Francis Bacon’ın Yeni Atlantis (Nova Atlantis) Ütopyası
Bilimin Nova Organum’da belirtilen yollarla mükemmeleştirilmesi, kemale erdirilmesi ve böylece bunun toplumsal düzeni mükemmeleştirmek için kullanılması… işte bu Yeni Atlantis’e uzanan yoldur.
Yeni Atlantis (The New Atlantis) Bacon’ının düşüncelerindeki (ve düşüncelerinin sonucu olduğunu varsaydığı) ideal toplum düzenini yansıttığı eseridir. Felsefi, ütopyacı roman geleneğinin en güzel örneklerinden biri olduğu gibi, eser Bacon’ının özellikle Novum Organum’da belirttiği yöntemlerin sonuçlarının kurgulanışı olarak da ele alınabilir. Yeni Atlantis [değiştir]Bilimin Nova Organum’da belirtilen yollarla mükemmeleştirilmesi, kemale erdirilmesi ve böylece bunun toplumsal düzeni mükemmeleştirmek için kullanılması… işte bu Yeni Atlantis’e uzanan yoldur. Yeni Atlantis (The New Atlantis) Bacon’ının düşüncelerindeki (ve düşüncelerinin sonucu olduğunu varsaydığı) ideal toplum düzenini yansıttığı eseridir. Felsefi, ütopyacı roman geleneğinin en güzel örneklerinden biri olduğu gibi, eser Bacon’ının özellikle Novum Organum’da belirttiği yöntemlerin sonuçlarının kurgulanışı olarak da ele alınabilir.
Francis Bacon (1561-1626) Yeni Atlantis (Nova Atlantis) adlı yapıtında bilimsel ve teknik gelişmelerin toplum ve devlet yapısını belirlediği bir ütopya kaleme almıştır. Güney Yarım Kürede Büyük Okyanusun ortalarında yer alan Ben Salem isimli bir adada kurulmuş olan bu devlet dış dünyadan kopuk bir yaşam sürdürmekte, sadece 12 yılda bir dış ülkelere bir gemi göndererek oralardaki bilimsel gelişmeleri ve yenilikleri izlemektedir. Öteki ülkeler bu devletin varlığından haberdar olmadığından heyet icraatlarını kılık değiştirerek ve kimseye belli etmeden yürütür. Okyanusta yolunu kaybeden yabancı bir gemi, mürettebatıyla bu adaya düşünce adalılar bu yabancılara içtenlikli bir konukseverlik gösterirler ve bir yetkili adanın toplum ve devlet yapısını bu yabancılara betimlemeye başlar.
Adada dikkati çeken en temel nokta, bilimsel aydınlanmanın, bilimsel ve teknik gelişmenin ulaştığı yüksek düzey ve buna bağlı olarak sağlıklı ve kültürlü bir toplum yetiştirilmiş olmasıdır. Ülkeyi bir bilim kurulu yönetmektedir. Süleyman Evi denilen yerde çalışmalarını sürdüren ve Bilimler Haznesi adıyla anılan bu kurulunun görevi “olayların sebepleri ve gizli nedenleri üzerine bilgi edinmek, mümkün olan her şeyi yapabilmek için insanın doğa üzerine egemenliğinin sınırlarını genişletmektir.” Kurul 36 kişiden oluşur ve üyelerinin her biri bilimin belli bir alanında derin bir uzmanlığa sahiptir. Bunların çalışmaları gizlidir, sadece kendilerinden sonra gelecek olanları yetiştirirler. Işık Toplayıcıları adı verilen 12 kişilik grup gizlice yabancı ülkelere giderek son bilimsel gelişmeleri ülkeye taşırlar. Geri kalanlarsa bilimsel araştırma ve incelemenin tüm farklı veçhelerini gerçekleştirerek bilimsel gelişmeyi ileriye taşımaya çalışırlar. Bunlar üçer kişiden oluşan on iki gruba ayrılırlar ve gruplar yaptıkları işlere göre adlar alırlar. Örneğin üç üye bütün kitaplarda buldukları denemeleri topladıkları için bunlara ‘yağmacılar’ denmektedir. Geri kalan gruplar ise ‘sır adamları,’ ‘madenciler,’ ‘toplayıcılar,’ ‘drahomacılar,’ ‘lambalar,’ ‘aşçılar’ ve ‘doğa yorumcuları’ adlarıyla anılırlar.
Ben Salem’in bilim kurulunun asli görevi olayların sebepleri ve gizli nedenlerini öğrenmek ve insanın doğa üzerindeki egemenliğinin sınırlarını genişletmektir.
Süleyman Evinin bilginleri tüm evreni aydınlatacak olan ışığı yakalamışlardır. Kurumun çalışma araçları ya da ortamları 21 grupta toplanmaktadır: Derin mağaralar, yüksek kuleler, yapma kaynaklar, yapma doğa evleri, sağlık odaları, hamamlar, bahçeler ve tüm geri kalanlar bilimsel araştırmaların sonuçları olan kazanımlar ya da yeni inceleme ve araştırma alanlarıdır. Bilimsel gelişmenin en üst düzeyini ve evrensel ışığı yakalamış olmak bu toplumun tüm bireylerini aydınlanmış ve erdemli kılmıştır ve bu yüzden mutlu bir yaşam sürdürmektedirler.
Bilimin sağladığı nimetlere böylesine katıksız bir inanç, uzun yüzyıllar boyunca her şeyin dinle açıklandığı ve halen de açıklanmaya devam edildiği bir dönemde dinsel kurumlara meydan okuma ve bir alternatif sunma olarak anlamlıydı hiç kuşkusuz. Bilimsel ilerleme ve buluşların yarattığı güven ortamı ve iyimser hava her türlü güçlüğü bilimin çözeceğine olan inancı pekiştiriyordu. Bacon’un bu bilim toplumu ütopyası, dönemindeki gelişmelerin bir yansıması olarak kabul edilebilir. Aynı ideal Campanella’da da bulunmaktaydı. Ne var ki günümüzde bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yol açtığı çevre felaketleri bu konu üzerinde yeniden düşünmeyi ve öz eleştiri yapmayı gerektirmektedir.
Bacon’un, bilim üzerine kurulu ütopik devlet tasarımı, her şeyin din üzerine kurulu olduğu Ortaçağ’ın Hıristiyan devlet tasarımına bir alternatif sunması bakımından anlamlıdır.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı