Mead’in Darvinizm İle İlişkisi
Darwin’in evrim teorisi sadece biyolojik teoriyi değil, toplumsal düşünceyi de etkilemiştir. Bir türün özelliklerini, içinde bulunduğu yaşam alanını işgal etmeye çalışan diğer türlerle rekabetçi mücadelenin biçimlendirdiği görüşü, faydacı düşüncelerle büyük ölçüde örtüşür.
Faydacılık, bu yüzeysel örtüşmenin bir sonucu olarak 19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyıl başında sosyal Darvinistler olarak bilinen bir düşünürler grubu sayesinde aşırılık düzeyine ulaştı. Onların bakış açısından, toplumsal hayat en uygunun (veya en güçlülerin) varlığını sürdürebileceği ve gelişebileceği rekabetçi bir mücadeledir.
Bu yüzden, bir toplumda ayrıcalıklara sahip olanlar bunları “en uygun” oldukları için hak ederler, oysa zenginliklere daha az sahip olanlar daha az uygunlardır ve daha azını hak ederler. Açıkçası sosyal Darvinizm, evrim teorisinin kaba bir çarpıtmasıdır, ancak Avrupa ve Amerika’da onun yeşermesi Darwin’in teorisi için kötü bir entelektüel sürpriz olmuştur.
Diğer sosyal teorisyenler Darwin’in fikirlerinden daha dikkatli bir biçimde yararlanmışlardır. Mead evrim teorisini insana özgü kapasitelerin ortaya çıkış süreçlerini anlamak için genel bir benzetme olarak kullanır. Mead’e göre insanlar -ve hayvanlar- belirli bir ortama adapte olmaya ve uyum sağlamaya çalışırlar; bu yüzden, bir organizmanın sergilediği çoğu özellik onun belirli bir çevreye uyum çabalarının ürünüdür. Bu yüzden, insanların dil, zihin, benlik ve normatif olarak düzenlenmiş toplumsal düzen kapasiteleri, uzak geçmişte, ataları üzerindeki bu özel kapasitelere yönelik seleksiyon baskılarının bir sonucu olarak gelişmiştir.
Ancak Mead bir tür olarak insanın kökenlerinden ziyade, insan yavrusunun asosyal bir yaratıktan sosyal bir varlığa doğru gelişimiyle ilgilenir. Zira ona göre, bir bebek dünyaya geldiğinde henüz bir insan değildir. İnsani davranış kapasitelerini sadece belirli bir toplumsal ortama uyum çabası içinde kazanır. Bu yüzden, türlerin bir bütün olarak karakteristiklerini “doğal seleksiyon” süreciyle edinmeleri gibi, bir organizma olarak bebek de “insanlığı”nı bir “seleksiyon” süreciyle geliştirir. Bir insanın ortamını; dili kullanan, zihin ve benlik sahibi ve toplum içinde yaşayan diğer insanlar oluşturduğu için, çocuk hayatta kalabilmek için bu ortama adapte olmak zorundadır. Çocuk adapte olur ve uyum sağlarken dili kullanma, bir zihin ve benlik duygusu geliştirme ve topluma katılma kapasitesi kazanır. Nitekim Mead, Darvinist teoriden, insanların doğasını biçimlendiren temel güç olarak adaptasyon veya uyum metaforunu alır. Bu metafor en güçlü ifadesini, pragmatizm olarak bilinen bir düşünce okulunu geliştiren bilim adamlarının yazılarında bulur.