Felsefe hakkında her şey…

Demokritos’un Boşluk Fikri

11.05.2020
2.592

Boşluk, atomların arasındaki uçsuz bucaksız bir aralıktır. Başka deyişle, Demokritos için boşluk varlığı meydana getiren sonsuz sayıdaki atomun hareketine olanak tanıyan sınırsız bir mekândır.

Demek ki Demokritos’un adeta bir boşluk (Latince: vacuum), bir aralık olarak gördüğü mekân (Yunanca: τόπος) olmasaydı, atomların hareket sahası da olmayacaktı, dolayısıyla atomlar birbirlerine kenetlenip birbirlerinden ayrılarak gerçekleştirdikleri hareketleri yapamayacaklardı ve bunun sonucunda varlıkları meydana getiremeyeceklerdi.

Böyle bir şeyin olması da mümkün olamayacağından, demek ki boşluk (mekân) gerçektir. Çünkü atomlar ancak böyle sınırsız bir mekânda rahatça hareket ederler, bazen bir üzüm salkımını andıracak şekilde birbirlerine kenetlenir, bazen de birbirlerine çarpıp dağılırlar; bunun sonucunda da değişik varlıkların doğumuna ve dolayısıyla tüm âlemin oluşumuna yol açarlar.

Demokritos’un boşluk (mekân) öğretisi Parmenides ve özellikle Zenon’un geliştirdiği hareketin olamayacağına dair fikirlere ve paradokslara adeta karşı bir duruştur. Çünkü, daha önce bahsedildiği üzere, Parmenides ve takipçilerine göre, her hareketin bir boşluğa ihtiyacı olacağına göre, hiçbir şey varolamaz; çünkü boşluk diye bir şey yoktur. Ama, görüldüğü gibi, Demokritos boşluk fikrini gündeme getirip kendine göre kanıtlayarak onların bu öğretisine karşı bir yanıt vermektedir.

Demokritos’un atom, boşluk ve boşlukta hareket konusunda Leukippos’un Diogenes Laertios aracılığıyla edindiğimiz fikirlerinden hareket ettiği açıktır. Çünkü Diogenes Laertios’a göre, Leukippos için “evren bir bölümü dolu, bir bölümü boş olan bir sonsuzdur; Dolu olan bölüm öğelerdir (atomlardır). Bu öğeler sonsuz sayıda dünyanın oluşumunu sağlar ve bu dünyalar en sonunda yine bu öğelerde çözülürler.

Dünyalar şu şekilde oluşur: Çeşitli biçimlerde bir sürü atom sonsuzluktan çıkıp büyük bir boşluğa girer ve bir araya toplanıp bir burgaç (anafor, döngü, çevrinti hareketi) oluşturur. Bu burgaç içinde ögeler (atomlar, cisimler) birbirlerine çarpar, döne döne birbirinden dört bir tarafa ayrılır. Ancak benzer atomlar birbirleriyle birleşirler. Atomların sayısı çok olduğundan, dengeli bir şekilde devinemezler, hafif olanlar elekten geçer gibi, dıştaki boşluğa yönelir, kalanı da bir arada kalır ve birbirlerine kenetlenip birlikte devinirler, böylece ilk küre şeklindeki kütleleri oluştururlar.”

Büyüklü küçüklü sayısız dünya olduğu fikrini hocasının bu fikrinden alan Demokritos da, yukarıda belirttiğimiz gibi, yine hocası Leukippos’a mal edilen ve ondan daha önce de Melissos’un söylediği iddia edilen düşünceyi kesinkes dile getirir: “Hiçbir şey yokluktan varolmaz ve varolan şey asla yok edilemez.” Demek ki hem Leukippos hem de Demokritos için, hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmemektedir. Her şey bir nedene bağlıdır ve bir zorunluluğun sonucudur.

Daha önce, atomların kendi içinde hareketsiz, niteliksiz ögeler olduğu söylenmişti. Peki onları hareke geçiren nedir, sorusuna Demokritos’un verdiği yanıt nasıl bir yanıttır? Anaksagoras gibi Nous mudur, bu hareketi başlatan ya da Empedokles gibi Sevgi ve Nefret gibi birer güç mü onları harekete geçiren? Aristoteles bu konuda Atomcuların sessiz kaldığını, doyurucu hiçbir açıklama yapmadığını söyler. Ona göre anlaşılan ilk atomcular atomların hareketini kendiliğinden bir hareket olarak görmektedir. 

Buradan çıkaracağımız tek sonuç, ilk Atomcular için “atomların ezelden beri doğal bir harekete sahip oldukları, ayrıca bir araya gelip varlıkları meydana getirmeleri sonucunda ortaya çıkan bir harekete sahip olduklarıdır.” Atomların varlıkları meydana getirirken sahip oldukları hareket, bir tür çarpma ve vurma hareketidir. Önceki ezeli ve doğal hareketten farklıdır bu hareket. Çünkü artık çarpma ve vurma hareketi gibi anlamlı ya da tanımlı bir hareket söz konusudur. Bu hareket de hiç kuşkusuz doğaldır, ama öncekine göre belli bir başlangıcı vardır.

Aristoteles’in dikkat çektiği bu hareket sorunu, Hellenistik dönemin ünlü Atomcusu Epikuros tarafından aşılmaya çalışılmıştır. Çünkü Epikuros’a göre atomların bir ağırlığı vardır ve bu yüzden sonsuz boşlukta yukarıdan aşağıya doğru düşmektedirler ya da hareket etmektedirler. Görüldüğü gibi Epikuros bu sorunu atomların kendi içlerinde var olan ağırlığına dayanarak çözmeye çalışmaktadır. İlk atomcularsa atomların bir ağırlığa ya da hafifliğe ancak bir araya gelmeleri sonucunda kavuştuklarını iddia ederler.

Ayrıca onlar atomların, Leukippos’un da söylediği gibi, yukarıdan aşağıya değil de, dört bir yöne hareket ettiklerini belirtmektedir. Bu tarz bir hareket karışık ve belirsiz bir hareketmiş gibi görülebilir. Ama Demokritos’un hiçbir şeyin rastgele oluşmadığını belirtmesi bu hareketin de belirli nedenlere dayandığını ve aslında doğal anlamda karışık ve belirsiz olmadığını gösterir.

Çünkü atomlar her ne kadar her yöne doğru hareket etseler de, onların birbiriyle temas etmeleri, birleşmeleri, çarpışmaları belli bir zorunluluk altında olmaktadır. Bu hareketler kesin bir şekilde belirlenmiştir. Mekanik bir nedensellik sonucunda meydana gelmektedir. Bu da açıkça bir determinizm’dir.; yani evrende bütün olan bitenlerin nedensellik bağlantısı içinde ele alındığı bir görüşün yansımasıdır. Başka deyişle, her olayın başka olayların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ileri süren öğretinin bir örneğidir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...