Felsefe hakkında her şey…

Bilime neden güvenmeliyiz?

11.02.2024
Bilime neden güvenmeliyiz?

Birçoğumuz bilimin neye inanmamız gerektiği konusunda güvenilir bir rehber olduğunu kabul ediyoruz; ancak bunu kabul etmeyenler de var.

Bilime duyulan güvensizlik; iklim değişikliğinin inkârından COVID-19 salgını sırasında ortaya çıkan aşı tereddüdüne kadar birçok önemli konuda şüpheciliğe yol açmıştır. Çoğumuz bu şüpheciliği yersiz bulup reddetme eğiliminde olsak da bu durum şu soruyu gündeme getirmektedir: Bilime neden güvenmeliyiz?

Bu soruya cevap bulmak için büyük filozofların eserlerine bakmak bize yardımcı olabilir.

Yaygın görüş

Bilime güvenmemiz gerektiğini düşünmemize neden olacak ilk argüman, bilim insanlarına güvenmemiz gerektiği yönündedir; çünkü bilim insanlarının söyledikleri doğru’dur.

Bu ne kadar geçerli bir görüştür? Bilim insanları yanılmaz mı? Bir bilim insanının söylediklerinin aslında doğru olup olmadığı tartışılamaz mı? Şüphecilere göre bilim insanları da insandır ve doğal olarak hata yapmaya eğilimlilerdir.

Bilim tarihine baktığımızda, kimi bilim insanlarının geçmişte doğru olarak kabul ettikleri şeylerin yanlış olduğunun daha sonra ortaya çıktığını görebiliriz. Bu da bilim insanlarının şu anda doğru olarak kabul ettikleri şeylerin bir gün yanlış çıkabileceğini gösteriyor. Örneğin tarihte cıvanın frengiyi tedavi edebileceği bilim insanlarınca düşünülmüş ve bu yönde uygulamalar gerçekleştirilmiştir. 1 Bir kişinin kafatasındaki şişliklerin o kişinin karakter özelliklerini ortaya çıkarabileceğini düşünen bilim insanları da var olmuştur.

Bilime neden güvenmemiz gerektiğine dair bir başka ikna edici önerme de bilimin “gerçeklere ve mantığa” dayanmasıdır.

Bu doğru olabilir; ancak ne yazık ki bilim insanlarının söylediklerini reddetme eğiliminde olan birini ikna etmek konusunda bu da sınırlı bir argüman olacaktır. Olası bir karşıtlıkta her iki taraf da gerçeklerin kendilerinden yana olduğunu iddia edecektir. Örneğin iklim değişikliği inkârcılarının küresel ısınmanın sadece bir teori olduğunu söylemeleri, sıkça karşılaşılan bir durumdur.

İlgili konu: Tartışmaları doğruyu söyleyerek kazanamazsınız

Bilim insanlarına neden güvenmemiz gerektiği sorusuna verilen güçlü yanıtlardan biri onların bilimsel yöntemi kullanıyor olmalarıdır. Bu elbette şu soruyu gündeme getiriyor: Bilimsel yöntem nedir?

İlgili konu: Bilimsel yöntem

Bilimsel yöntem konusunda en iyi bilinen açıklama muhtemelen, Einstein Ödülü ve Nobel Ödülü sahibi fizikçileri, biyologları, fizyologları ve tıp doktorlarını etkilemiş olan bilim filozofu Karl Popper tarafından sunulmuştur.

Popper’ın bilimsel ilkesi: Yanlışlanabilirlik

Popper’a göre bilim, “varsayımlar ve reddetmeler” olarak adlandırdığı yolla ilerler. Bilim insanları bir soruyla karşı karşıya kalırlar ve buna yönelik olası yanıtlar ortaya koyarlar. Bu yanıtlar, en azından başlangıçta doğru ya da yanlış olduğunun bilinmemesi anlamında bir varsayımdır.

Karl Popper yeni pozitivizme yakın bir düşünürdür.

Karl Popper yeni pozitivizme yakın bir düşünürdür.

Popper, bilim insanlarının bu varsayımı çürütmek ya da varsayımın hatalı olduğunu kanıtlamak için çaba harcadıklarını söyler. Varsayım genellikle yanlışlanır, reddedilir ve daha güçlü bir varsayımla değiştirilir. Daha sonra, elde edilen bu yeni varsayım da test edilir ve sonunda o da daha güçlüsüyle ikâme edilir. Popper’a göre bilim bu şekilde ilerler.

Bazen bu süreç çok yavaş ilerleyebilir. Albert Einstein, genel görelilik teorisinin bir parçası olarak yerçekimsel dalgaların varlığını 100 yıldan daha uzun bir süre önce öngörmüştür. Ancak bilim insanları bunu henüz 2015 yılında tespit edebilmişlerdir. 2

Popper’a göre bilimsel yöntemin özünde, “yanlışlama ilkesi” olarak adlandırılan teorileri çürütme veya yanlışlama girişimi yatmaktadır. Eğer bilim insanları tüm çabalarına rağmen uzun bir süre boyunca bir teoriyi çürütememişlerse Popper’ın terminolojisinde o teori “doğrulanmış” demektir.

İlgili konu: Yanlışlanabilirlik ilkesi

Bu, bilim insanlarının bize söylediklerine neden güvenmemiz gerektiği sorusuna ilişkin olası bir yanıtı ortaya koymaktadır. Çünkü bilim insanları tüm çabalarına rağmen, doğru olduğunu ileri sürdükleri fikri çürütememişlerdir.

Çoğunluk kuralı

Yakın zamanda, bilim tarihçisi Naomi Oreskes tarafından kaleme alınan “Bilime Neden Güvenmeliyiz?” adlı kitapta bu sorunun yanıtı daha da açık bir şekilde ifade edilmiştir. Oreskes, Popper’ın bir teoriyi çürütmeye çalışmanın rolüne verdiği önemi kabul etmekle birlikte, bilimsel pratiğin sosyal ve uzlaşmacı unsurunu da vurgulamaktadır.

Oreskes’e göre, bilime güvenmemizin nedeni, ilgili bilimsel topluluk arasında söz konusu iddianın doğru olduğuna dair görüş birliği bulunması ya da bu topluluğun iddiayı çürütmek için elinden geleni yapmış ve başarısız olmuş olmasıdır.

Örneğin, 20. yüzyılın ikinci yarısı ve 21. yüzyılın şu ana kadar geçen kısmı boyunca, insan kaynaklı iklim değişikliği teorisi devam eden testlerden o kadar başarılı bir şekilde geçmiştir ki yakın zamanda yapılan bir meta-analiz, ilgili bilim camiasının %99’undan fazlasının bunun gerçekliğini kabul ettiğini ortaya koymuştur. Belki de sadece bir hipotez olarak başlayan insan kaynaklı iklim değişikliği görüşü, yüz yıldan fazla bir süre boyunca testlerden başarıyla geçmiş ve şimdi neredeyse evrensel bir kabul görmüştür.

Sonuç

Bu, bilim insanlarının söylediği her şeyi eleştirmeden kabul etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Elbette tek bir bilim insanının ya da küçük bir bilim insanları grubunun bir şey söylemesi ile bilim camiasında bir şeyin doğru olduğu konusunda fikir birliği olması arasında fark vardır.

Elbette bilim insanları çeşitli nedenlerle bir fikri reddetmek için ellerinden geleni yapmamış olabilirler. Bilim insanları belirli bir teoriyi reddetmek için defalarca uğraşmış ancak başarısız olmuş olsalar bile, bilim tarihi gelecekte bir noktada yeni kanıtlar ortaya çıktığında bu teorinin yanlış olduğunun ortaya çıkabileceğini göstermektedir.

Peki bilime ne zaman güvenmeliyiz?

Popper, Oreskes ve bu alandaki diğer araştırmacıların ortaya koyduğu görüşe göre, bilim insanlarının bir fikri çürütmek için gösterdikleri tüm çabalara rağmen, o fikrin doğru olduğuna dair bir fikir birliği varsa bilim insanlarının söylediklerine güvenmek için iyi ama yanlışlanabilir nedenlerimiz var demektir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, John Wright’ın “Why should we trust science? Because it doesn’t trust itself” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. The Pharmaceutical Journal, “Syphilis and the use of mercury”, Erişim: 11 Şubat 2024, https://pharmaceutical-journal.com/article/opinion/syphilis-and-the-use-of-mercury
  2. LIGO Caltech, “Gravitational Waves Detected 100 Years After Einstein’s Prediction”, Erişim: 11 Şubat 2024, https://www.ligo.caltech.edu/news/ligo20160211
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...