Felsefe hakkında her şey…

Ben (I) ve Beni/Bana (Me) Ne Demektir?

04.05.2020
2.324

Etkileşimin yer aldığı toplumsal bağlam ve insan davranışı arasında bir ilişki bulunmaktadır.

Mead, bireyin bilinç ve düşünmeye sahip olmasına rağmen, nasıl davranacağının seçiminin, bu davranışın toplumsal bağlamı tarafından belirlendiğini ileri sürmektedir.

Mead’e göre bireyin davranışları ve kendi varlığının farkında olması, diğer bir deyişle benlik, birbirinden ayrılamayan “ben” (I) ve “beni/bana” (me) özelikleri içeren bir süreç tarafından belirlenmektedir (Livesey, 2009).

Mead’in teorisinde benlik, hem bir özne hem de bir nesne olarak kabul edilmektedir. Benlik, bir taraftan düşünen ve eyleyen bir özne olarak “ben” (I) ve diğer taraftan bireyin başkaları için var olan dünyada bir nesne olarak kendi benliğinin farkında olması ile “beni/bana” (me) olarak ele alınmaktadır. Mead’in “ben” kavramı, hem biyolojik hem de toplumsal bir içerik taşımaktadır. Bu kavram, organik dürtüler ile toplumsal deneyimin bir sentezini oluşturmaktadır. Bu nedenle “ben” ve “beni/bana” birbirinden kolayca ayrılmaları mümkün olmamaktadır (Swingewood, 1998, s.312). “Ben” ve “beni/bana” Mead’in benlik kavramının paralel parçalarıdır. Bunlar bireyin analitik olarak ayırt edilebilir iki aşamasını içeren zorunlu bir süreç olarak görülmektedir (Meltzer, 1995, s.43).

“Ben”, bireyin bir bütün olarak kendisi hakkındaki düşüncesine dayanmaktadır. Diğerlerinin davranış ve tutumlarına “ben” olarak karşılık vermektedir. Aynı zamanda birey, benlik kavramını diğerlerinin kendisi ile etkileşiminden ve onun bu etkileşimleri yorumlama biçiminden yola çıkarak inşa etmektedir. Bu durum bireyin kendi davranışı üzerinde etkili olabilmektedir. Örneğin, kişi kurduğu benlik kavramı temelinde kendini korkak görüyorsa, tehlikeli bir durumda cesurca hareket etmesi ihtimal dâhilinde değildir (Haralambos ve Holborn, 1995, s.892). “Ben” bireyin davranışlarını teşvik edici bir eğilime sahiptir.

“Beni/Bana”, herhangi bir anda ya da durumda, diğer insanların bireyden nasıl davranmasını beklediğinin farkında olması ile oluşmaktadır. Başka bir deyişle, bireyin kendisini belirli bir toplumsal rolde tanımlamasıdır. Örneğin, birey kendini iyi bir anne veya baba ya da iyi bir arkadaş olarak görebilir. “Beni/bana” bireyin toplumsal ilişkilerinde diğerlerini ifade etmektedir. Böylece grubun örgütlenmiş tanımlamalar ve tutumlarını, yaygın olarak benimsenen anlayış ve beklentilerini ya da anlamları kapsamaktadır.

Örneğin, bir kişi kazayla elini yaktığında, benliğin “ben” durumu, hissedilen acıya karşı tepki yoluyla ifade edilmektedir. Fakat benliğin “beni/bana” durumu, belirli bir biçimde hissedilen acıya karşı tepkinin seçimini belirlemektedir. Bu nedenle bireyin tepkisi şu ögelerle belirlenmiş olmaktadır:

  • Kim olduğu (yaş, cinsiyet gibi faktörler)
  • Nerede olduğu (evde, dışarıda, vb.)
  • Kiminle olduğu (aile, arkadaşlar, tanımadığı insanlar, yalnız vb.)

Bu anlamda, eğer küçük bir çocuksa elini yaktığı zaman tepkisi ağlamak olabilir. Eğer genç biri erkek ise ağlamanın toplumsal olarak kabul edilmeyeceğini düşünebilir ve onun yerine sesli bir şekilde küfretmeyi seçebilir. Kişinin bu durumda küfretmesi, kendi başına evde ya da küfretmesini kabul eden biriyle birlikte ise uygun görülebilir. Fakat işinin bir parçası olarak bulunduğu bir yabancının yanında küfretmesi, kabul edilemez bir durum hâline gelir. Benzer bir durum olarak arkadaş grubunda olan kişi, elini yaktığında, bu kazaya yönelik tepkisi gülmek ve acıyı eğlenceli hâle getirmek olabilir. Fakat kişi elini yakan çocuğun anne ya da babası ise gülmek uygun bir tepki olarak görülmez (Livesey, 2009).

Görüldüğü gibi, elin yanması eylemine karşı olası tepkilerin listesi çok ve çeşitlidir. Bu tepkilerden her biri, kim olduğumuza, eylemin yer aldığı toplumsal bağlama dayanmaktadır. Nasıl tepki verdiğimiz, bizim hakkımızda insanlara bir şeyler anlatmaktadır.

Her eylem “ben” biçiminde başlamakta ve genellikle “beni/bana” biçiminde son bulmaktadır. “Ben” diğerlerinin (“beni/bana”), beklentileri veya tanımlamalarının kontrolü altında gelişen eylemlerin başlangıcını temsil etmektedir. Böylece “ben”, eylemi teşvik edici bir destek verirken, “beni/bana”, eyleme yön vermektedir. Bu nedenle, insan davranışı “ben” tarafından eylemlerin başlamasının ve “beni/bana” tarafından eylemlerin rehberliğinin sürekli bir dizisi olarak izlenebilmektedir. Eylem, bu karşılıklı etkileşimin sonucu olarak meydana gelmektedir. “Ben” potansiyel olarak yeni, yaratılan etkinlikler önermekte, düzenleyici olan “beni/bana” ise bireyi amaca yönelik etkinlik ile gelenek ve kurallara uygun davranışlara yönlendirmektedir. Böylece birey ve toplum arasında ilişkinin karşılıklı bağlayıcı olmasının anlaşılma sürecinde temel sağlanmış olmaktadır (Meltzer, 1995, s.43-44).

Benlik ancak kendisi ve toplumun diğer benlikleriyle etkileşime girdiğinde var olmaktadır: Benlik, “ait olduğu grubun tutumunu takınma yeteneğiyle” ortaya çıkmakta ve grubun toplumsal alışkanlıklarını, topluluğun ortak tutumlarını özümsemektedir (Mead, 1934, s.33-34 aktaran Swingewood, 1998, s.313). Birey, başkalarının kendisine karşı tutumlarını dikkate alarak aynı zamanda, toplumsal süreci, bireysel deneyimle bütünleştirmeye çalışmaktadır. Benlik, bu “genelleştirilmiş öteki” tarafından bir birlik hâlinde örgütlenmiştir.

“Genelleştirilmiş öteki” (generalized other), bireyin psikolojisinin önemli bir unsurudur. Çocuğun içinde yetiştiği topluluğa ilişkin ve bu topluluk içinde paylaşılan tutumların her bireyin kişiliğinin bir parçasını oluşturduğu standart bakış açısını göstermektedir (Cuff vd., 1998, s.130).

Genelleştirilmiş öteki, toplumsal grubun tutumlarının içselleştirilmesini ifade etmektedir.

Benlik, bireyin genelleştirilmiş öteki, başka bir deyişle daha geniş topluluğun toplumsal alışkanlıklarının içselleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Genelleştirilmiş öteki, “ben”in ya da kendinden benliğin (self) ve “beni/bana” ya da bireyin toplumsal yönünün diyalektik bir ürünü olarak kabul edilmektedir. Böylece her bireyin benliğini, biyolojik ve psikolojik “ben” ile sosyolojik bir “beni/bana”nın birleşimi oluşturmaktadır (Poloma, 1993, s.223).

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3781, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2595

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...