Osmanlı döneminde felsefe
Felsefenin İslam dünyasındaki durumu, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri için de geçerli olmuştur. Özellikle Osmanlı döneminde felsefeye ilişkin açık tartışmalar yapılmıştır. Osmanlı düşünürlerinin felsefeden ne anladıkları ve nasıl tanımladıkları ve nasıl kullandıklarını, onların bakış açılarıyla ele alıp değerlendirmek, teorik düşünce anlayışlarının resminin oluşmasında etkili bir yoldur.
Osmanlı düşünürlerinin felsefe karşısındaki tutumları, evren tasavvurlarını temellendirdikleri değer dizilerinin hiyerarşik yapısından kaynaklandığı açıktır. Değer hiyerarşisinin tepesinde, itikada ilişkin değerler yer aldığından, sonraki değerlerin yerleri tepedeki değere göre belirlenmiştir.
İlim anlayışı çerçevesinde yeri belirlenen felsefenin konumu, olumsuz yaklaşımlara rağmen kötü değildir. İtikadın dayandığı değerler ve ilkelere saldırmadıkları ve felsefeyle uğraşanları inançları konusunda şüpheye düşürmediği sürece, felsefeyle uğraşmak sakıncalı görülmemiştir.
Tasavvuf konusunda da felsefeye karşı olumsuz tutuma benzer bir durum ortaya çıkmıştır. Olumsuz tutuma rağmen, felsefenin düşünce yapılarının önemli bir bölümünü oluşturduğu açıktır. Tanrı ve sıfatları, varlık, varlık tabakaları, evrenin yapısı, insanın oluşumu, bilgi, bilme yetenekleri, bilginin kaynağı, bilgi türleri, mantık, ilim tanımları ve sınıflamaları gibi İslam dünyasında, teorik tartışmaların ana konusu unsurlar, salt felsefe sorunlarıdırlar.
Söz konusu sorunlarla ilgili tartışmalarda felsefi bir tutumun uygulandığı görülmektedir. Belki de sorun, felsefe yapmak için felsefe değil, inancın bazı sorunlarını tartışarak felsefe yapmış olmalarıdır. Felsefe ilimlerin bir dalı olarak tanımlandığından, teorik düşünceyi tümüyle temsil etmemiştir. Teorik düşünceyi en iyi temsil eden, bilgi ve ilim anlayışları olmuştur.
Dönemin önemli düşünürleri:
Kaynak: TÜRKİYE’DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I, s. 3-4, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2456 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1428