Felsefe hakkında her şey…

Kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar

01.12.2022
1.043
Kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar

Kentleşme olgusu çevreyi, toprakların şehir kullanımında yerleşim bölgelerine dönüştürülmesi şeklinde, doğal kaynakların daha hızlı tüketilmesi şeklinde ve kent atıklarının oluşması şeklinde üç yönden etkilemektedir (Deniz, 2009: 102). Gelişmekte olan ülke kentlerinde kentleşme ve sanayileşmenin ilk safhalarında kent geliri yükselirken diğer yandan, çevre şartlarının bozulduğu ve kentsel yaşam kalitesinin düştüğü görülmüştür. Göçlerden dolayı hızla artan nüfus kentlerdeki arazi talebini arttırmakta ve bunun sonucu olarak toprak üzerindeki baskının arttığı gözlenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde her sene ortalama olarak 476.000 hektar ekilebilir tarım arazisi yerleşim alanına dönüştürülerek şehir kullanımına sunulmaktadır (Özdemir ve Özekicioğlu, 2006: 17-30).

Dünyada kentlerin ortaya çıkışından itibaren kentleşme serüveninde en büyük dönüşüm süreci yaşanmaktadır diyebiliriz. Öyle ki bilinen insanlık tarihi boyunca neredeyse günümüzdeki kadar yoğunluğa sahip kent nüfusu hiçbir dönem olmamıştır. Son iki yüzyıldır sanayileşmeyle birlikte kentin çekici gücüne kapılan bireyler kırsal alanları boşaltmaktadırlar. Ancak yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde kırsal alandan kent merkezlerine yoğun bir şekilde yaşanan göç ciddi çevresel sorunları da beraberinde getirmiştir. Kentlerde yaşayan insan topluluklar ne yazık ki hem çevresel bozulmalara neden olan hem de ondan olumsuz etkilenen kitlelere dönüşmüştür. Bu süreç sonucunda kentlerde çevresel bozulmalar yaşanmaktadır ve bozulmalar çeşitli şekillerde görülebilmektedir, bunlar arasında en çok dikkat çekenler; hava kirliliği, gürültü, trafik yoğunluğu, yeşil alanların daralması, gecekondulaşma, beton yığınları, şekilsiz yapılar vb. çevresel deformasyonlardır. Tüm bu durumların oluşumunu tek başına kırsal alandan gelen bireylere ve göç olgusuna yüklemek doğru değildir. Lakin sanayileşmeyle gelişen kentleşme sürecinin doğru yönetilmesi ve olumsuz sonuçların bertaraf edilmesi adına gerekli önlemlerin alınması bahsi geçen çevresel bozulmalara zamanında engel olabilirdi.

Mevcut sosyal ve kültürel yapıyı bozarak ve yeniden şekillendirerek gerçekleşen sanayi devrimi sonrasında gelişen sanayi toplumunun önemli bir sonucu olarak kentleşme artık neden olduğu çevre sorunları ile beraber anılmaya başlanmıştır. Çevre problemleri çok çeşitli olsa da en önemli ve incelemelerde sıkça üzerinde durulmuş olanları hava kirliliği, su kirliliği, kimyasal atıklar, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi problemleridir (Deniz, 2009: 98). Kirlilik türleri arasında hava kirliliği özellikle insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde kentlerdeki en ciddi ve acil çözüm bekleyen çevre sorunlarından birini teşkil etmektedir.

Çevre kirliliğinin tüm insanlığı içeren küresel düzeyde yoğunlaştığı 21. yüzyılda, çevre kirliliğinin en önemli nedeni olarak sanayileşme ve onun bir sonucu olan kentleşme olgusu gelmektedir (Deniz, 2009: 95). Sanayileşmenin yaygınlaşması ve dünya genelinde kentli nüfus oranının hızla artması esasen çevresel anlamda bozulmaları da beraberinde getirmiştir. Çevresel sorunlar ciddi boyutlara ulaştıkça kentleşme olgusu ve kent nüfusunun sebep olduğu sorunlar da zaman içerisinde daha fazla sorgulanır hâle gelmiştir. Yirmibirinci yüzyılda farklı boyutlara ulaşan sanayileşme süreci ve kentlerin geleceği artık ekolojik denge ve çevre ile olan ilişkileri bağlamında değerlendirilmeye başlanmıştır.

Toplumların ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal yaşamlarında ortaya çıkan ve köklü değişimleri içeren kentleşmeye paralel olarak ekonominin kaynak dağılımında bir değişim, gelişme, sanayileşme, ekonomik büyüme ve benzeri olgularda karşılıklı etkileşim gözlenmektedir. Bu süreçte kırsal alanda çözülme gerçekleşirken kentlerde yoğunlaşma ortaya çıkmaktadır. Kentleşme süreci ile birlikte ön plana çıkan toplumsal ve ekonomik yaşama ilişkin kaynak kullanımı ve büyüme sorunlarının mekansal boyutu günümüzde merkezi ve yerel yönetimlerin gündeminde ön sıralarda yer almaya adaydır.

Yeryüzünde giderek daha fazla sayıda insan kentlere taşınmakta, hatta mega kentler ortaya çıkmakta ve bunun kentleşme dolayısıyla çevre üzerinde çok çeşitli etkileri olmaktadır:

  • Trafik yoğunluğundan dolayı artan kirlilik,
  • Yoğunlaşan nüfusun enerji tüketimini hızlandırması,
  • Ayrıca kentleşmenin kendisi enerji talebini arttırıcı ana faktörlerden birisidir.
  • Kentlerde toplanan insanların ürettiği atık ve çöp yığınları,
  • Tarım arazilerinin üzerine yapılaşmanın artması sonucu tarıma elverişli toprakların gıda üretimi dışında kalması,
  • Şehirler ve yollar inşa edildikçe doğal yaşam alanlarının kaybolması,
  • İnsanların kentsel bölgelerde yaşamak için ayrılmasıyla kırsal toplulukların ve kültürlerin dağılması.

Endüstrilerin gelişmesinin çevresel etkileri:

  • Yenilenebilir olmayan fosil yakıtların enerji amacıyla kullanımı,
  • Sera gazlarının salınımı küresel ısınmayı hızlandırması.

Dünya genelinde bugünün şehirlerindeki problemler çarpık kentleşme, gürültü ve çevre kirliliği, toplu taşıma ve ulaşım hizmetlerinin yetersizliği, sağlık hizmetlerine erişimde karşılaşılan zorluklar, yeşil alanların eksikliği, konutlardaki düşük kalite ve suç oranlarındaki artış şeklinde sıralanabilir. Birçok kentte ortaya çıkan en önemli sorun sanayileşmenin uygun olmayan bir kentsel yapıda gerçekleşmesi sonucu alt yapısının hızlı bir dönüşümü ve değişimi kaldıramamasıdır. Şöyle ki kentsel büyüme çoğu zaman konutlara altyapı ve istihdam sağlayacak sağlam bir ekonomik tabanın ortaya çıkmasından önce gerçekleşmektedir. Sanayileşmenin getirdiği süreçte daha düne kadar küçük bir kasaba olan bazı yerleşim alanları sanayinin girmesi ve üretim yapısının değişmesiyle hızla bir kentleşme sürecine girmişler ancak, ne insan kaynağı ne de fiziki altyapıları bu süreci gereği gibi kaldırabilecek kapasitede olamamış ve birçok sorun baş göstermiştir (Deniz, 2009: 101).

Büyük kentlere yoğun nüfus akışı ilk etapta yetersiz konut ve barınma imkanlarından dolayı gecekondulaşmaya ve çarpık kentleşmeye yol açmıştır. Nitekim, kentlere gelen nüfus hızlı bir şekilde kentin dış mahallelerinde daha ucuz olan yeni yerleşim alanlarına yönelmekte, bu da kalitesiz ve sağlıksız konut yapımını arttırarak kentlerin plansız ve altyapısız bir şekilde çevre alanlara doğru genişlemesine sebep olmaktadır. Böylece köyden kente göçün süratli ve plansız bir şekilde yaşanması kentlerde banliyölerin oluşmasını tetiklemiş ve buradaki nüfusa hizmet etmekte belediye ve kamu kuruluşlarının yetişmekte zorlanmasına sebep olmuştur. Kentin banliyö ve kenar mahallelerindeki olumsuz şartlar ve kötü yaşam koşulları belli bir süre sonra kentin diğer kesimlerini ve merkezini de olumsuz etkilemeye başlamaktadır. Kentin geneli açısından yetersiz belediye hizmetleri ve altyapı sorunları, toplu taşıma ulaşımında yetersiz kalma, yeşil alanların azalması ve yoğun nüfusun ürettiği çöp ve atık sorunları gibi problemler kent halkı açısından yaşamı zorlaştırmaktadır. Bu problemlerin birçoğu acil çözüm beklemekte ve bu sorunlara yönelik etkin ve kapsayıcı bir yaklaşımla çözüm üretilmesi elzem hâle gelmiştir.

Kaynak: ÇEVRE SOSYOLOJİSİ, s. 59-60, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4026 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2808

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...