Felsefe hakkında her şey…

Paracelsus ve Rönesans İlişkisi, Rönesans’a Katkıları

11.11.2019
1.229

Rönesans döneminin gerçek yeniliği bilim alanında olmuştur. Bu dönemde Copernicus, Kepler, Galileo gibi hem bilim insanı hem filozof olarak nitelenebilen büyük kişiler yetişmiş, bunun dışında kuramsal düzlemde bilim düşüncesine çeşitli katkılarda bulunan pek çok düşünür çıkmıştır.

Bunlardan Paracelsus (1493-1541) Rönesans’ın başlarında yaşamış İsviçreli Alman bir düşünür, hekim ve kimyacıdır. Doğa felsefesi alanında Yeni-Platoncu temelden yola çıkmış ve görüşleri bilimsel temelden uzaklaşarak gizemci boyutlar kazanmıştır. Doğa biliminin yeni yeni kıpırdandığı bir dönemde bu tür bir yaklaşım pek şaşırtıcı değildir. Ortaçağ sonlarında Ockhamlı William’ın nominalizmi savunması ve çifte hakikat kuramını öne sürmesi teoloji ile felsefeyi birbirlerinden ayırmış görünüyordu. Bu ayrışmada bilim ve felsefe arasında bir ayrım yapılmamaktaydı. Paracelsus için de felsefe, doğa bilgisinden başka bir şey değildi ve bu yüzden, felsefe adına, doğaüstü güçler içeren bir metafizik ortaya koydu.

Ona göre doğa canlıdır ve tanrısal güçlerle, ruhlarla doludur. Her varlık türünün kendine özgü bir ruhu olsa da doğanın da bir bütün olarak genel ve kapsayıcı bir ruhu ya da güç odağı vardır. Paracelsus buna “vulcanus” adını vermektedir. Doğayı tam olarak bilebilmek için her şeyi kendi özüyle ruhuyla bilmenin yanı sıra, bir de vulcanusu yani doğanın genel özünü bilmek gerekir. Doğa bir makrokosmos iken, insan onun içinde yer alan bir mikrokosmostur. Bu nedenle insan kendisinden hareketle doğayı daha iyi anlayabilir. İnsanı anlamanı n yolu tıp biliminden geçer; insan vücudundaki doğa güçlerini öğrenen bir doktor, bunları makrokosmosta, yani doğada yeniden bulacaktır; bu şekilde doğayı insana yararlı ve zararlı öğeleriyle tanımış olacaktır. Bunun için doğadan korkmamak, tam tersine onunla bütünleşerek, onunla birlikte duyarak, yaşayarak, eylemde bulunmak gerekir. Bu şekilde doğayı anlamak olanaklı olabilir. İnsanda onun özel ruhu olarak ‘archeus’ bulunur. Bu bir tür insana özgü ruh ya da yaşam gücü demektir. İnsanı çok iyi tanıyabilmek için, bu yaşam gücünü çok iyi keşfetmek ve bilmek gerekir.

Bir insanın sağlam olması onun archeusunun engelsiz işlemesine bağlıdır; hastalık, archeus’un yabancı bir güce bağlanmış olmasıdır. Bu nedenle hastalığı karşıt güçlerle değil, insanın özünü sağlamlaştırmakla iyileştirmelidir. Hasta bir organa ancak onun kendisinden yapılmış bir madde ile yardım edilebilir. Başarılı bir hekim her şeyden önce doğadaki iyi ve kötü ruhları (geister) birbirinden ayırt edebilmeyi bilmeli, iyileri desteklemeyi, kötülerle savaşmayı öğrenmelidir. Bunun yolu ise birtakım gizemli-büyülü işlemlerden başkası değildir. Ayrıca bir de her şeyde evren ruhu (vulcanus) bulunduğuna göre, bütün hastalıkları iyileştirecek bir tümel-ilacın da var olması gerekir. Bu da bütün bilgelerin peşine düştüğü ama henüz bulamadıkları o ‘taş’tır. Paracelsus da bu taşı bulabilmek için pek çok kimya deneyleri yapmış, bu arada kimyanın bazı temel yönlerini aydınlatmak gibi olumlu bazı sonuçlara ulaşmıştır. Ama bunlar kuşkusuz rastlantısal olmaktan öteye gitmez.

Paracelsus’a göre her varlık türünün kendine özgü bir ruhu olsa da evrenin bir bütün olarak da ruhu vardır ve bu ruha vulcanus denir.

Paracelsus’a göre her insanda archaeus denen bir yaşam gücü bulunur. Sağlık archaeusun engelsiz işlemesi, hastalıksa yabancı bir güce bağlanmasıdır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...