Felsefe hakkında her şey…

Bilinci Değiştiren İlaçlar: Psikoaktif İlaçlar ve Madde Bağımlılığı

23.11.2019

İlaçla yaratılan bilinç değişikliği, vücuda kimyasalların girmesiyle gerçekleşir. Çok eski zamanlardan beri insanlar uyarılmak ya da gevşemek, uyumak ya da uyumamak, normal algıyı artırmak ya da varsaylar (hallüsinasyon) deneyimlemek için ilaç kullanmışlardır. İlaç, bir organizmanın işlevini kimyasal olarak değiştiren herhangi bir maddedir. Burada sözü edilen psikoaktif ilaçlar; sinir sistemini etkileyerek davranış, bilinç ve/veya duygudurumda değişiklik yaratan ilaçlardır (Smith ve ark., 2003).

Alkolü de içeren psikoaktif ilaç ya da maddelerin herhangi birinin tekrar tekrar kullanılması madde bağımlılığına yol açabilir. Madde bağımlılığı, fiziksel olarak bir ilaç/maddeye bağımlı hâle gelmektir. Madde bağımlılığının üç temel özelliği vardır: Birincisi, kişinin bir ilaç/maddeye karşı geliştirdiği toleranstır. Kişi, fiziksel olarak bir ilaca/maddeye o kadar alışır ki istenen etkiyi vermesi için daha yüksek miktarlarda o ilaçtan/maddeden alması gerekir. İkincisi, sürekli kullanılan ilaç/maddenin alınmaması durumunda ortaya çıkan yoksunluk belitileridir. Yoksunluk belirtileri, kişiye rahatsızlık veren fiziksel ya da psikolojik tepkilerdir. Üçüncüsü, bağımlısı olunan ilaç/maddenin takıntılı kullanımıdır. Kişi, niyetlendiğinden daha fazla ilaç/madde alır, ilaç/madde kullanımını kontrol etmeye çalışır; ama başarısız olur ve ilaç/madde elde etmek için oldukça fazla zaman harcar (Smith ve ark., 2003).

Madde bağımlılığı ile madde kötüye kullanımı birbirinden farklıdır. Madde kötüye kullanımı, bir ilaç/maddenin ciddi sonuçlarına rağmen sürekli kullanılması ancak ona bağımlı olmaması, yani bağımlılık özelliklerinin (tolerans, yoksunluk belirtileri ve takıntılı kullanım) görülmemesidir. Örneğin tekrarlayan kazalar, işe gidememe ya da evlilikte sorunlar yaşama gibi problemlerle sonuçlanan alkole aşın düşkünlük (bağımlılık özellikleri yoksa); alkolün kötüye kullanımıdır (Smith ve ark., 2003).

Psikoaktif ilaçlar üç gruba ayrılır: Depresanlarstimülanlar (uyaranlar) ve halüsinojenler.

Depresanlar

Depresanlar, merkezi sinir sistemini ketleyerek ya da yavaşlatarak kişinin bilinç durumunu ve davranışlarını değiştiren ilaçlardır. Alkol, barbitüratler ve opiatlar; depresan grubunu oluşturur.

İnsanlar genellikle alkolün kişiyi neşelendirdiğini, duygularını açığa çıkardıklarını düşündükleri için alkolün bir stimülan değil de depresan olduğunu öğrendiklerinde şaşırırlar. Az miktarda alkol, uyarıcı işlevi görüyor gibi görünse de yüksek miktardaki alkol depresan olarak işlev görür. Alkol, beynin ketleyici aktivitelerini bastırır. Beyindeki ketlemelerin ortadan kalkmasının sonuçlarından biri, kişinin muhakeme yeteneğini bozmasıdır. Ayrıca koordinasyonu, dengeyi, derinlik algısını; düşünme, bellek ve uyancılara tepki verme hızını da bozar (Uba ve Huang, 1999).

Alkol duyulan körelterek acı, soğuk ve diğer rahatsız edici durumların yoğunluğunu azaltır. Ayrıca alkol, sosyal ketlemeleri de azaltır. Yüksek miktarda alkol tükettikten sonra insanlar tehlikeli davranışları yapmaya ve söz ve eylemlerinde daha kontrolsüz olmaya eğilimli hâle gelirler (Baron, 1996). Alkol, en fazla kötüye kullanılan maddedir. Alkolün etkileri ve tüketilme biçimleri kültür ve cinsiyet gibi pek çok sosyal faktöre göre değişiklik gösterir.

Barbitüratlar, diğer bir depresan ilaç grubunu oluşturur. “Sakinleştirici” olarak bilinen bu madde, uyku ilaçlarında ve kişinin gevşemesi için verilen diğer ilaçlarda bulunur. İlk defa 19. yüzyılda üretilen bu ilaçlar, merkezi sinir sistemindeki aktiviteyi bastırır ve kişinin aktivasyonunu ve zihinsel uyanıklığını azaltır. Barbitüratların bu etkileri nasıl ürettiği kesin olarak bilinmemektedir. Etkileri açısından alkole çok benzeyen bu ilaçlar, ilk başlarda yüksek dozlarda alınınca insanda gevşeme ve coşku hisleri yaratır. Ancak alımı sürdürüldüğünde ciddi ölçüde sersemliğe, kelimeleri yuvarlayarak anlaşılmaz şekilde konuşmaya, bellek yanılmasına ve konsantrasyon kaybına yol açarlar. Aşırı yüksek dozlar öldürücü olabilir; çünkü beynin solunumu düzenleyen kısmını felç eder. Barbitüratlara tolerans yavaş geliştiği için ölüm gerçek bir risktir. Aslında insomni gibi uyku bozukluklarında verilseler bile bu ilaçların normal bir uyku sağladıkları pek söylenemez (Baron, 1996).

Depresan grubu ilaçların üçüncüsü opiatlardır. Kullanımı çok eskilere dayanan opiatlar, afyon kozalağından elde edilen bir maddedir. Buna benzeyen sentetik maddeler de üretilmektedir. Opiatlar, tıpta ağrıyı azaltmak için kullanılırlar; ancak duygudurumu değiştirdikleri ve kaygıyı azalttıkları için yasa dışı kullanımları da yaygındır. Opiatlardan biri olan kodein, en azından düşük dozda, öksürüğü bastırmak için ve ağrı kesici olarak reçete edilir ve etkisi hafiftir. Morfin ve onun türevi olan eroinin etkisi ise çok daha güçlüdür. Yasa dışı opiatların çoğu eroin içerir (Smith ve ark., 2003). Eroin, alınmadığında çok rahatsız edici yoksunluk belirtileri ortaya çıkarır. Titreme, ağır kramplar, kusma vb. yoksunluk belirtileri bir hafta içinde azalır. Aynı olumlu ruh haline girmek için gittikçe daha fazla miktarlarda alınmayı gerektirir. Bağımlılığın ileri dönemlerinde artık bilinci değiştirmek için değil yoksunluk belirtilerinden kurtulmak için alınır (Morris, 2002).

Stimülanlar

Depresanların tersine stimülanlar, merkezi sistemindeki aktiviteyi artırarak ve hızlandırarak bilinçte değişikliğe yola açarlar. Bu ilaçlar/maddeler, sinir düğümlerindeki epinefrin, norepinefrin, dopamin ve serotonin miktarını artanılar. İlacın/maddenin etkisi, her bir nöronun bunlardan birini aynı anda ateşlemesiyle ortaya çıkar. Bu etkinin sonucu, hem fiziksel hem de zihinsel uyarılmadır. Kalp atım hızı ve kan basma artar, diğer yandan kişi aşırı uyarılmış hale gelir. Stimülanlar; kafein, nikotin gibi günlük yaşamımızda çok tükettiğimiz maddeleri, amfetaminleri ve kokaini kapsar. Amfetaminler, 20. yüzyılın ilk yarısında keşfedilmişlerdir. Kimyasal olarak sempatik sinir sistemini uyaran epinefrine benzedikleri için astım tedavisinde kullanılırlar. Amfetamin içeren ilaçların alınmasından hemen sonra kişinin uyarılma düzeyi artar, yorgunluk ve sıkıntı hisleri azalır. Dayanıklılık gerektiren ağır aktivitelerde işi kolaylaştırmak için amfetamin alınır.

Diğer ilaçlarda olduğu gibi amfetaminler de duygudurumu değiştirmek ve kendine güveni artırmak için kullanılırlar. Ayrıca, insanlar uyanık kalmak için de bu ilaçları kullanır. Düşük dozlarda alındıklarında etkileri geçince çökkünlük ve yorgunluk hissi verirler ve bu tekrar amfetamin almak için istek yaratabilir. Amfetaminlere tolerans çok hızlı gelişir, aynı hissi yaşamak için daha fazla miktarlarda alınmayı gerektirirler. Uzun süreli amfetamin kullanımı fiziksel ve ruhsal sağlıkta ciddi bozulmalara yol açar. Bu kişiler akut şizofreniye çok benzer belirtiler gösterirler. Bu belirtiler, paranoid sanrılar ve görsel ve işitsel halüsinasyonlardır (Smith ve ark., 2003; Morris, 2002).

Kokain, Güney Amerika’da yetişen koka bitkisinin yapraklarından elde edilen bir stimülandır. 20. yüzyılın başlarında kokaini elde etmek kolaydı ve kullanımı çok yaygındı. Sonradan kullanımı azaldı, ancak 1980 ve 90’larda yasa dışı olmasına rağmen kullanımı tekrar arttı. Daha önceki bilgilerin tersine kokain, yüksek derecede bağımlılık yapan bir maddedir. Aslında kokain, krak adı verilen formunda daha fazla bağımlılık yapıcı ve daha tehlikeli hale gelmiştir. Krak, kokainin ısıtılması ve kimyasal olarak işlemden geçirilmesiyle elde edilir. Kokain burundan çekilir ya da yutulabilirken krak sigara gibi içilir ve böyle içildiğinde beyindeki etkisini hemen o anda gösterir.

Bilinç krakla değişikliğe uğradığında kişi; çok güçlü enerji, güven ve heyecan duyar. Kokainin ve krakın etkileri amfetaminlerin etkisiyle aynıdır; ama daha kısa sürelidir (Smith ve ark., 2003; Morris, 2002).

Halünisonejler

Zihni yoğunlaştıran, yani dışsal bir uyaran yokken duyusal algı yaratan ilaçlardır. Bu ilaçlar alındığında her zamanki çevresel uyancılar yeniymiş gibi deneyimlenir, örneğin sesler ve renkler çok farklı görünür. Zaman algısı da değişir, dakikalar saat gibi gelir. Halüsinojen kullanan kişi; işitsel, görsel ve dokunmaya dair halüsinasyonlar deneyimler ve kendisi ile çevresindekileri birbirinden ayırma yeteneği azalır (Smith ve ark., 2003). Halüsinasyon gördüren ilaçların içinde en yaygın kullanılanı mariyuanadır. Mariyuananın kullanımı çok eski çağlara kadar uzanır. Ancak tıbbi nedenlerle kullanımı 1929’lar gibi yakın zamanlarda gerçekleşmiştir. O zamanlarda eczanelerden reçetesiz olarak alınır; baş ağrısı, kramplar ve hatta ülser için kullanılırdı. Ancak daha sonraları mariyuanaya karşı çıkılmaya ve yasaklanması istenmeye başlandı ve örneğin ABD’de 1937’de yasaklandı.

Mariyuana, sigara gibi içildiğinde ya da kurabiye ve kek içinde yendiğinde orta düzeyde bir uyarılma yaratır. Kan basıncını yükseldi ve nabzı hızlandırır. Renklerin, seslerin, tatların ve kokuların yoğunluğunda bir artış algılanır. Mesafeleri değerlendirme yeteneğini de azaltıldığından bu durumda araba kullanmak ciddi kazalara yol açabilir (Baron, 1996).

Halüsinojenler içinde en ünlü ilaç LSD‘dir (liserjik asit dietilamid). 1943’te ilk defa ABD’de bir eczacının sentezlediği LSD, 1960’larda yaygın olarak kullanılmış ve 1970lerden sonra kullanımı azalmıştır. Ancak günümüzde tekrar kullanımı artmıştır. LSD, çok küçük dozlarda bile halüsinasyon yaratan çok güçlü bir ilaçtır. LSD kullananların bazıları renk ve seslerin çok canlı halüsinasyonlarını yaşarken bazıları ise daha mistik, yarı dini deneyimler yaşar. Pek çok mutluluk verici LSD deneyimi yaşayanlar, çok kötü, korkutucu deneyimler de yaşabilir. LSD kullanıcısı için en korkutucu deneyim, gerçeklik yöneliminin kaybıdır. Hem LSD hem de diğer halüsinojenlerde, depresan ve stimülanların tersine yoksunluk belirtileri görülmemektedir. Ancak çok çabuk tolerans geliştirir. Bu yüzden LSD, ne kadar çok alınırsa alınsın aynı etki yakalanamaz. Dolayısıyla LSD kullananlar, aynı etkiyi elde etmek için ilaç almaya ara verirler (Smidı ve ark., 2003; Morris, 2002).

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Psikolojiye Giriş” ve 2. Sınıf “Deneysel Psikoloji”, 4. Sınıf “Sosyal Psikoloji” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Psikoloji Ders Kitapları ve MEB Liseler İçin Psikoloji Dersi Ders Kitapları

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...