Hayek’e Göre Liberal Bir Düzenin Kurumları
Liberalizm öncelikli olarak dini inançların söz konusu olduğu hallerde, politik faaliyette ve ekonomik hayatta bireyciliği, özgürlüğü ve toleransı benimsemiş akımları belirten genel terimdir.
Dini sorunlarda liberalizm vicdan özgürlüğünü savunmuş, bağnazlığa karşı çıkmış, kişisel inançlara saygı gösterilmesini istemiştir.
Politikada demokrasi ilkelerini desteklemiştir. İnsan haklarının savunuculuğunu yapmıştır. Vatandaşların kanun önünde eşit olmalarını genel oy hakkının kutsallığını savunmuştur.
Liberallerin politik doktrin akımlarındaki yerleri, statükonun sürekliliğini arzulayan muhafazakarlar ile düzen değişikliği özlemini duyan radikaller arasındadır. Liberalizm, halk içinden çıkmış, “halkla beraber olan ve halk için çalışan” anayasal iktidar düzenlerini benimsemiş bir doktrindir.
İktisadi liberalizm, dışalım serbestliğini, gümrük vergilerinin indirilmesini, serbest rekabeti savunmuş ve devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkmıştır. “Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” sözü iktisadi liberalizmin bir sloganıdır. İktisadi liberalizmin öncülüğünü yapmış ilk iktisatçılar, iş adamları ve politikacılar şunlardır. Adam Smith, Ricardo, Richard Cobden, John Bright ve John Struart Mill.
a) Piyasa Yapısı
Ayakkabı imalatçısı, Jones, ayakkabıya ihtiyaç duyduğunu bildiği için ayakkabı üretmez. Düzinelerce tüccar (ya da daha doğrusu bunların mal verdiği perakendeci), imalatçının tanımadığı binlerce Jones’in ayakkabı satın almak istediğini bildiği için, değişik fiyatlardan belli sayıda ayakkabı satın alacaktır. İşte imalatçı bunu bildiği için ayakkabı üretir.(1) Fiyat mekanizması Hayek’in belirttiği gibi harikulade bir şeydir.(2)
Mekanizma üzerinde anlaşmaya varılan hedefler veya çıkarılacak talimatlar gerektirmemekle, herhangi bir bilince sahip olmamakla beraber binlerce muhtelif malı en verimli kullanım terkibine yöneltir.
Piyasa sistemi, insanların ‘çok çalışmasına’ değil insanların, tüketicileri tatmin edecek doğru yer ve zamanda ve diğerlerinin arzularıyla en az çatışacak bir tarzda diğer insanların arzu ettikleri şeyleri üretmelerine dayanır.
Piyasanın verdiği ödüller, bir malın ve o malı arz eden bireyin çabalarının, diğer insanlar nazarındaki değerini yansıtır. Bu ödüller böylece diğer insanların da fayda temin edeceği ilerdeki faaliyetler için bir itici unsurdur.
Marx gibi bazı düşünürler, ürünün değerinin ona harcanan emek miktarınca belirlendiğini iddia eden, (malların üretimine hiç emek sarf etmediği ve muhtemelen böylece onlara hiçbir değer katmadığı görünen kapitalistlerin kamulaştırmasını meşrulaştırmak için kullanılan) bir ’emek-değer’ teorisini kabul etmişlerdir. Tabi ki bu Hayek’in nazarında gerçeğin tam tersidir. Fiyatlar üreticiye ürünün ne kadar emek ve beceri koymaya değer olduğunu bildirir ve bunu bir şekilde anlayamazsanız, kaçınılmaz olarak piyasanın işlevini idrak etmeniz hiç bir zaman kabil olmayacaktır.
Hayek’in piyasa karşılığının tahsisi konusunda vardığı netice şudur:
Ortak amaçlar hiyerarşisine hizmet etmeyen ama her kişinin kendi bireysel amaçlarını takipte ancak bu şekilde karşılıklı yardımlaşabilecekleri için birbirleriyle işbirliği yapan çok sayıda aktörün bulunduğu bir sistemin işleyişinden daha fazlasını istemek elbette makul olmaz.
Fiyat mekanizması da insanın farkında olmadan tesadüfen bulduktan sonra kullanmayı (tam olmasa da) öğrendiği bir çok sistemden biridir. Üreticiler ve tabi ki tüketiciler arasındaki rekabet, piyasa sürecinin bir diğer asli parçasıdır.
b) Geleneksel Tam Rekabet Modeli ve Hayek’in Eleştirileri
İktisat kitapları başlangıçta genellikle, ‘tam rekabet’ kavramını ele alır. Tam rekabetin tasavvur edilen avantajları piyasa yanlılarının argümanlarında; tasavvur edilen dezavantajları da piyasa muhaliflerinden gelir. Hayek’in fikrine göre, her ikisi de yanlış olup, rekabetin bir çok avantajı şükür ki hiç bir şekilde onun ‘tam’ olmasına dayanmaz.
Geleneksel tam rekabet modeli, ekonomik hayatın dar bir kesimi dışında mevcut olmayan temellere dayanır. Modelin temel varsayımı kesin çizgilerle tanımlanmış herhangi bir mal veya hizmetin çok sayıda üretici tarafından aynı maliyette maksimum miktarda tüketiciye sunulabildiği ve neticede onlardan hiç birinin bilinçli olarak fiyatı belirleyemediği varsayımıdır. Bu modelde fiyatını yükselten her üretici müşterisini kaybedecek fiyatını düşüren her üretici rakiplerinin mukabil hareketiyle karşılaşacaktır. Fiyatlar bu nedenle mümkün olduğu kadar düşüktür.
— Mevzubahis tüm hadiselerin tam olarak bilinebileceği (tam bilgi varsayımı) ve üretim sürecine girmede engellerin olmayışı varsayımıdır.
Hayek bu geleneksel görüşü eleştirisi bu görüşün vuku bulmasının hiç olası olmadığı noktasından ibaret olmayıp, geleneksel görüşün, statik bir durumdan çok bir faaliyet (action) olan rekabet düşüncesini tamamen saptırdığını da belirtir. Hayek’e göre her iktisadi problem – örneğin bir malı arzı veya onu yeni kullanımının keşfi gibi – bazı şeyler değiştiği için ortaya çıkmaktadır. İktisat çalışması bu sürekli değişen dünyada intibakların nasıl yapıldığının incelenmesi olup, geleneksel ders kitapları yaklaşımının yaptığı gibi bir resmi zaman içinde bir noktada dondurmak bize tam olarak hiç bir şey söylemez.
— Üreticilerin piyasalarının tam bilgisine sahip olduğu ‘tam rekabet’ varsayımını gerçekleşmemektedir. Kimse tam bilgiye sahip olmadığı içindir ki bilgiyi ortaya koymaya matuf bir metod -iyi- ama şüphesiz mükemmel olmaktan uzak bir metod olarak fiyat sistemine güveniriz.
Herkesin her şeyi bildiğini varsaydığımızda hiç bir şeyin çözülmeyeceği; ve asıl meselenin daha ziyade mevcut bilginin mevcut olduğu kadar çoğunun kullanılmasının nasıl sağlanabileceği meselesi olduğu ortaya çıkacaktır.(3)
— Tükektici tercihinin ‘veri’ olması mümkün değildir. Bir tüketicinin, önüne tercih konuluncaya kadar o tercihe yönelik nasıl tepki göstereceğini bilemeyiz.
Herhangi bir ürünün tamamen homojem olabileceği -yani tüketicilerin hangi arz kaynağını seçecekleri konusunda tamamen kayıtsız kaldığı- varsayımı aynı şekilde olası değildir.
— Rekabetin fonksiyonu üreticileri ayırmak, bir üreticinin diğer rakip üreticilerinden daha iyi olduğu konusunda onları kanaat sahibi kılmaktır.
— Mevcut üretim metodları ve üretim maliyetleri konusundaki tam bilgi bu nedenle anlamsız bir varsıyımdır.
c) Hayek’in Para ve Enflasyon Üzerine Düşünceleri
Enflasyon, kaynakların yanlış tahsisine sebep olur. Hayik’in ekonomideki parayı analizindeki en önemli özellik, paranın nötr olmadığı hususudur. Para arzındaki bir artış, sermaye ve işgücü istihdamında reel değişiklikler ortaya çıkarır. Enflasyon, işgücü ve sermayeyi, yukarı doğru yükselme seyrini sürdürdüğü sürece ancak ortaya çıkan istihdam alanlarına yöneltir.
Basit miktar teorisi para miktarındaki bir artışın, uzun ve kararsız bir gecikmeden sonra, genel fiyat seviyesinde eşit bir değişiklikle sebep olacağını ileri sürmektedir. Fakat Hayek’in görüşüne göre genel fiyat düzeyinden söz etmek, enflasyonun ekonomik faaliyetlere zarar verme yönünde nasıl işlediğini göz ardı etmektir. Bu genel fiyat seviyesi fikri, eleştirmenlerin, işsizliğin enflasyonun (er ya da geç) zaruri bir sonucu olmadığı varsaymalarına imkan tanır.
Veri enflasyon oranı beklentisi bir kez başlayınca ancak yeni kredide yeni bir artış sinyali (yanlış olmakla birlikte) istihdam ve yatırımı daha ileri hareket ettireceği için, enflasyon artık uyarıcı etkide bulunmaz. Hiç bir ‘orta doz’ ana kesintisiz enflasyon politikası anlamlı değildir ve tabii ki işsizliğe kesinlikle çözüm de değildir.
Hayek yükselen fiyatların, ne var ki enflasyonun nedeni değil sadece tezahürü (neticesi) olduğunu ifade eder.
Enflasyon ne kadar uzun süre devam ederse iş gücündeki yanlış tahsis de o kadar büyük olacaktır. Fakat Hayek’e göre bu işsizlik enflasyonun kaçınılmaz neticesidir. Ve işsizliğin tohumları enflasyonun tabiatında mevcuttur. Enflasyonun uyarıcı etkisini ya yavaşça ya da çabucak ortadan kaldırmayı ve nispi olarak kısa bir süre için çok yüksek oranlı işsizliği seçebilirsiniz.
Eğer enflasyonun üstesinden gelinecekse gerekli ilk şey işlerin arz fazlası olan işlerden sıkıntının olduğu yerlere kolay hareketine izin veren işleyen bir emek piyasasıdır.
Hayek’e göre enflasyon belki de, bir tür hükümet faaliyetinin gittikçe daha çok hükümet kontrolünü zaruri kıldığı bu fasid dairede en önemli biricik faktördür. Bu nedenle artan hükümet kontrolüne doğru gidişi durdurmak isteyenler, çabalarını para politikaları üzerine yoğunlaştırmalıdırlar.
KAYNAKLAR
(1) Butler; Age, sh. 57.
(2) Hayek, İndivudualism and Economic Order, sh. 87, (Zikr. Butler; Age, sh. 2.)
(3) Hayek, İndividualism and Economic Order, 1948. sh. 95, Zkr. Butler; Age, sh. 65.