Felsefe hakkında her şey…

Bazı insan hakları diğerlerinden daha mı önemlidir?

10.03.2024
Bazı insan hakları diğerlerinden daha mı önemlidir?

ABD Uluslararası Dinî Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) her yıl dünya genelindeki dinî baskılara ilişkin bir rapor yayınlayarak Dışişleri Bakanlığı’na özellikle belirli ülkeleri ağır ihlallerde bulunan ülkeler olarak ilan etmesini tavsiye ediyor. Örneğin 1 Mayıs 2023’te yayınlanan raporda İran, başörtüsü nedeniyle aylarca süren protesto gösterileri ve tutuklamaların ardından özellikle eleştirilen ülke oldu. 1 Sri Lanka, Küba ve Nikaragua da endişe verici bölgeler olarak gösterildi. Nikaragua özellikle Katoliklere yönelik baskı uygulamakla suçlandı. 2

1998’de çıkarılan Uluslararası Dinî Özgürlükler Yasası ile oluşturulan komisyon, dinî ifade özgürlüğü hakkının ABD’deki insan hakları tartışmalarında ne kadar önemli bir rol oynamaya başladığının bir örneğini teşkil ediyor. 3 Mevzuat ve Yüksek Mahkeme’nin son kararları, doğum kontrolüne ilişkin Hobby Lobby kararı gibi iyi bilinen davalar da dâhil olmak üzere, dinî özgürlük taleplerinin ülke içinde kabul edilme olasılığının arttığı yeni bir yasal ortam ortaya çıkardı. 4

Mahkemelerin ve politikacıların dine nasıl yaklaştığına dair pek çok tartışmanın altında genellikle dile getirilmeyen bir soru yatıyor: Herhangi bir insan hakkı, özellikle de dinî özgürlük hakkı, diğerinden daha mı önemlidir? Ve insan hakları talepleri birbiriyle çatıştığında ne olacaktır?

Son birkaç on yıldır Birleşmiş Milletler tüm insan haklarını birbirine bağlı olarak tanımlamaya özen gösteriyor. 5 Bu görüşe göre, herhangi bir insan hakkının korunması tüm insan haklarının korunması anlamına geliyor. 6

Örnek olarak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nde tanınan iki ayrı hakkı ele alalım: yeterli gıda hakkı ve protesto hakkı. 7 Yaşamak için yeterli yiyeceği olmayan bir kişinin protesto etmesini sağlayacak sağlığa ve enerjiye sahip olması pek olası değildir ve devlet politikaları nedeniyle yiyecekten mahrum kalan biri, yiyecek hakkını talep etmek için protesto etme ihtiyacı hissedebilir.

BM ve birçok insan hakları savunucusu da tüm hakların eşit olduğunu ileri sürüyor: Hiçbir insan hakkı diğerinden daha ağır basamaz.

Bu görüşe göre, bir hakkın geçici olarak askıya alınmasının izin verilebilir tek nedeni başka bir hakkı korumak olabilir. Bu durumda dahi, ilk hakkın kısıtlanması son çare olmalı ve mümkün olan en kısa sürede eski durumuna getirilmelidir.

Örneğin, aktif tüberküloz veya başka bir bulaşıcı hastalığı olan bir kişinin bir süreliğine karantinaya alınması kararlaştırılabilir. Zorunlu karantina bireyin hareket özgürlüğü hakkını kısıtlar, ancak diğer insanların yaşama ve sağlık haklarını korumanın daha elzem olduğu düşünülür.

Başka bir deyişle, haklar bazen çatışabilir, ancak hepsi birbirine bağlıdır ve ilke olarak eşit öneme sahiptir. Hiçbir insan hakkı göz ardı edilemez veya önemsiz görülemez.

İnsan haklarına ilişkin uluslararası tartışmalar her zaman bu görüşü yansıtmamıştır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Holokost ve İkinci Dünya Savaşı‘nın dehşetinden sonra 1948 yılında kabul edilmiştir. Hakların korunmasının uluslararası insani yardım politikasını şekillendirmesi gerektiğine dair genel bir uluslararası mutabakat sağlamıştır. Ancak, BM Genel Kurulu bildirgedeki hakları uluslararası hukukta uygulanabilir kılmaya çalıştığında, farklı hak türlerinin önemi konusundaki anlaşmazlıklar bir değil iki sözleşmeye yol açmıştır: Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme. Çin ve Suudi Arabistan da dâhil olmak üzere bazı ülkeler ilkini onaylamamıştır; Amerika Birleşik Devletleri de dâhil olmak üzere bazıları da ikincisini onaylamamıştır.

Günümüzde de pek çok siyasi lider tüm hakları eşit önemde görmüyor. Örneğin, Çin devletinin vatandaşların mahremiyetini düzenli olarak ihlal ettiği ve azınlık gruplarına acımasızca baskı uyguladığı biliniyor. Çinli liderler ve devlete ait medya, insanların barış ve temel geçim hakkı gibi sosyal ve ekonomik haklarının iyileştirilmesinin, medeni ve siyasi hakların gözetilmesinden daha öncelikli olduğu konusunda ısrar ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bunun tam tersi söz konusu. ABD’li liderler ve nüfuzlu düşünce insanları sık sık, oy kullanma ya da adil yargılanma hakkı gibi medeni ve siyasi hakların ekonomik ve sosyal haklardan daha temel haklar olduğunu, bunların savunulmasının daha gerçekçi ya da ülkenin siyasi düşünce tarihine daha uygun olduğunu iddia ediyor. Örneğin, Wisconsin Senatörü Ron Johnson ve Kentucky Senatörü Rand Paul gibi bazı Cumhuriyetçi politikacılar sağlık hizmetlerinin bir hak değil bir ayrıcalık olması gerektiğini savunmuşlardır. 8

insan hakları, özgürlük, birlik, beraberlik, insanlar

ABD dış politikasının farklı hak türlerine yönelik koruyucu önlemler arasında nasıl bir denge kurması gerektiğine ilişkin sorular 2019 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun “Devredilemez Haklar Komisyonu”nu kurmasıyla gündeme geldi. Bu komisyonun amacı, hem İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden hem de ABD’nin kurucu metinlerinden yola çıkarak ABD yönetimine insan hakları konusunda tavsiyelerde bulunmaktı.

USCIRF Devredilemez Haklar Komisyonu‘nda yer almamış, ancak komisyonun çalışmalarını destekleyen bir bildiri yayımlamıştı. O dönemde USCIRF’in başkanı, kâr amacı gütmeyen Evanjelik Aile Araştırma Konseyi‘nin başında olmasıyla tanınan Tony Perkins’ti. Perkins açıklamasında din özgürlüğünden “en temel” insan hakkı olarak bahsetti.

Komisyonun raporu, tüm bireylerin doğuştan sahip olduğu “devredilemez” hakları, geleneklere ve yazılı hukuka dayanan “pozitif” haklardan ayırma girişimi nedeniyle hukukçulardan ve akademisyenlerden hem övgü hem de eleştiri aldı. Rapor, “kurucuların bakış açısına göre” mülkiyet hakları ve dinî özgürlüğün en temel haklar olduğunu ve devletlerin ekonomik hakları ancak bu haklar mülkiyet ve dinî özgürlük haklarını ihlal etmediği sürece desteklemesi gerektiğini iddia ediyordu.

Raporda ayrıca, “her iki tarafın da iddialarını temel haklar terimleriyle ifade etmesinin olağan olduğu” birkaç “ayrıştırıcı sosyal ve siyasi ihtilaftan” biri olarak nitelendirilen eşcinsel evlilik hakkı gibi bazı hak talepleri de yerleşik hukuktan ziyade tartışma konusu olarak ifade edildi. Raporu kaleme alanlar, “hak taleplerindeki artışın, bazı açılardan gecikmiş ve meşru olmasına rağmen, kendi içinde aşırılıklara yol açtığını” savundular.

Kısacası, komisyon mülkiyet hakları ve dinî özgürlük taleplerine öncelik vermiştir. Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığı da bu öncelikler doğrultusunda hareket ederek dünyanın dört bir yanından sivil ve dinî liderlerle din özgürlüğü konusunda iki zirve düzenlemiştir. Dışişleri Bakanlığı ayrıca, diğer insan hakları konusunda benzer girişimler olmaksızın, yirmi ülkeden oluşan bir “Uluslararası Dini Özgürlük İttifakı” kurmuştur.

Başkan Joe Biden yönetiminde, Devredilemez Haklar Komisyonu rafa kaldırılmıştır. Dışişleri Bakanı Antony Blinken tüm insan haklarının “eşit” olduğunu savunmuş ve komisyonun raporunu bir haklar “hiyerarşisi” yaratıyor gibi göründüğü için eleştirmiştir.

Biden yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı, LGBTQ+ bireylerin hak taleplerini destekleme konusundaki niyetlerini ifade etmiştir. Kısa bir süre önce, Uganda’yı eşcinsel ilişkilere ölüm kadar ağır cezalar getirecek yeni bir yasa tasarısı nedeniyle yaptırım uygulamakla tehdit etmiştir.

Son Uluslararası Dinî Özgürlükler Raporu, dinî özgürlük hakkının pek çok yerde tehdit altında olduğunu göstermektedir. Tüm dünyanın bu hakkın anlamlı bir şekilde korunmasını sağlamak için kat etmesi gereken uzun bir yol vardır. Aynı zamanda, bu hakkı korumanın diğerlerini ihlal etmek anlamına gelip gelmeyeceği konusundaki tartışmalar da hararetli bir şekilde devam etmektedir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Laura E. Alexander’in “Are some human rights more important than others? Religious freedom advocates often put it first” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. OF THE U.S. COMMISSION ON INTERNATIONAL RELIGIOUS FREEDOM, 2023. “ANNUAL REPORT”.  https://www.uscirf.gov/sites/default/files/2023-05/2023%20Annual%20Report.pdf
  2. National Catholic Reporter, “Annual US religious freedom report highlights persecution of Catholics in Nicaragua”, Erişim: 09.03.2024, https://www.ncronline.org/news/annual-us-religious-freedom-report-highlights-persecution-catholics-nicaragua
  3. Congress, “H.R.2431 – International Religious Freedom Act of 1998”, Erişim: 09.03.2024, https://www.congress.gov/bill/105th-congress/house-bill/2431
  4. Oyez, “Burwell v. Hobby Lobby Stores”, Erişim: 09.03.2024, https://www.oyez.org/cases/2013/13-354
  5. Birleşmiş Milletler, “What are human rights?”, Erişim: 10.03.2024, https://www.ohchr.org/en/what-are-human-rights
  6. Birleşmiş Milletler (Toplantı Haberleri ve Basın Bültenleri), “HUMAN RIGHTS ARE UNIVERSAL, INDIVISIBLE, INTERDEPENDENT, SECRETARY-GENERAL STRESSES IN VIDEO MESSAGE TO INTERNATIONAL JOURNALISTS’ ROUND TABLE”, Erişim: 10.03.2024, https://press.un.org/en/1997/19971208.hr4344.h
  7. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi Yüksek Komiserliği, “Universal Declaration of Human Rights – English”, Erişim: 10.03.2024, https://www.ohchr.org/en/human-rights/universa
  8. MSNBC, “GOP senator: Health care coverage is ‘a privilege,’ not a right”, Erişim: 10.03.2024, https://www.msnbc.com/rachel-maddow-show/gop-senator-health-care-coverage-privilege-not-right-msna1025576
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...