ekonomik anlayışıdır.” 1

Bu durum toplumsal değerleri yeniden şekillendirecek ve dikkat çekme çabalarına kendimizi daha fazla kaptırdıkça çevremizde olup bitenleri gözden çıkarmamıza; başka bir deyişle, benlik baskısıyla başkalarını da düşünme inceliğinin ortadan kalkmasına neden olacaktır. Goldhaber’ın bu öngörüsü, bir kehanet gibi gerçekleşmiştir ve dikkat ekonomisi, ilişkili toplumsal değişimlerle birlikte şimdi burada, tam olarak karşımızda durmaktadır.

Bilim de bilim insanları da toplumdan soyut değil, aksine toplumun bir parçasıdır. İkisi de kendini toplumsal değişimlerden koruyan kutsal bir tahta sahip değildir. Jerome R. Ravetz tarafından 1971 yılında kaleme alınan “Scientific Knowledge And Its Social Problems” başlıklı yazıda, bilim geliştikçe bilimin yapısının toplum odaklı olmaktan çıkarak bireye doğru yöneleceği öngörülmüştür. 2 Bu süreçte, bilim insanlarını değerlendirmek için niceliksel ölçütlerde bir artış olacaktır. Başlangıçta ölçütler, atıf sayıları aracılığıyla araştırmacılar arasındaki ilgiyle sınırlıdır. Bu sınır bugün oldukça genişlemiş durumdadır. Bir bilim insanının çalışmasının kamuoyunda gördüğü ilgi, artık onun sahip olduğu değerin yorumlanmasında önemli ölçüde rol oynamaktadır. Öyle ki bilim insanları özgeçmişlerinde medyada yer alma sayılarını belirtmek durumunda kalmaktalar. Birçok doktora tezinin atıfların ötesinde, popüler bilim medyasında kaç kez yayımlandığı bilgisi önemsenmekte. Özetle bilim, dikkat ekonomisine yenik düşmektedir.

Bilim insanları her zaman çalışmalarının dikkate alınmasını istemişlerdir. Bu yeni bir şey değildir. Ancak dikkat çekmenin bir meta hâlini alması sonucunda bilimsel ekosistem de değişmiştir. Değişen ekosistem üniversiteleri, akademik yayıncılığı ve bilimin halka iletilme şeklini de değiştirmiştir.

Üniversiteler küresel sahnede önemli aktörler hâline gelmiş durumdadır. 3 Ancak yükseköğretim kurumları “dünya standartlarında” olmaya çabaladıkça demokratik vatandaşlık anlayışını geliştirme, eleştirel düşünmeyi teşvik etme ve akademik özgürlüğü savunma gibi temel görevlerinden gitgide uzaklaşmıştır. Ulusal ve küresel arka planlarını güçlendirme yarışındaki üniversiteler, pazar gücünü akademik değerlerin önünde tutan yeni tür bir faydacılığı benimsemişlerdir. Böylece üniversiteler de iktisadi piyasanın gereklerini yerine getiren çalışma yöntemlerine yönelmiştir. Piyasa dikkat çekme pazarına dönüştüğünden, üniversiteler de dikkat çekme yarışına kendilerini hızla dâhil etmiştir. Öğretim üyeleri artık “kendinizden övgüyle bahsedin” mesajları almaktalar. Bu övgülerin yönü akademik çalışmaların medyada ne kadar ilgi çektiğine ve yer aldığına göre belirlenmekte. En azından altmetrilerin hızla yaygınlaşması bunu göstermektedir. 4

Üniversiteler fen fakültelerini dikkat pazarında kendi reklamını yapan bir girişimci olmaya teşvik etmekte ve bilimsel bir makalenin değeri erişim, etkileşim, kullanım istatistiklerine göre belirlenmektedir. Bunlar da bir üniversitenin akademik kârını, yani sıralamasını ve dış finansman imkânlarını belirleyen ana unsurlar olmaktadır.

Akademik yayıncılık ne yazık ki artık kâr amacı güden şirketlerin tahakkümü altındadır. Makalesini yayınlatmak için para ödeyenler ve yayınlara ulaşabilmek için abone olanlar, şirketlerin tek gelir kaynağı olmaktan çıkmıştır. Bugün bir yayıncının dergi portföyünde yer alan makalelerin ne kadar dikkat çektiği ve bu dikkate binaen göreceği ilgi de meta olarak şirketlere para kazandırmaktadır. Yayıncılar yazarlara makalelerinin sosyal medyada, popüler bilim basınında ve podcast’lerde ne kadar dikkat çekmesini istediklerine dönük farklı yayın planları sunmaktadır. Bu dikkat çekme planları yayıncılar tarafından “çalışmalarınıza hak ettiği ilgiyi göstermelisiniz” gibi ifadeler kullanılarak farklı paket planlar hâline getirilmekte. Bilim insanları da bu planları satın alarak kendilerine bir kariyer yolu çizmek ve avantaj sağlamak istemektelerdir.

Dikkat ekonomisi bilimi yozlaştırıyor

Dikkat ekonomisinde bilim iletişimi de önemli bir rol sahibidir. Geçmişte bilim insanları çalışmalarının sonunda elde ettikleri sonuçları bilim camiasındaki meslektaşlarına duyurmaktalardı. Bu sonuçlar ilgili çevrelerce gereğine göre değerlendirildikten, doğrulandıktan ya da çürütüldükten sonra, ilgi çekici sonuçlar zamanla kendini duyurmaya başlamaktaydı. Bunlardan önemli görülenler ise kamuoyuna ilan edilirdi.

Dikkat ekonomisi ise bu ekosistemi değiştirdi. Bilimsel çalışmaların sonuçları artık toplumsal zemindeki etkilerine göre değerlendirilmeden çok önce kamuoyuna yaygın olarak sunulmakta. Genellikle önemsiz bulgular ve/veya tekrarlanabilir olmayan sonuçlar, kamuoyuyla paylaşılacak kadar önemliymişçesine abartılmaktadır. Doymak bilmeyen ilgi açlığı, geçerli olabilecek farklı hipotezlerin yanında belirsizliği önemsizmiş gibi göstererek sonuçların bir şekilde hedef kitleye ulaştırılmasına neden olmakta. Bunun sonucunda geçmişteki farklı çalışmaların sonuçlarını pekiştiren ve destekleyen başkaca bilimsel araştırmalar değer kaybına uğramaktadır.

Yukarıda bahsedilenler bilimdeki 5 birçok 6 krizin 7 de besleyici unsurudur. Bunlar tekrarlanabilirlik krizi, yetersiz kalan abartılı sonuçlar, bilim insanları arasındaki aşırı rekabet ve artan retraksiyon sayısı olarak sıralanabilir. Bu durum aynı zamanda, hepsi de çığır açıcı gelişmeler olarak ilan edilen bilimsel sonuçların düzensiz bir şekilde, toplumun eğitimi kisvesi altında halka servis edilmesine de yol açmaktadır.

Sonuçları servis eden insanlar bunu ilgiyi hak ettikleri düşüncesiyle yaparlar. Oysa “layık olmak”, “hak etmek”ten başka bir şeydir ve bir adım öndedir. Hak ettiklerini düşünen insanlar başkalarıyla çok az alakalı olma eğilimi gösterirler. Bütün bunların sonucunda halkın büyük bir kısmı (“diğerleri”) bilime karşı hissizlik gösterecektir. Bunu da bilime duyulan güvenin azalması izleyecektir.

Bilimin dikkat ekonomisiyle arasındaki ilişkide ortaya çıkan paradoks da budur: Kişisel çalışmalar yürüten bilim insanları ya da kurumlar için hak ettiğin ilgiyi görmek gibi değerli görülen şeyler kamu güvenini sarsmakta ve bilimi kolektif bir kaynak, ortak bir fayda aracı olmaktan çıkararak değersizleştirmektedir. Bu durum bilimi bireysel eylemlerin içinde bulunan müşterek bir trajediye sürükleyecektir. Bunlar kötü niyetle yapılmasa da sonuç olarak kolektif kaynağın çöküşünü doğurabilecek ya da toplumsal bir kaynak olarak bilimin sistemik bir şekilde 8 yeniden yapılandırılmasına neden olabilecektir.

Peki bunu neden önemsemelisiniz? Çünkü siz de bilimin dikkat pazarındaki bir tüketici olarak sistemin bir parçasısınız ve tüketici farkındalığının da bir değeri vardır. Diğer ürünlerde olduğu gibi, dikkat pazarındaki bilim ürünleri de pazarlanmaya devam edilecektir. Bu nedenle, değer vereceğiniz bilimi seçerken amacın bilgi aktarmaktan ziyade dikkat çekmek olduğunu gösteren işaretlere dikkat edin. Dikkat çekici işaretlerden biri de üretilen bilimin kalitesinden ziyade çalışmayı gerçekleştiren kurumun prestijine odaklanılmasıdır.

Dikkatimizin bir tür ekonomik değer olduğunun ve sınırsız bir kaynak olmadığının bilincinde olursak onu daha akıllıca kullanabiliriz. Bu da bilimsel girişimin yararına olacaktır.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Adrian Lenardic, Johnny Seales ve Anthony Covington’ın ortaklaşa kaleme aldığı “The credibility of science is damaged when universities brag about themselves” isimli makaleden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Jonny Seales Los Alamos Ulusal Laboratuarında veri bilimcidir. Adrian Lenardic Rice Üniversitesinde öğretim üyesidir. Anthony Covington bir TV programcısı ve psikologdur.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. Goldhaber, M.H., (1 Aralık 1997). The New Economy Doesn’t Want Your Money—Just Your Attention. Wired, https://www.wired.com/1997/12/es-attention/.
  2. Ravetz, J.R., (1971), Scientific Knowledge And Its Social Problems, Oxford University Press, Oxford.
  3. Mittelman, J.H., (2018), Implausible Dream: The World-Class University and Repurposing Higher Education, Princeton University Press, New Jersey.
  4. Warren, H.R., Raison, N., Dasgupta, P. (2017). The Rise of Altmetrics. JAMA, 317 (2), 131-132, doi:10.1001/jama.2016.18346
  5. Ritchie, S., (2020), Science Fictions: How Fraud, Bias, Negligence, and Hype Undermine the Search for Truth
  6. Landes, X., Marchman, M.; Nielsen, M., (2012). The Academic Rat Race: Dilemmas and Problems in the Structure of Academic Competition. Berghahn Journals, 5 (2), 73-90. doi.org/10.3167/latiss.2012.050205
  7. Saltelli, A., Funtowicz, S., (2015). What is science’s crisis really about?. Futures, 91, 5-11. doi.org/10.1016/j.futures.2017.05.010
  8. Lenardic, A., Sealesand, J., Covington, A., (2022). Hype, skin in the game, and the stability of cooperative science. International Journal of Astrobiology, 21 (6), 484-496. doi:10.1017/S1473550422000222
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...