Hobbes’un Materyalizmi
Hobbes’a göre, her türlü insani tutku, başlayan ve biten mekanik bir harekettir. Bu açıdan her türlü insan davranışı, doğadaki her şey gibi neden-sonuç ilişkilerine tabidir, incelenebilir ve anlaşılabilir.
Hobbes, dönemindeki egemen görüşün tersine, ahlak ve adaletin insanlara Tanrı tarafından verilmiş olduğu açıklamasını bir yana bırakarak, bizlere devletin kurulmasından önce ne ahlakın ne de adaletin varolduğunu kanıtlamaya girişir.
Tıpkı hayvan gibi insanın da ilk itkisi yaşamını sürdürebilmektir, çıkarıdır.
Hobbes, devletin kurulmasından önce, insanların yasa ve kurumlarla yaşamaya geçmeden önce, yaşadıkları teorik bir evre tasarlar ve buna doğa durumu adını verir. Bu durumda tüm insanlar eşittir ve her şey üzerinde hak iddia ederler; yasalarla bu sınırlanmadığından gerçekten de herkesin her şey üzerinde hakkı vardır. Ama bu aynı zamanda bir savaş durumudur. Çünkü böyle bir durumda ne ayrıcalıklardan, ne mülkiyetten, ne ahlaktan, ne de adaletten söz edilebilir.
Birinin kullandığı bir şeyi başka biri gelip onun elinden alabilir. O şeyin üzerinde herkesin hakkı olduğundan burada bir adaletsizlikten bahsedilemez. Dolayısıyla doğa durumu, ya da temelde aynı anlama gelmek üzere savaş durumu bir güvensizlik durumudur. Ayrıca bu durum insanlığın ilerlemesinin önünde de bir engel oluşturur çünkü mülkiyet güvencesinin bulunmadığı yerde çalışma da anlamsızdır. Bir kişi çalışıp ürettiği şeyin mülkiyetine sahip olamayacaksa bu zahmete girmesinin bir anlamı kalmaz.
Devlet böyle bir ihtiyaçtan doğmuştur. Hobbes’un devletin nasıl kurulduğu açıklaması bir sonraki başlık altında ele alınacaktır. Bununla birlikte, Hobbes’un açıkça seküler bir toplum anlayışı olduğu görülmektedir. Hobbes kendi döneminde ezeli ve ilahi görülen temel kavramların insan elinden çıktığını ısrarla vurgular. Resmi kilise öğretisini kabul etmesiyse ancak merkezi mutlak krallık savunusu ile birlikte ele alındığında anlam kazanır.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım