Felsefe hakkında her şey…

Burjuvazinin Doğuşu ve Mücadelesi

21.05.2020
1.125

Ticaretin, manüfaktürlerin, dokuma sanayiinin gelişmesinin önemli bir sonucu, şüphesiz, özellikle kentlerde burjuvazinin gelişmesiydi. Bunlar hızla zenginleşiyor ve güçleniyor; bu süreçte önlerine sayısız engel getiren soylu sınıfına ve feodal düzene gittikçe daha çok diş biliyorlardı.

Şehir toprağı soylulara aitti ve bunlar “şehirlerdeki topraklarını başka yerlerdeki topraklardan ayrı bir gözle görmezlerdi. Buradan da vergi almayı, tekellerinden faydalanmayı, yeni haraç ve hizmet yükümlülükleri yüklemeyi, malikane topraklarında olduğu gibi, mahkemeleri yönetmeyi düşünürlerdi. Ama sşehirlerde bu isler yürümüyordu.”

Kentliler “özgürlük istiyorlardı. İstedikleri gibi gidip gelmek istiyorlardı … Toprağın özgür olmasını da istiyorlardı. Toprağı falancadan kiralanmış olan filancadan kiralamak hoşlarına gitmiyordu. Şehirli, toprağı ve topraktaki evleri toprak beyinden farklı bir gözle görüyordu. Şehirli is için acele paraya ihtiyaç duyabilir, malını istediği gibi satmak ya da ipotek ettirmek isteyebilirdi. Bunun için sıra sıra tasarruf hakkı sahibinden izin almak isine gelmezdi.

Lorris’in (bir kent) beratı bu konuya söyle değinir:

“Malını satmak isteyen her şehirliye bunu yapma ayrıcalığı tanınmıştır.’ … Şehirliler kendi mahkemelerinde kendilerini yargılamak istiyorlardı. Statik bir toplum için tasarlanmış, canlı bir ticaret şehrinde ortaya çıkan sorunları ele almakta tamamen yetersiz, ağır aksak malikane mahkemelerini istemiyorlardı. Bir malikanenin lordu ipotekten, krediden, ya da genel olarak is yasasından ne anlardı? Hiçbir şey! Hem zaten, bu islerden anlasa bile, bilgisini ve mevkiini şehirlinin değil, kendi yararına kullanacağı apaçıktı. Şehirliler kendi sorunlarını kendi çıkarları uyarınca ele alabilecek mahkemeler kurmak istiyorlardı. Ayrıca kendi ceza kanunlarını yapmak istiyorlardı. . . Kendi ‘şehir asayiş’lerini istiyorlardı. . . Kendi değişen dünyalarında sadece bir bas belası olan feodal haraçların, ödemelerin, yardım ve cezaların çokluğundan hoşlanmıyorlardı. İş yapmak istiyorlardı; onun için de ayak bağı olan bütün engellerden kurtulmaya can atıyorlardı. Şehirlerin denetimini hemen ele geçiremediler ama, azar azar kazandılar. Önceleri lordlar şehirdeki bazı haklarını şehirlilere satıyorlardı, sonra başkalarını, derken bazı başka haklarını satınca, şehir hemen hemen tamamen lorddan bağımsız oluyordu.”

Burjuvazinin kentlerde kazandıkları bu mevkiler önemliydi, ama kendileri için yeterli değildi. Böylece önce soyluların yetkilerinin kısıtlanmasından sonunda ayrıcalıkların toptan kaldırılması ve herkes için aynı derecede geçerli olacak bir anayasanın kabul edilmesine uzanan taleplerini gerçekleştirmek üzere uzun süreli bir mücadeleye başladılar.

Burjuvazi bu mücadelesinde yalnız değildi. Her köklü değişimde olduğu gibi, feodalizme karsı mücadelede de kitlelerin gücüne gereksinme vardı. Hızla mülksüzleşen, dilencileşen, serflik boyunduruğu altında ezilen halk da ayrıcalıklara karsı mücadelede yerini aldı.

Kaynak: Yüksek Lisans Tezi Tebaadan Yurttasa Geçis: Hobbes, Locke ve Rousseau’da Toplum Sözlesmesi Kuramları; Ayşe Deniz Hakyemez

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...