Felsefe hakkında her şey…

Adında derin anlam barındıran 4 büyük edebî eder…

04.11.2023
336
Adında derin anlam barındıran 4 büyük edebî eder…

Kitap isimleri yan anlamlar taşıyabilir, dilsel inceliklerle zenginleştirilmiş ya da metinler arası ilişkiler kurmak için başkaca metinlerden alıntılanmış olabilir. Bu bağlamda bir kitabın adının arkasında yatan derin anlamı kavramak, öyküye dair farklı bir izlenim ve bakış açısı edinmeyi sağlayabilir.

Scott Fitzgerald ünlü romanı “Muhteşem Gatsby”yi bir yıldan biraz fazla bir sürede tamamlamıştır. Bu onun için alışılmadık bir durumdur, zira kendisi oldukça ağırcanlı bir yazardı. Öyle ki onun kendine güvensizlikten kaynaklanan ve alkol bağımlılığının bir sonucu olarak daha da kötüleşen mükemmeliyetçiliğinin pençesinde, tek bir cümle üzerinde günlerce düşündüğü olmuştur.

“Elimden gelenin en iyisini, hatta yapabileceğimden daha iyisini yapmadığım sürece yazdıklarımın yayımlanmasına izin veremem.”

Scott Fitzgerald

“Gatsby” bir tür akış tekniğiyle yazılmıştır. Hikâyesi ve epik karakterleri adeta kendi kendilerini kaleme almış gibidir. Fitzgerald’ın bu kitabı yaratırken zorlandığı tek şey kitabın ismi olmuştur. Kitabın ismine ilk adaylar “Among Ash-Heaps and Millionaires”, “On the Road to West Egg”, “Under the Red, White, and Blue” ve “The High-Bouncing Lover” olmuştur. Ardından kendisi “Trimalchio”ya meyletmiş; ama bu isim, karısı Zelda tarafından onaylanmamıştır. Daha sonra “Gold-Hatted Gatsby” hesaba girmiş ve en sonunda “The Great Gatsby”de karar kılınmıştır.

Dışarıdan bakan bir gözlemci için Fitzgerald’ın kararsızlığı bilgiççe görünebilir. Ancak Fitzgerald, başlıkların önemsiz olmadığının farkındaydı. Okuyucuları cezbetmek bir yana, kitapların adları, içerdikleri metnin özünü yakalamak ve ifade etmek açısından oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Bir kitabın ismi genellikle kitabın ana temasını, öyküsünü veya mesajını kapsamaktadır. Bu, eski bir köleden kendi kendini yetiştirmiş bir tüccara uzanan yolculuğuyla, Gatsby’nin zengin olma öyküsünü anımsatan Trimalchio‘ya karşı Fitzgerald’ın düşkünlüğünü açıklamaktadır. “Muhteşem Gatsby” gibi bir başlıkla Fitzgerald hem aynı şeyi başarmış hem de başlığa ironi ve ikircikli bir anlam katmıştır.

Kitap başlıkları her türlü şekil ve boyutta olabilir. Bazıları açıklayıcıdır (Alice Harikalar Diyarında, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi), bir kısmı şairanedir (Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği). Bazıları basittir (Jane Eyre, Don Kişot, Karamazov Kardeşler), bazıları ise ortaya çıktığında metnin okuyucuda bıraktığı izlenimi büyük ölçüde değiştirebilecek gizli, daha derin bir anlam içermektedir.

“Savaş ve Barış”

1805 ve 1820 arasında geçen, tarihsel bir anlatı özelliği de taşıyan Savaş ve Barış” Napolyon’un 1812’de Rusya’yı işgalinin hemen öncesinde yapısı tümüyle değişen Rus aristokrasisini konu edinir. Leo Tolstoy’un yaklaşık 1800 sayfalık şaheserinin başlığı hayal gücüne pek yer bırakmıyor gibi görünse de metnin orijinal başlığında geçen ve çevirilere “barış” olarak nakledilen “mir” sözcüğünün Rusçada aynı zamanda “dünya” anlamına geldiği bilinmelidir. “Voina i mir”, “savaş ve dünya” ya da daha spesifik biçimde “savaş ve toplum” olarak da çevrilebilir ve bu ad pek çok eleştirmenin bu büyük eseri anlamlandırmak için kullandığı çatışma ve iş birliği ikilemini sorgulamaya açar.

Başlığın yanlış yorumlandığına inananlar, Rus abecesini değiştirerek “toplum” anlamına gelen mipъ gibi sözcüklerin kullanımdan kaldırılmasına neden olan Bolşevikler’i eleştirmektelerdir. Kitabın isminin ta başından beri “Savaş ve Barış” olduğuna inananlar ise bu görüşlerini birden fazla dil bilen Tolstoy’un, eserinin Fransızca çevirisi gibi diğer yabancı dillere yapılan çevirilerine itiraz etmediğine dayandırmaktalardır. Bu bağlamda denebilir ki yazar her yorumun farkındadır ve bu yorumları da kabul ediyor olmalıdır.

“Cesur Yeni Dünya”

Orijinal gibi görünen pek çok kitap ismi aslında başka metinlerden, özellikle de geçmişten günümüze önemli yer edinmiş kült eserlerden esinlenilmiştir. Bu, Ernest Hemingway’in adını Vaiz 1:5-11‘den alıntıladığı “Güneş de Doğar” isimli eserinde de kullanılan bir yoldur. Aldous Huxley’nin ütopik romanı “Cesur Yeni Dünya” da William Shakespeare’in “Fırtına” adlı oyununun V. perde I. sahnesinde Miranda isimli karakter tarafından dile getirilen şu satırdan kaynaklanmaktadır:

“O wonder!” (Ah, harika bu!)

“How many goodly creatures are there here!” (Ne hoş yaratıklar bunlar böyle!)

“How beauteous mankind is!” (İnsanoğlu ne de sevimliymiş!)

“O brave new world” (Hey güzelim yeni dünya!)

“That has such people in’t!” (Şu insanlarına bak!) 1

Miranda, babası Prospero ile birlikte bir adada, toplumdan yalıtılmış bir şekilde büyümüştür. Onun “Fırtına”da geçen bu sözleri nihayetinde başkaca insanlarla tanıştığı için duyduğu heyecanı ifade etmekle birlikte, insanlığın doğası hakkındaki naif iyimserliğini de açığa vurmaktadır. Huxley bu iyimserliği, vahşi bir insan olarak yansıtılan ve doğup büyüdüğü vahşilere ait kamptan alınarak medeniyeti temsil eden Dünya Devleti‘ne giden, ilk bakışta ütopik görünen, ancak aslında vatandaşlarını daha doğdukları anda sınıflandıran ve onları “soma” adlı libido baskılayıcı bir ilaç almaya zorlayan otoriter bir rejim tarafından yönetilen toplumla tanışan John adlı karakterde yansıtmıştır.

“Rüzgâr Gibi Geçti”

“Savaş ve Barış”a benzer kapsam ve boyutuyla “Rüzgâr Gibi Geçti”, Amerikan İç Savaşı sonrasında ailesinin servetini ve statüsünü yeniden kazanmak için mücadele eden bir çiftçi kızını anlatmaktadır. Köleliğin henüz devam ettiği Güney’i romantize ettiği gerekçesiyle hem övgüye hem de yergiye uğrayan roman, “Tomorrow is Another Day”, “Bugles Sang True” ve “Not in Our Stars” gibi çeşitli isimlerle de anılmıştır.

Çoğu insan "Rüzgar Gibi Geçti"yi ünlü film uyarlamasıyla tanımakradır.

Çoğu insan “Rüzgar Gibi Geçti”yi ünlü film uyarlamasıyla tanımakradır.

İç Savaş sonrası yıkıma uğrayan Georgia’da, General Sherman’ın “denize yürüyüşü” sonrası servetini kaybeden Scarlett’in hayatta kalma macerasını anlatan roman iki sene boyunca listelerde zirvede bulunmuştur. Yazar “Rüzgâr Gibi Geçti” ifadesini bu yürüyüşün eyaletin bütün altyapısını ve kaynaklarını yok etmesinden esinlenerek kullanmıştır.

“Köpek Kalbi”

Yukarıda saydığımız kitapların her biri, ismiyle içerdikleri metinlerin temasını veya mantıksal zeminini birkaç sözcükte özetlemiştir. Mikhail Bulgakov’un “Köpek Kalbi” isimli kitabı da bunlardan farklı bir yapıya sahip değildir. 1925 yılında yazılan ancak 1987 yılına kadar Sovyetler Birliği’nde sansüre uğrayan kitapta, dünya çapında ünlü bir bilim insanı olan Profesör Filipoviç’in, evinde beslediği köpeğin er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirmesi zeminine kuruludur. Bu operasyondan sonra köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür. Köpek, insan hâliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de Sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinmeyi başarabilecektir.

Kitap, Kremlin’in de dikkatini çeken ve İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından en uç noktaya taşınacak bir sözde bilimsel yöntem olan öjeniyi eleştirmenin yanı sıra, SSCB’nin vatandaşlarını yalnızca kişisel çıkarlarıyla ilgilenen burjuva vatandaşlardan yeni bir insan türüne dönüştürebileceği fikrinin parodisini yapmaktadır. Sovyet İnsanı ya da Homo Sovieticus, iktidarın kontrolüne tabi ve kolektifin iyiliği için yorulmadan çalışan insan tipidir. Bu kitaptaki cerrahın deneyi nasıl başarısız olduysa Kremlin’in devlet politikası da başarısız olmuştur.

Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden “Köpek Kalbi”, Bulgakov’un en çok tartışılan yapıtıdır.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Tim Brinkhof’un “4 literary masterpieces whose titles hide a deeper meaning” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Tim Brinkhof, Hollandalı bir gazetecidir ve Esquire , Film & History , History Today ve History News Network için yazılar kaleme almaktadır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. Shakespeare, William. Fırtına. Çeviren Bülent Bozkurt. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1994. S. 115.
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...