Bilginin Değeri
Bilgi teorisinin iki temel sorunu olmuştur: bilginin kaynağı ve bilginin değeri. Bilginin değeri konusunu araştıran, düşünce sistemleri, “Hangi bilgilerimiz doğrudur? Hangi bilgilerimize güvenebiliriz? İnsan bilgisi genel geçer bilgiler midir?” gibi soruları cevaplamaya çalışır.
Gerçeklik bir haber için en önemli ögelerden biridir. Çevremizdeki olaylara ilişkin bir haber duyduğumuzda edindiğimiz bilgilerin gerçekliğini sorgularız. Doğruluğuna emin olduğumuz bilgileri gerçek, emin olmadıklarımızı ise dedikodu olarak değerlendiririz. Fakat bilgi bir kitle iletişim aracı tarafından bize iletiliyor ise karşımıza yeni bir gerçeklik kavramı çıkmaktadır. Öncelikle televizyon, sosyal medya ve gazete gibi kitle iletişim araçları tarafından iletilen bilgiler kendi algıladıklarımızdan çok farklıdır. Çünkü bu kez algıladığımız gerçekliği kendi ölçüleri ile kurgulayarak bize aktaran, bir kitle iletişim aracıdır.
Örneğin televizyonda, haber değeri olan bir gerçekliği ele alalım. Herhangi bir kazayı kendi çıplak gözlerimizle algılamanız ile bu gerçekliğin televizyona yansıması arasında ne gibi farklar olacaktır?
Sosyal medya, bilgi kirliliğinin en çok yaşandığı alanlardan birisidir.Bizler herhangi bir olayı gerçekleştiği mekânda izlerken çok farklı açılardan görme özgürlüğüne sahibiz. Aynı olayın televizyondaki yansıması, çekimi yapan kişinin seçtiği açı ile sınırlıdır. İşte kameramanın seçtiği bu açı ve sınır, onun yaşanan bu gerçekliğe yaptığı bir etkidir. Diğer bir deyişle olaya kattığı kendi yorumudur. Bu nedenle iki farklı durumla karşı karşıyayız. Bunlar:
- Görünen gerçeklik,
- Ekranda izlenen (kurgusal-sanal) gerçeklik.
İzlenen gerçeklik, seçilmiş, ayıklanmış, ses ve görüntü efektleriyle değiştirilmiş bir olgudur. Görünen gerçekliğe yapılan tüm bu müdahaleler, gerçekliğin yeniden biçimlendirildiğini göstermektedir.
Ksenophanes’e (Senofanes) göre insan gerçeğin kendisini anlayamaz. İnsanın yapabileceği tek şey görünüşlerle yaşamaktır. Gerçeğin kendisi hakkında bilgimiz yoktur. Ona ilişkin ancak bir sanımız-tahminimiz olabilir.
Felsefenin temel işlevlerinden biri de insanların doğru ile yanlışı ayırt edebilme yeteneği kazanmasını sağlamaktır. Doğru ile yanlışı ayırt edebilmenin yollarından biri bilgilerimizin kaynağını bilmektir. Her bilgiyi aynı değerde görmek mümkün değildir. Bu anlamda bilgilerimizin değerini belirleyen unsurlardan biri kaynağıdır. Diğeri ise hayatımıza olan yansımalarıdır. Bir bilgi hayatımızı olumlu anlamda etkiliyorsa değerlidir. Francis Bacon bilginin değeri üzerinde tartışmış olan filozoflardan biridir. Bacon’a göre:
“Bilgisizlik sonuç almayı ve etkili olmayı engeller. Bu nedenle bilgi ile insanın kudreti aynı şeydirler. Çünkü bilgi ile doğa denetime alınır.”
BİLGİNİN DEĞERİ KONUSUNDA FARKLI YAKLAŞIMLAR
Bilginin değeri, bilginin zatına ait değer olan “doğruluk” ve bilginin özneye kattığı değer olan “yetkinlik” ile bağlantılıdır. İnsan her ne kadar sınırlı bilgiye sahip bir varlık olarak nitelendiriliyorsa da, sahip olduğu bilgi oranınca yetkinleşir ve bununla paralel bir mutluluğa ulaşır. Bilginin imkânını kabul eden Aquinolu Thomas, kişinin edindiği bilgi vasıtasıyla yetkinleşebileceğini ve bu sayede gerçek mutluluğa ulaşabileceğini söylemektedir.
Bilginin değeri konusunda üç farklı yaklaşımdan bahsedilebilir. Birincisi, yaşamsal değeridir. Bilgi yaşamı olanaklı kılar. Basit bir pusuladan tıp bilimi sayesinde ileri düzeye getirilmiş tedavi yöntemlerine kadar pek çok buluş insan türünü tehlikelerden koruma, yaşam süresini arttırma ve yaşamı niteliksel olarak iyileştirme amaçlarına hizmet etmektedir.
İkincisi bilginin bize sağladığı pratik değerdir. Pragmatizm (faydacılık) olarak adlandırılan bu görüş bilgiyi, insanın çevresiyle ilişkisinde karşılaştığı sorunların çözümünde kullanılan yararlı bir araç olarak kabul eder. Aynı şekilde bilimsel yasa, kuram ve kavramlar da işe yarıyor ve sorunu çözüyorlarsa doğrudur. Örneğin, bir sporcunun sahip olduğu teknik bilgi onu yaptığı spor dalında başarılı kılıyor ve rakipleri karşısında kendisine avantaj sağlıyorsa o bilgi doğrudur ve aynı zamanda değerlidir.
Üçüncüsü ise bilginin öz, yani entelektüel değeridir. İnsanlar bilgiye araçsal değerinin ve yararının ötesinde sadece düşünsel olarak ‘kendisi için istenecek’ felsefi merak yüzünden de ilgi duyabilirler. Bilgi insanı belli bir dünya görüşü oluşturma, belli ilkelere göre düşünme, dünyaya belli verilere göre bakma imkânı verir. İnsanın anlama, anlamlandırma ve yorumlama isteği bilim, felsefe, sanat, din gibi üst düzey alanların oluşmasına neden olmuştur.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım