Felsefe hakkında her şey…

Merton’ın İşlevselcilik Anlayışı

04.05.2020
3.450

Merton, işlevsel analizde Malinowski ve Radcliffe-Brown gibi antropologlar tarafından geliştirilen üç temel varsayımı eleştirmiştir.

Bu varsayımlardan ilki (i), toplumun işlevsel birliğidir. Bu varsayım standartlaşmış bütün sosyal ve kültürel inanç ve uygulamaların toplum içindeki bireyler için olduğu kadar bir bütün olarak toplum için de işlevsel olduğu varsayımıdır.

Bu varsayım sosyal sistemin çeşitli parçalarının yüksek derecede bütünleşmiş olması gerektiğini ima etmektedir. Buna karşılık Merton bu varsayımın ancak homojen olan küçük, ilkel toplumlarda doğru olabileceğini, ama daha büyük ve karmaşık toplumlara genellenemeyeceğini savunmuştur (Ritzer, 2008: 251).

Merton, belirli bir ögenin işlevsel olduğunu ileri sürerken kimin için işlevsel olduğunun da açıkça belirtilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitekim Merton bir ögenin sadece belirli bir kurum ya da grup için işlevsel olabileceğine dikkat çekmektedir. Örneğin ataerkil erkekler için işlevsel olabilir, ama kadınlar için aynı işleve sahip olmayacaktır; bir başka örnek vermek gerekirse dinsel inançların ve ayinsel etkinliklerin toplumun üyeleri arasında dayanışmayı sağladığı için işlevsel olduğunu söylediğimizde, bu açıklama dinsel farklılıklar nedeniyle çatışmalar yaşayan, hatta bölünen toplumlar açısından yetersiz kalacaktır (Cuff vd., 1989 54).

Merton, bir sosyal olgunun diğer sosyal olgular için olumsuz olan işlevler de taşıyabileceğine dikkat çekmiştir. Yapılar ve kurumlar sosyal sistemin diğer parçalarının korunmasına katkıda bulunabildikleri gibi onlar için olumsuz olan sonuçlar da yaratabilirler. Merton bu durumu ifade etmek için “disfonksiyon” (bozuk işlev) kavramını kullanmaktadır.

Merton’ın karşı çıktığı ikinci varsayım (ii), evrensel işlevselciliktir. Bu varsayım, standartlaşmış toplumsal ve kültürel biçimlerin ve yapıların tamamının olumlu işlevleri olduğu varsayımıdır. Merton bütün ögelerin zorunlu olarak olumlu işleve sahip olacakları görüşüne katılmaz, çünkü eğer bazı ögeler toplumun bütünü için değil, daha küçük birimler için işlevselse, o halde diğer bazı birimler açısından da işlevsel olmamaları gerekir. Bütün yapıların, geleneklerin, düşünce ve inançların olumlu işlevleri yoktur, bazı ögeler sistemin istikrarı ve devamına katkıda bulunmayıp, istikrarsızlaşmasına ve bozulmasına neden olabilirler.

Bu açıdan Merton, bazı ögelerin disfonksiyonel (bozuk işlevsel) olabileceğini, yani sistemin belirli parçaları açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtmektedir. Merton, bazı ögelerin de nötr olabileceğini, yani sistemin diğer parçaları açısından herhangi bir işlevsel sonuca sahip olmayabileceğini de belirtmektedir. İşlevsiz olma (nonfunctional), mevcut sistemle ilişkisiz olan sonuçları ifade etmektedir. Örneğin tarihsel olarak önceki dönemlerde sistem için olumlu ya da olumsuz bir işleve sahip olan yapı veya kurumlar artık bu işleve sahip olmayabilirler. Merton’a göre sosyologların yapması gereken, ögenin işlevsel olup olmadığını söylemeden önce olumlu işlevlerle bozuk işlevleri dengelemek ve kimin için işlevsel olduğunu dikkatli bir şekilde belirlemektir (Ritzer, 2008: 251; Cuff vd., 1989 54).

Merton, bir yapının sistemin, bütünü açısından bozuk işleve sahip (disfonksiyonel) olduğu halde var olmaya devam edebileceğini belirtmiştir. Bunun nedeni, bir olgunun, toplumun bütünü için bozuk işleve sahip olduğu halde belirli gruplar için işlevsel olmaya devam etmesidir. Örneğin kadınlara karşı ayrımcılık toplumun bütünü açısından bozuk işleve sahip olmakla birlikte, erkekler için işlevseldir (Ritzer, 2008: 256).

Merton, işlevsel birlik, evrensel işlevselcilik ve işlevsel zorunluluk varsayımlarına karşı çıkmış, bunların yerine yeni fikirler ileri sürmüş, böylece işlevselciliği bu sınırlılıklardan kurtararak güçlendirmiştir.

Merton’ın karşı çıktığı üçüncü varsayım (iii) işlevsel zorunluluktur. Bu varsayım, toplumun bütün standartlaşmış parçalarının olumlu işlevlere sahip olmalarının yanı sıra işlemekte olan bütünün zorunlu, vazgeçilmez parçaları olduğunu iddia etmektedir. Diğer bir değişle bu varsayım, bütün yapıların ve işlevlerin toplum için zorunlu olduğunu, diğer bir deyişle toplumda şu anda mevcut olan yapı ve işlevler kadar iyi işleyebilecek başka alternatif yapı ya da işlev olamayacağı varsayımıdır. Buna karşılık Merton toplumdaki yapı ve işlevlere alternatif olabilecek olan çeşitli yapı ve işlevler olduğunu düşünmektedir (Ritzer, 2008: 254).

Örneğin bir toplumun, yiyecek ve diğer kıt kaynakların üretimi ve dağıtımı gibi işlevsel gereklilikleri karşılamak için düzenlemeler yapması gerekir. Ancak bu düzenlemeleri yapmanın çok çeşitli yolları vardır, mesela kendine yeterli üretim yapan tarım toplulukları, avcılık ekonomileri, köleliğe dayalı ekonomiler, kapitalist ya da sosyalist ekonomiler gibi çok çeşitli düzenlemeler yapılabilir (Cuff vd., 1989:54).

Benzer şekilde örneğin bütün toplumlarda, nüfusun devamını ve çocukların birincil toplumsallaşmalarını sağlamak için düzenlemeler yapılması gerekir, ama bu düzenlemeler çok farklı şekillerde yapılabilir. Bu durum, farklı toplumlardaki farklı aile yapılarında görülür, bazı toplumlarda çocuklar biyolojik ebeveynleriyle birlikte yaşayarak, bazı toplumlarda ise çocuklara bakmaktan sorumlu olan kişilerle ya da kurumlarda yaşayarak toplumsallaşırlar.

Merton, bir toplumda belirli bir etkinliğe bakarak bunun o toplumdaki işlevsel bir gerekliliği karşıladığı için zorunlu ve vazgeçilmez bir etkinlik olduğunu söylemenin anlamsız olduğunu vurgular; çünkü bu örnekten de görülebileceği gibi aynı işlevi yerine getirecek başka alternatif sosyal biçimler ve uygulamalar olabilir. Bu nedenle her sosyal uygulamanın işlevsel alternatiflerinin de olabileceğinin farkında olmamız gerekir (Cuff vd., 1989: 54). Başka bir deyişle Merton’a göre, “nasıl aynı birim çok çeşitli işlevlere sahipse, aynı şekilde aynı işlev de alternatif birimler tarafından değişik biçimlerde yerine getirilebilir.” (Swingewood, 1998: 282).

Sosyal sistemin işleyişi açısından bütün yapıların zorunlu, vazgeçilmez olmadığını ileri sürerek Merton, işlevselci yaklaşımın zayıflıklarından birini aşmasına yardım etmiştir. Bazı yapıların vazgeçilebilir nitelikte olması, anlamlı sosyal değişmenin yolunu açar. Örneğin yukarıda bahsettiğimiz örnekte ayrımcılığın ortadan kaldırılması durumunda toplum yok olmaz, hatta daha iyi bir duruma gelebilir.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...